"Yüreğimde gizledim derin sevdanı

Dokunma taşırım mahşere kadar..."

Kömürhan köprüsü, Elazığ'ı Malatya'ya bağlayan Fırat nehri üzerine kurulmuş bir köprüdür. Doğu Anadolu'da yaşayan herkes bu köprünün adını duymuştur. Çünkü hep acılarla anılır. Köprüye varmadan önce Kömürhan virajlarında çok arabalar kaza yapmış bazıları ise Fırat nehrine uçup kaybolmuştur. Araba ile yola çıkıldığında “Kömürhanı geçince daha korkma “diye söylerdi büyüklerimiz.

Bir arada büyüdüler Seher ile Murat, birbirlerini sevdiler, gün geçtikçe sevdaları da büyüdü, bütün köyün dilindeydi onların sevdası.

En sonunda gidip Cafer amcadan kızını istemeye karar verdiler. Kurban Bayramı yaklaşıyordu, bayramın üçüncü günü gidip isteyelim diye kararlaştırdılar. Murat’ın içi içine sığmıyordu, günler değil saatler bile geçmek bilmiyordu. Bayrama iki gün kala akşam saatlerinde köyün altından geçen ırmak yönünden birkaç el silah sesi duyuldu, bir süre sonra bağırtılar çağırtılar birbirine karışmıştı, herkes birbirlerine soruyordu en sonunda Cafer amcanın oğlu Selim'in Reşit ağayı vurduğu anlaşıldı. O akşam Cafer amca eşini ve kızı Seher'i alarak gizlice köyden ayrıldı, gecenin karanlığında çıkıp gittiler.

Günler, aylar yıllar birbirini kovaladı Cafer amcanın nereye gittiğini kimse bilmiyordu, kimi Urfa'ya gitti diyordu, kimi Mardin'e, kimi de Halep’e gittiğini söylüyordu ama nereye gittiğini kesin bilen yoktu.

Murat köyde duramadı çıkıp İstanbul'a gitti, askerlik arkadaşı İbrahim ile birlikte bir çay ocağı açtılar birlikte çalıştırıyorlardı. İbrahim'in hanımı Murat için çok kız buldu evlenmesi için çok ısrar ettiler ama Murat bir türlü yanaşmadı, çünkü ruhunu bağlamıştı Seher'e ondan kopması mümkün değildi.

Bir ev kiralamıştı ama bazı geceler eve bile gitmiyordu, çay ocağının üst katındaki boşluğa bir kanepe atmış orada yatıp kalkıyordu.

Kaç gündür üst üste rüyasında Seher'i görüyordu, mahzun ve hüzünlü bakışları ile “Beni Kömürhan köprüsünden al “diyordu. Yıllardır rüyasına bile girmediği için bu duruma bir anlam veremiyordu.

Günler sonra kız kardeşinden bir mektup aldı babası hastaydı, durumu pek iyi değil diye yazmıştı. Murat durumu İbrahim’le konuşup memleketine gitmek üzere otobüse binip yola koyuldu.

Malatya çıkışında Kömürhan köprüsüne gelince jandarmalar yolu kesmişti gelen geçen tüm arabaları durduruyorlardı, Kömürhan virajlarında bir kaza olmuştu, ambulanslar gelip gidiyordu, bir münübüs virajı alamadığı için Fırat nehrine doğru devrilmiş en sonunda bir kayaya çarparak durmuştu. Ölü ve yaralılar var diye söylemişti Jandarmalar. Bir iki saat bekledikten sonra yol açıldı tekrar otobüse binerek yola koyuldular, Kömürhan virajlarını geçtikten sonra önlerinden ağır ağır giden cenaze arabasını gördüler bütün yolcular camdan cenaze arabasına bakıyordu, cenaze arabasında iki kişinin olduğunu gördüler üzerlerini beyaz bir örtü ile kapatmışlardı. Bütün yolcular “yazık yazık, kim bilir kimin canı gitti “diyerek hayıflanıyordu. Murat ise “Allah sahiplerine sabır versin” diye geçiriyordu içinden başını cama dayamış dalgın dalgın uzaklara bakıyordu.

Ne acı ki cenaze arabasında Seher'in olduğundan haberi bile yoktu. sevdiğini, sevdasını, ruhunu alıp götürmüştü Kömürhan köprüsü…