Doktorların 6 ay ömür biçtiği Muhammet Eren, 21 ay yaşadı. Yaşam ümidiyle geldiği Almanya'nın Giessen Üniversitesi bünyesinde bulunan Klinik'te 7 ay kalp naklini bekledi. O'na bir türlü sıra gelmedi. Ve Eren üç gün önce ailesi tarafından son nefesini vermek üzere Türkiye'ye götürüldü. Eren artık yaşamıyor.  



Muhammet Eren'in cenazesi bugün öğle namazından sonra Bakırköy Amine Hatun Camii'nden alınıp, eski Kozlu mezarlığı yanındaki, Silivrikapı Ayvalık mezarlığında toprağa verildi.
 
"Dört nala bir yaşamın ışıklarını görebilirdin gözbebeklerinde. Sevincin, yaşama tutkusunu, yaşama isteğinin çiceklerini. Ve gülüşler dökülürdü masum minicik yüzüne. Ya şimdi biz. Söyleyin Nerelere koyalım acımızı, hangi dağa, hangi taşa, hangi toprağa gömelim!!!! “

 

 Yüreklerimizde Kanayan Bir Karanfil Eren Çocuk

 

5 Ekim 2012 tarihinde bir hastanenin yoğun bakım ünitesi'nde dünyaya gözlerini açan, Muhammet Eren Dönmez bebeğimizin, bütün bebekliği hastane odalarında geçti. Yine bir hastenenin, yoğun bakım ünitesi’nde, geride hayata dair alınacak büyük dersler bırakarak, yüzbinlerce insanın gönlünü fethederek aramızdan ayrılıyor. Onun yokluğuna onbinlerce insanın alışması çok zor olacak…Onunla birlikte aslında, olağanüstü bir dayanışma ve yardımlaşmayla, yürekleri minik Eren’in hayata tutunması için atan onbinlerce insanın da umutları özlemleri toprağa gömülecek. O, yaşamak istiyordu. 2 yaşındaki bir çocuğun bundan daha doğal bir istemi de olamazdı.


EREN'E KALP NAKLİ İÇİN ENGEL ÇIKARTILDI İDDİASI



O, kendi yaşıtları gibi, gülmek, koşup  oynamak, okula gitmek, annesi, babası ve kardeşleriyle mutlu bir yaşam geçirmek istiyordu. O, minik bedeniyle hayatına 6 ay zaman biçilmesine rağmen, direndi, direndi, tamda ufuklarda mutluluğa bakmaya hazırlanıyordu ki, ışıl ışıl parlayan gözlerine, ölümün kara yüzü göründü. 
Bir anlam veremedi. Geleceğin güzel düşlerini kurarken, biranda ölümün sonsuz yolculuğu çıktı karşısına... 

İddiaya göre rant peşinden koşan, sözüm ona hipokrat yemini etmiş, beyaz önlük giymiş birileri, ona yaşama isteğini çok gördüler. Bir yandan onun minik bedeni üzerinden acımasızca ceplerini doldururlarken, diğer yandan onun kalp nakli için önüne sayısız engel çıkardılar. 21 aylık direnme sürecinin sonunda, ufuklarda görünen yaşama mutluluğu, biranda kendini ölümün sessiz çığlığına dönüştü. Minik, körpecik bedeni artık bu adaletsizliklere dayanamadı. Sonunda pes etti.. Aramızdan parlayan bir yıldız gibi sönerek, ayrılıp gitti. O tıpkı bir kardelen çiçeği, gibi ölümüne filiz vermişti. Bilirsiniz kardelen çiceği de, sert iklime ve doğa koşullaına inat, ölümüne topraktan fışkırıp çıkar yeryüzüne…    


” Her veda, elveda değildir. Geldiğinde vakit, tekrar birbirimize kavuşmak varsa eğer, “

 

“ Benim adım Muhammed Eren 2 yaşındayım gözümü açtığım günden beri hastanelerde yaşama savaşı veriyorum annem, babam ve beni sevenlerim beni yaşatmak için ellerinden gelen herşeyi yaptılar.. Her an benimle bir yaşam savaşı mücadelesi  verdiler.. Onlara, canım Annem,  biricik Babam, hiç diyemedim, boyunlarına sarılıp öpemedim ama Onların benim için duydukları sevgilerini her daim içimde hissettim .. Gözlerimle sevdim kokladım onları...  

