Hamburg'dan Fazıl Say Geçti

Fazıl Say, Hamburg'da Laeiszhalle de verdiği konserle sanatseverlere unutulmaz klasik müzik ziyafeti çekti..

14 Şubat 2012 Salı 18:41
Bu haber 888 kez okundu
Hamburg'dan Fazıl Say Geçti
Dünyaca tanınmış ünlü piyanist Fazıl Say,  Hamburg Musikhalle'de sanatseverlere unutulmaz bir müzik ziyafeti yaşattı. Yeni yıl turnesine Dortmund'dan başlayan Fazıl Say'ın ikinci durağı Hamburg'du.  Konser olağanüstü bir dikkat ve zevkle dinlendi.
Bu muhteşem konseri izlerken Türkiye'deki  12 Eylül 1980 öncesinin Ruhi Su konserleri bir an olsun gözümüzün önünden bir film şeridi gibi geçti.

O gecelerde de tek bir ses çıkmadan tüm izleyiciler gecenin sonuna kadar yerlerinden kalkmazlardı. Fazıl Say buna elbetteki farklı cepheden bir örnekti.  Fazıl Say okurlarımızın da yakından bilecekleri gibi, sıradan bir sanatçı değildir. O, gün olur her türlü sanatsal kariyerine rağmen demokratik duruşundan bir milim olsun geri adım atmayan ender genç sanatçılarımızdandır.




Musikhalle'nin -yeni  ismiyle Laeiszhalle'nin-  büyük salonunda 1300 izleyicinin yoğun temposuyla kendinden geçen ve Hamburg'a her gelişinde izleyenlerin özel takdirini kazanan Fazıl Say'la, Avrupa Postası  dost ve sıcak bir ortamda güzel bir röportaj yaptı. Biz sorduk, o'da  tüm içtenliğiyle cevap verdi.







                                               "HAPSE GİRERSEM ÖLÜRÜM"

Avrupa Postası: Fazıl Bey Hamburg'da bu akşam kaçıncı konserinizi veriyorsunuz.?

Fazıl Say:
Hamburg'da 2000 yılında ilk konserimi verdim. Çeşitli salonlarda bir de Schleswig Holstein Festivalini de eklerseniz Hamburg'da 7 kere çaldım. Bir de kendim iki yıl önce festival yapmıştım, 5-6 konser orada çaldım. Şimdi   Elbphilharmonie'nin açılmasını bekliyoruz, o da her yıl gecikiyor ve2015'e kalmış. Masrafı da  400 milyon euro'ya çıkmış. Artık bir dini inanca dönüştü falan diyorlar...

Avrupa Postası: Birileri Fazıl Bey'in Hamburg'da bir aşk meşk sorunu var diyorlar, sık sık Hamburg'a gelmektesiniz ne diyorsunuz; ?

Fazıl Say:
  (Sorumuza gülerek......)  O kadar da değil canım. Sevgililer günü yarın Münih'e denk geldi. Size denk gelmedi.

Avrupa Postası: Bugüne kadar tahminen kaç ülkede kaç konser verdiniz.?

Fazıl Say:
50'den fazla ülkede  500 şehir kadar olmuştur. Ben 21 yaşından beri her yerde çalıyorum.
20 yıl oldu yani dünya turnelerine çıkışım. Çaldıkça da bir yandan bazen insanın kötü
 dönemleri olur. İstediklerini yapamaz bazen de mutlu ayrılıyoruz, çünkü kendi sesimizi döküyoruz.

Avrupa Postası: Fazıl Bey çalarken neler hissediyorsunuz notalara mı odaklanıyorsunuz,yoksa müziğe mi ? Nasıl konsantre oluyorsunuz.?

