Toplantı tarihinden 4 gün önce Zentralrat der Armenier in Deutschland başkanı Azat Ordukhanyan, Hamburg Üniversites Rektörü, Prof. Dr. Dieter Lenzen’e yönelik bir açık mektup göndererek,“Hamburg Üniversitesinin salonunu tanınmış bir soykırım inkarcısı Norman Stone’ye açmasına “ tepki göstermişlerdi.
Dün akşamki -18.04.12- yapılan toplantıya çağrı duyurusunda tanınmış İskoçyalı tarihçi ve İngiltere eski başbakanı Margaret Thatcher’in dışişleri danışmanı Pr.Norman Stone’nin konuşmacı olarak katılacağı açıklanmış olsa da, son günde „rahatsızlığı nedeniyle“ toplantıya katılamadığı açıklandı.
Panel‘e katılmayan tarihçi Norman Stone’nin yerine konuşmacı olarak,İsviçre vatandaşı olan ve yaşamını Türkiye-İsviçre arasında geçirdiğini açıklayan , tarihçi olmadığı gibi herhangi bir akademik kariyeri de olmayan İsviçre’nin başkenti Bern kantonu belediye meclis üyeliği görevinde bulunmuş Guillaume –Albert Houriet yaptı.
KONUŞMACI KONUYA HAKİM DEĞİLDİ
Guillaume –Albert Houriet konuşmasına Fransa,İtalya ve İsviçre olmak üzere batı ülkelerinin rolünden kısaca söz ederek başladı.
Panel boyunca sakin ses tonuyla konuşması ve de kendisine yöneltilen sorulara cevap ver(e)memesiyle olası tartışmaların yaşanmasının da önü kesilmişti. Elde edilmek istenen sonuç buysa tabii ki.
Toplantıya katılanların kafalarına takılan ilk soru ise, yakın bir zaman dilimi içerisinde Hamburg’a geleceği açıklanan N.Stone’nin katılmayışındaki nedenin arka planında acaba Almanya Ermeni Cemaati’nin rolü mü vardı?
Konuşmacı, Guillaume –Albert Houriet, gece boyunca önündeki yazılı bir metne bağlı olarak „Neden arşivlerin açılmasına Ermenilerin birtürlü destek vermediklerinden“ söze başlayarak tam anlaşılamayan İsviçre aksanlı Almancasıyla „Ermeni Diasporası ile PKK işbirliğinin“ öneminin altını çizmeye çalıştı.
Konuyla ilgisinin olmamasına rağmen İsviçre’deki Türkiye kökenli fanatik dini akım yanlısı kadınların kapalı giyim-kuşamlarıyla „Ermeni tezine malzeme“ sunduklarından söz etti.
Katılımcıların dikkati çeken, bir Avrupa vatandaşının nasıl oluyor da Osmanlı’dan günümüze kadar ki,Türkiye’nin „Ermeni sorunu“ hakkındaki geleneksel resmi devlet politikasına destek vermesiydi.
Soru-cevaplar bölümüne geçildiğinde Panel’deki tek konuşmacı olarak bulunan ve kendisine birgün önce haber verildiğini açıklayan, Guillaume –Albert Houriet’in ileri sürdüğü teze hakim olmadığı gözlemlendi. Hatta, dersine iyi çalışmamış bir öğrenci tablosu çizmekteydi.
Bir dinleyicinin o dönemdeki Osmanlı paşalarından Enver ve Talat paşa ile ilgili sorusuna doğru dürüst cevap bile verilemediği gibi,“Nasıl oluyor da Osmanlı’nın Genelkurmay başkanı bir Alman olabiliyor“ sorusu da görmezden gelindi.
Soruya verilecek cevap belki de yeni ve olumlu bir tartışmanın başlamasına yol açabilirdi.(x)
TOPLANTIDA KAOTİK SAHNELER YAŞANDI
Sahnede aralarında HADD başkanı Coşkun Coştur’un bulunduğu 4 kişi olmasına rağmen, neden sadece tek konuşmacıya söz verildiği ve diğerlerinden hiç ses çıkmadığı açıklanmaya değerdi.