"BEN ARTIK HUZUR İSTİYORUM"



Bu iki sene içersinde çok sevenlerim oldu bir sürü ablalarım, teyzelerım, amca ve abilerim oldu.. Her biriniz benim için mücadele verdiniz, çaba sarfettiniz, dualar ettiniz hala da ediyorsunuz. Sizlere minnetarım. Sizin  çabalarınız ve desteğiniz bana ve aileme güç verdi.. 
Herşeye ve tüm engellere inat savaştım. 6 ay yaşar dediler, ben iki yaşıma geldim ama, kocaman bir AMA diyorum şimdi artık yeter ... Kendime hep inanıyordum o yüzden savaşmayı hiç bırakmadım. Fakat nedenini şu an bile bilemiyorum, bana bazıları bir kalbi çok gördüler. Ben buna rağmen pes etmedim, ama artık vücudum, yüreğim ve kalbim çok yoruldu. Başladığımız yere geri döndük ailemle.. Kimseye danışmadan bir karar aldım. Kendim için artık savaşmak, bu yükü taşımak  istemiyorum. Artık gücüm, kuvvetim kalmadı, bitti, tükendi... Beynim düzelmeyecek şekilde hasar gördü, vücudum artık cansız.. Biliyorum bu karara üzülüp, ağlayacaksınız. Bana lütfen kızmayın, ama bende artık huzur istiyorum..

 
Doğduğum günden beri hastanelerde kablolarla yaşadım, sürekli yatağa hapis kaldım.. Acılarm dinecek artık, yatağa hapis kalmayacağım bunu düşünmek bile bana huzur veriyor .. Tekrar boşa savaş vermeye gücüm, kuvvetim isteğim yok... 
 Sizlerden anlayış bekliyorum. Artık film bitti oyunun son sahnesindeyiz..  Biliyorum Annemi, Babamı, kardeşlerimi ve sizleri  terk etmek çok zor gelecek bana,  ama artık veda etme zamanı geldi. Sizler  benim için her daim kalbimde olacaksın.. Bende sizlerin kalbinde yaşayacağım bunu biliyor ve inanıyorum...  Sizlerin  benim için verdiğiniz uğraşları hiç unutmayacağım. Sizler de beni unutmayacaksınız biliyorum.. 

SAKIN ÜZÜLMEYİN VE AĞLAMAYIN

Niye bu kadar şaşırdınız ki şimdi, neden böyle acılar içinde ağıtlar yakıyorsunuz ki ardımdan? Siz bilmiyor musunuz ki hiçbir ağlayışın, hiçbir yakarışın artık beni geri getiremeyeceğini? İyi de ne anlamı var ki şimdi bunca feryat etmenin, bu kabullenememezlikte neyin nesi şimdi. Oysa, kimse ölmek için doğmaz. Siz beni çocuk yaşta öldü diye mi üzülüyorsunuz yoksa?
  Neden halen daha ağlıyorsun be anne? Sen baba; niye halen daha içine içine akıtıyorsun o inci gözyaşlarını?

Merak etmeyin, iyiyim ben… Sadece karanlıktan korkuyorum biraz hepsi o kadar. 
Ha anne ve baba! İlaçlarınızı da ihmal etmeyin sakın, yoksa gelemezsiniz yanıma. Üzülürüm işte bende o zaman ve yine hiç belli etmem, ama ağlarım burada sessiz sessiz, o yüzden ne olur kötü olmayın siz… Ayrıca ağbimin ve kardeşimin de sizlere ihtiyacı var.  Özellikle Ensar ağbim, benimle aynı kaderi paylaşmamalı. O yaşamalı... Neyse, hadi artık veda etmeliyim size…Sık sık yanıma gelmeyi de unutmayın sakın tamam mı?. Şimdilik hoşça kalın ve Allah’a emanet olun. Hepinizi de çok seviyorum…"

 

„ Ve bu yorgun, bu üzünçlü yüreği benim değilmiş gibi, kimse görmeden şöyle bir yol kenarına bıraksam... “ Edip Cansever

Ölen birilerinin ardından birşeyler yazmanın zorluğuna rağmen, hayatı daha tanımadan, yaşama dair plan ve hedeflerini gerçekleştiremeden, ansızın aramızdan ayrılan minik Muhammet Eren için gözyaşları içerisinde birşeyler karalamaya çalıştım. Yazıyı bir derleme olarakta ele alabilirsiniz. Birilerinin minik Muhammet için duyduğu his ve duygulardan da faydalandım. Bu ara vurguluyamadan geçemeyeceğim önemli bir hususta, organ bağışı.. Eğer bu konuda duyarlı olabilseydik, belki de minik Eren’in ihtiyacı olan kalp bulunabilir ve Eren  bugün yaşıyor olabilirdi… 

 

Ölüm Üzerine Birkaç Söz

Ölüm insanların eşitlendiği bir olgudur. Ölüm de  yaşam kültürümüzün bir parçasıdır. Tekrar dirilişin bir ön aşamasıdır. Ölüm denen gerçekle herkes birgün  yüzleşecektir. Ölümün girmediği ev yoktur. Yaşlısı, genci, fakiri, zengini herkesin yaşayacağı bir olaydır ölüm. Ölüm, söylemesi kolay olsa da, aynı zamanda kabullenmesi zor bir olaydır. Yaşarken en yakınının başına geldiğinde kendinin de yaşayamayacağına, bu olaya katlanamayacağını düşündüğün, fakat yakınını kaybettiğinde yaşamaya devam ettiğin bir gerçekliktir.