Fazıl Say:
Ben sesimi müziğe değdirmeye çalışıyorum. Müzik bir bütündür. Ritm, melodi, armoni. Zor eserler çalıyoruz, bir yandan da beste yapıyorum zor bir hayat.
Çünkü, en ufak bir rötüş hatasında bile herkesin farkedebileceği bir meslektir. Dünyanın en zor mesleklerindendir. Bir yandan stres, bazen mutlu anlar,bazen cennet bazen cehennemdir.

Avrupa Postası: Cennet'teki bölüm alkış olan kısmı mıdır.?

Fazıl Say:
Yoo benim kendi kararım, benim kendi dokunuşum, kendi memnuniyetim benim cennetim diye düşünüyorum. Alkış belki hediyesidir.

Avrupa Postası: Fazıl Bey kaç lisan biliyorsunuz.?

Fazıl Say:
Almanca ve İngilizce.

Avrupa Postası: İlk defa hangi ülkede sahneye çıktınız.?

Fazıl Say:
Ben, Almanya'da öğrenciydim biliyorsunuz. Almanya'da ben 8 yıl yaşadım. 4 yıl Düselldorff'ta öğrenciydim. Ondan sonra okul bitince konser eksamını yapınca Berlin'e yerleştim. Orda çok çaldım. Orada 21 yaşında hocaydım. Sonra  ABD'ye yerleştim.



Avrupa Postası:  Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği veya  Özgün müzik söyleyen sanatçılar  Türkiye'den buraya geliyor. Onlara burdaki insanların ilgileri daha fazla oluyor. Sizin önceki konserinizde 150-200 Türkiyeli vardı ama bugün yok denecek kadar az. Sizce nedendir?

Fazıl Say:
Görüyorsunuz ki,salon dolu . Hep de dolu olmuştur. Şimdi bunun 3-4 ayrı Persfektifi var.
  birinci perspektif ;Bazen Türklere çalıştıkça siz de bilirsiniz ki, afişi türkçe astığımızda katılım yüzde elli yüzde elli oluyor. Burada 1000 Alman 1000 Türk geldiği de oldu, ben hatırlıyorum. Türklerin katılımı için çalışılması lazım. Bir promosyon, marketing yapılması lazım.Türkler alman gazetesi okumuyor, Alman basınını takip etmiyor.
Türklere ulaşan medya çalışması yapılması lazım.

ikincisi ;O kadar çalışılmaya rağmen niye Türkler gelmiyor derseniz bizim eğitimimizde kültür ve sanat es geçilmiştir. Sadece müzik değil, sadece klasik müzik değil. Asıl Türklerin kendi müzikleri Türk Sanat müziği, Türk Halk müziği ve batı müzikleri de es geçilmiştir. Medya hangi arabesk ve magazini ortaya çıkarıyorsa ona kültür diyen bir nesil, hatta iki nesil. dahası  da 3. 4. nesil olur.
Ben şunu söyleyeyim. Biliyorsunuz ben setimi çektim, klasik müziğe birşey olmaz.

Bakın ben şunu anlatayım, benim her akşam bir konserim var. Her akşam böyle dolu. Bana birşey olmaz.
Avrupa'da, Türkiye'de konserlerim var. Türkiye'de 15-20 yıldır benim salonlarım doludur.
Klasik müzikten farklı bir tabanıım olabilir. Benim konserlerime gelenler, politik açıklamalarımla başlamış birşey değildir.
Benim konserlerime benim müziğime gelinirdi, bunu bilmeyenler bu yüzden konserlerime gelindiğini zannedebilirler.Bunu düzeltmek de siz  Medya'ya kalıyor.

"BEN MUHALİF OLDUĞUM İÇİN TEDİRGİNİM"

Avrupa Postası:  Cezaevlerinde problemler var ve gazeteciler tutuklanıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Fazıl Say:
Ben  6 yıldır diyeceklerimi dedim.
Benim dostlarım da cezaevinde . Ben kendi adıma konuşayım, ben tedirginim yani benim başıma kötü bişey geleceği için .
Facebook'ta birşey yazdığım için veya ben de muhalif olduğum için tedirginim. Kolay değil...
Benim içerdeki tanıdığım insanların da bir suçu olacağını zannetmiyorum.