Türkiye’nin bugünkü yaşadığı sorunlara vede son güncel gelişmelere yönelik tek sözün edilmediği toplantı bazı katılımcıların da yüksek sesle dile getirdikleri gibi, belki de „son zamanlarin yaşanmış en düzensiz ve organizesiz“ Panel’iydi denebilir.
Toplantının bize göre geçmişe nazaran en „olumlu“ olan yanı ise „Ermeni soykırımı“ tanınmalıdır, „Türkiye tarihiyle yüzleşmelidir“ içerikli karşı tezi dile getiren dinleyicilere de sınırlı da olsa „tahammülün“ gösterilmesiydi.
Toplantının bitmesine doğru arka sıralardaki yüksek sesli ikili tartışmalar yaşansa da „Osmanlının son dönemindeki Ermeni Trajedisi“ adlı Panel ‚Hamburg’da yaşayan Türkiyeliler arasında kafalarda yeni soruların yeşermesine yol açtı.
Daha da önemlisi de,geçmiş yıllarda benzeri örneğine pek rastlanılmayan sakin tartışma kültürünün, birbirini dinleyebilmenin, somut olarak küçük bir örneği yaşandı.
Ümit ederiz devletlerin yapamadığını „en alttakiler“ olarak ortak acıları yaşamış olan halklar yaparlar.
Daha da önemlisi de,geçmiş yıllarda benzeri örneğine pek rastlanılmayan sakin tartışma kültürünün, birbirini dinleyebilmenin, somut olarak küçük bir örneği yaşandı.
Ümit ederiz devletlerin yapamadığını „en alttakiler“ olarak ortak acıları yaşamış olan halklar yaparlar.
Hamburg’da başlayan küçük kıvılcım ve karşılıklı saygı bilince çıkartılarak sorunlar zamanla masaya yatırılır ve damlaya damlaya göl olur misali,kısmi de olsa 12 Eylül konusunda olduğu gibi tarihle cesaretle yüzleşmenin kapısı aralanır.
Panel’in dinleyicileri arasında Hamburglu tanınmış politikacılarından ve eyalet milletvekillerinden kimselerin yoktu.
DİNLEYİCİLER ARASINDA VEKİLLER YOKTU
Dinleyicilerden hatırladıklarımız arasında ;
Yazar Süleyman Kayhan,yazar Esma Arslan,HAAK-BİR eski başkanı Erkan Çetin,Karabalılar derneği başkanı Murat Kaplan, Hamburg eski başkonsolosu Ülkü Başsoy,Konsolos Berati Alver ve Çalışma ataşeleri,
Ebuzer Çeliker, Baybars Erdem, AKM başkanı Selçuk Han,Lübeck TÜRGEM başkanı Remzi Uysal,TGH Gençlik Kolu başkanı Gizem Oktay,TGH başkanı Hüseyin Yılmaz,başkan yardımcısı Ali Kurtuldu,işadamı Namık Yener,Ahmet Büyükyılmaz Veliler birliğinden Güngör Yılmaz,Hamburg Trabzonlular derneği başkanı ilhan Yılmaz ve TGH Gençlik kolundan gençler vardı.
...............................................................................................................................................
Dipnot (x) Hatırlanacağı üzere o zamandaki Osmanlı,“ Orduyu bütünüyle Alman
generallerin denetimine bırakmıştı" –Genelkurmay başkanından,donanma komutanlarına kadar üst rütbelilerin hepsi Almandı – o günkü idarecilerin kafaları Osmanlıyı
genişleterek diriltme arzularıyla, Panturanizm ve Panislamizm
düşleriyle yıkanmıştı hatta “Büyük Türkiye yaratma hülyası” içindeydiler demek mümkündür.
Günümüzün Atatürkçüleri o zamanın M.Kemal’inin „bu savaş bizim savaşımız değil“ sözünü ya okumamışlar,ya da hafıza kaybından dolayı hatırlamıyorlardır.