Geçenlerde Foreign Affairs dergisinde (Mayıs-Haziran 2019)  Brett McGurk’un “Suriye’ye İlişkin Kabulü Zor Hakikat” adlı ilginç bir yazı çıktı. McGurk, Dışişleri Bakanlığı'nda Suriye Kürtlerine yönelik politikayı belirleyen önemli isimlerden biri. TC Dışişleri Bakanı görevden alınmasını istemişti. Alındı! Ona Amerika’nın Lawrence’i diyen de var. Nasıl İngiltere, Suriye’yi Fransızlara pazarlayıp, petrol bölgesi Musul’u kendine kaparken, Lawrence’i takmadı ise, Trump’da McGurk’u takmadı. Biraz pozisyonu, Körfez savaşı sırasında Dışişleri Bakanlığı'nda “Kürt dostu” olan Peter Galbraith’in durumuna  benziyor da diyebiliriz. 

McGurk’un yazısındaki son derece ilginç bir haritaya bir dostum dikkat çekti. Burada büyük güçlerin etki alanları yazılıydı. Ve bu bölgelerde Suriye’nin ve Kürtlerin adı bile anılmıyordu.

Artık bölgesel büyük güce soyunan Türkiye, Afrin ve Cerablus’da çok büyük olmayan bir cebe sahipti haritada.

DAEŞ’in etki alanı çok sınırlı. (Bundan sonra ne olur bilinmez!). Kürtlerin egemen olduğu Kamışlı yöresi ise Amerikan etki alanı olarak gösteriliyor. Sonuç olarak ABD, Trump’ın aldığı karar ile, kendi etki alanını terkediyor.

Ama yüzölçümü olarak en büyük olan alan İran/Rusya etki alanı olarak tanımlanıyordu, Suriye yasal hükümeti olarak değil. Şu anda Akdeniz kıyısından, İsrail sınırına ve Irak sınırına kadar uzanan en büyük etki alanı Rusların ve İranlılarınki. İran’ın Lübnan’daki ve Yemen’deki etkisini göz önüne alacak olursak, Orta Doğu’da halen en önemli güç konumundalar, müttefik olarak.

Rusya ve İran Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyor.

Pazarlık konusu İdlib'de enterne olmuş farklı cihatist çevreler ne olacak?

RTE’nin planı Suriye sınırında sözde güvenli bölgede iskan etmek. Etnik arındırma ile suçladığı Kürtleri ve Süryanileri, Ermenileri asıl etnik arındırmaya uğratmak. AB’yi de mülteci akını ile tehdit ederek, pasifize etmeyi planlıyor.

Hoş geldin, Afganistan savaşından sonra, Pakistan’ın sınır bölgesinde oluşan “güvenlikli bölge”. Geleceğin cihat savaşçılarının yeniden hayata döneceği bölge!

Amerikalılar kendi etki alanlarını terk ediyor. “Trump, Kürtlere işiniz (your job) bitti, şimdi cehenneme gidebilirsiniz dedi” diye başlık atıyor, İsrail’in sol eğilimli muhalefet gazetesi Haaretz.

Bu karar İsrail’de şaşkınlık yaratıyor, Haaretz’in bir başka haberine göre, farklı cephelerde. Bu adam bizi de İran karşısında ortada bırakır diye.

İran, Suriye’nin sözde “toprak bütünlüğü” diyor… Sözde Türkiye de “Suriye’nin toprak bütünlüğünden” yana. Ama aslında Suriye Kürtlerinin hesabının görülmesi konusunda, de facto bir mutabakat var.

Niyet, nasıl bir zamanlar “Batı Ermenistan” tarihin eski sayfalarına gömüldü ise, “Suriye Kürdistan’ı denen, 20 yy’ın ilk yarısında modern Kürtlüğün doğum sahası olan bölgeyi, yeni sayfalara gömmek.

Sonuç: Antakya'dan ve Kıbrıs’tan sonra üçüncü tırtıklama. TC’nin girdiği yerden çıkmadığı uluslararası camiada bilinir. Ama bu aynı zamanda TC’nin güvenilirliğinin de baş aşağı gidişinin bir kanıtı.

Ecevit, 1970’li yıllardaki siyasal krizin çözümünü Kıbrıs macerasında aramıştı, ülkeyi bir kaos ve çöküşe sürükledi sonuç olarak.