Avrupa Postası: Tutuklananlardan kimleri tanıyorsunuz.?

Fazıl Say:
Mustafa Balbay'ı ve Soner Yalçın'ı tanıyorum, bir suçları olacağını hayatta zannetmiyorum. Uzun zaman içeride yatıyorlar ama hala suçları ne bilmiyoruz.
 


Avrupa Postası:  Sayın Say, Kültür Bakanlığının sizin yaptığınız sanatsal faliyetlere desteği söz konusu mudur?

Fazıl Say:
( Derin bir nefes aldıktan sonra .....)  Ben bunun  cevabının verilmesinin de bir sonucu olacağını düşünmüyorum. Ben işimi yapıp piyanomu çalıyorum. Ben bunların cevaplarını da verdim ve adım kötüye çıktı.
Şimdi şu bir gerçek, biz korkunç bir azınlığız.Hele söz konusu kültür sanatsa yüzde biriz. Yüzde doksandokuzun  bağırış çağırışına karşı sesimiz duyulmaz.
Bence dünyadaki rüzgarla da ilgili. Bir iki kişinin demesiyle değil.

Benim hayatımdan şu kaldı tarihe geçecek, besteler yapmam tarihe geçecek performanslar sergilemem.
Dünyada da bir kültür-sanat sıkıntısı var.


Seyircilerin yaşlanması, azalması söz konusu. Bunlar hakiki gerçeklerdir.
Bunlara karşı önlemler alınmalı. Sadece Türkiyeli değil,
dünyanın her yerinde gençler üzerine yoğunlaşılması gereklidir.

Ben Türkiye'ye inanılmaz konsantre oldum. 5yıl kendimden feda ettim enerjimden feda ettim. Oradaki dejenarasyon bunların bir numaralı sebebidir. Siz zannediyorsunuz ki ben bir iki müzisyene laf ediyorum .
Dejenarasyona yapılacak sarsıntı çok fazla şeyi değiştirir, bunları görmüyorlar.

"KÜLTÜR BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY SANATSEVER DEĞİLDİR"


Ertuğrul Günay gerçekten kültür ve sanatsever olsaydı,  ve sanatı da halka tanıştırmak isteyen biri olsaydı, bunu ben bilirdim ve ben çok takdir eder ve   çok severdim.

İster AKP'li, ister MHP'li ister BDP'li olsun hiç sorun değil ve bakan isteseydi  bizi  sanatsal olarak değerlendirirdi .
Fazıl Say'ın bir görevleri olmuş olurdu. Fazıl Say sen Hakkari'ye, Artvin'e gidip çalışıyorsun diyebilirlerdi malasef bunlar olmadı.



Avrupa Postası: Size, devlet sanatçısı ünvanı verildi mi?.

Fazıl Say:
Bakın,  biraz önce bahsettik 20 yaşından   bugüne kadar 3-4 bin  konserim oldu. 
Benim hayatımda Türkiye'den bugüne kadar hiç destek gelmemiştir. Bu geldiğim yol kendi geldiğim yoldur.
Seyirci de benim seyircimdir.
Şuraya bir katkısı oldu mu konsolosuluğun, olmadı. Buna rağmen konserde CD'lerimi imzalarken,oraya gelip yanımızda fotoğraf çektirmeye çalışıyorlar.

Avrupa Postası: "Sayın Fazil Say  ,bize zaman ayırdığınız için  size çok teşekkür ederiz.


Fazıl Say : Ben de teşekkür ederim.Umarım Türkiye'de pek çok gazetenin yayınlamaya cesaret edemediği bu röportajımızı Avrupa Postası olarak siz yayınlarsınız.




Fotograflar:Faruk Yüksek