Şimdi Ecevit’in bu maceracı siyasetini devralmış vaziyette ve sadece ülkeyi değil bölgeyi kaos ve çöküşe sürüklüyor. Özgürlük hareketinin bastırılması ya da geriletilmesi durumunda, bölgede oluşacak siyasal/sosyal boşluğu, bu kez İslami Kürt hareketinin doldurulacağı unutuluyor.

28 Şubat post modern darbecileri daha 1998 yılında Suriye’ye dalmak üzere ciddi hazırlık yapmıştı. Şimdi bu hayali RTE devralmış oluyor.

Öte yandan sadece TC’nin değil, ABD’nin güvenirliliği tartışma konusu. ABD’nin çekilme kararı, Bayan Clinton tarafından “ihanet” olarak tanımlandı. Bu ABD’nin yeni bir ihaneti değil, Kürtlere karşı. 1975’te de bunu yaptı. Bunu yapmasaydı, belki Kürtlerin özerk statüsünün yerleşeceği Irak daha demokratik bir toplum olacak, belki İran-Irak Savaşı, daha sonra Körfez savaşı çıkmayacaktı. İran Devrimi'nden sonra Saddam da gerek ABD tarafından, gerekse Avrupa tarafından “kullanılacak” bir unsurdu ve pazardı. Ama sonuç ortada! Kürt halkı, Batının sattığı silahlar ve kimyevi silahlarla kısmi bir soykırıma uğratıldı. Ayrıca İran’daki İslamist rejimin daha da kök salmasına neden oldu Irak-İran savaşı. İran Şahının 1975 yılında kazandığı diplomatik “zafer” ise, 4 yıl sonra İran Devrimi'nin patlak vermesini engellemedi. Petrol konusunda burnu büyüyen Şah’ı cezalandıracağız derken, İran devriminin önünü açtılar, Saddam’ı saldırtarak, Humeyni’yi halledeceğiz derken, tam tersine İran İslam Cumhuriyeti'ni kalıcı kıldılar. (*)

Bir yandan da Trump, Kissinger’in Ecevit’e dediği gibi, “bak, sana bir oyuncak verdik oyna diye, sana tanıdığımız oyun alanını aşarsan, ekonomini yıkarım, ona göre ha!” demeye getiriyor.

Büyük devletler, 1. Dünya Savaşı'nda kendi aralarında dalaşırken ve savaş sonrasında, Wilson’un ilan ettiğ “kendi kaderini tayin hakkı” çerçevesinde kendilerine büyük umut bağlayan Ermeni, Süryani, Rum halklarını kendi kaderleri ile baş başa bırakılmışlardı. Kıyıma uğratılmak üzere…

2. Dünya Savaşı sonrası, Filistin’e ulaşmaya çalışan soykırım sağ kalanı Yahudilerin teknelerini bombalayan, Filistinliler değil, “Aman Arapları kızdırmayalım” diyen İngiliz istihbarat servisi MI6 elemanları olmuştu.

Beklendiği, açıklandığı halde, Afrin’de, Rojava’da, dünya solunu hayran bırakan direniş tekrarlanmadı yaşanmadı. Sistem bir anlamda orada direniş potansiyelini test etti. Afrin'de direnilseydi belki, resmî jargon ile, “Fırat’ın Doğusuna”, Suriye Kürdistanı'na “sıra” gelmeyecekti.

2018 Mart ayı, Kürtler Afrin’i terk ederken.

20. yy.'ın başlarındaki İngiliz İmparatorluğu gibi, bugün gerileyen bir hegamonik dünya gücü olan ABD, her boyutu ile tam bir kriz içinde.

Belki de ileride Trump, “21. yy.'ın Chamberlain’i” olarak anılacak. Hani Hitler ile masaya oturup, 1938 yılında Çekoslovakya’yı “barış” uğruna satan Chamberlain.

İngiliz Başbakanı, 23 Eylül 1938’de Çekoslovakya’yı Hitler’e teslim ederken, savaşı engellediğini sanıyordu. Bir yıl sonra başlayacak 2. Dünya Savaşı'nın önünü açtığının farkında bile değildi.


(*) Orta Doğu siyasetinin bugünü ve tarihsel kökleri konusunda şu kitaba bakılabilir: Ahmet Mücek, Orta Doğu’nun Globalleşmesi / Yeni Amerikan Yüzyılında ABD-NATO-Türkiye Ekseninde Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın Globalleşme Süreci, Belge Yayınları, 2014.