24 Şubat Rusya birliklerinin Ukrayna'ya askeri operasyon sonrasında demokrasi ve siyasi tarih açısından 1. sınıf 2. sınıf mülteci tartışmasına tanık olmaktayız. En basit klasik örneği Titanic deniz kazası esnasında yaşamadık mı? öncelikli olarak Avrupalı zenginler kurtarılmaya çalışılmadı mı bu kazada!

Kapitalizmin dayandığı üç sınıftan biri olan aristokrasi nasıl oluştu? Burjuvazi kentlerde yaşayan, köylü olmayan, gücünü eğitimden ve ekonomiden alan 'erkek kültürü' temelinde şekillenmedi mi!

Ukrayna'nın doğusundan üstelik kısmen savaş olmayan metropollerden mültecilerin Avrupa'ya sığınmaları Avrupa kültürünün mülteci politikasını tüm çıplaklığıyla ortaya serdi. Kamuoyunda 'sarışın, mavi gözlü Avrupalı Ukraynalı mülteciler' ve bu esnada Ukrayna'dan kaçan farklı ırklara mensup mültecilere yönelik ayrımcı politikalar da devam etti. Ukrayna'dan ayrılmaya çalışan Afrika kökenlilerin Polonya sınırında ırkçı muameleye maruz kaldıkları iddiaları basına yansıdı.

Avrupalı medya mensupları ve akademisyenlerin Ukraynalı göçmenleri 'sarışın, mavi gözlü ve Avrupalı' olmalarından ötürü iltica hakkına sahip oldukları söylemleri büyük tepkiye yol açtı.

Ukrayna'dan kaçışlar Suriye Savaşı'nın neden oldığu göç dalgasını ve daha geçtiğimiz kış aylarında soğuktan ve sınırlardaki güvenlik kontrollerinin açtığı ateş sonrasında hayatlarını kaybeden ve onları ülkelerine apar topar özel bir uçakla tekrar sınırdışı eden iki yüzlü bir mülteci politikası ile karşı karşıyayız.

Buna göre Ukraynalı göçmenler özel koruma statüsüyle iltica statüsü almaya gerek kalmadan ilgili ülkelerce kabul edilebilecek, lise bitirme sınavı şartı aranmaksızın üniversite eğitimi alabilecekler, entegrasyon kurslarında bekleme sırasına girmeksizin Almanca derslerine kayıtları yapılacak. Aynı zamanda Ukraynalı mültecilere önce 1 yıl geçerli olan 'koruma statüsü' 3 yıla kadar uzatılabilecek. Koruma statüsü Ukraynalı göçmenlerin sosyal yardıma erişimi ve çalışma izni verilmesini kapsamaktadır.

Yunanistan Başbakanı Miçotakis Ukraynalı mültecileri kabul etmeye hazır olduklarını söyledi. Geçmişte Suriyelilere yönelik böyle bir tutum yoktu.

Almanya İstihdam Dairesi Başkanı Scheele ülkede büyük bir işgücü açığı olduğunu ve bu açıdan Ukrayna'dan gelen her bir kişi için minnettar olduklarını söyledi. Schele 'Bu kez insanları eğitimlerine uygun bir biçimde yönlendirmek ve aldıkları eğitimden faydalanmak istiyoruz' şeklinde açıklamada bulundu.

Bugüne kadar savaşlar karşısında toplu taşıma araçlarında 'savaşa hayır' yazılı amblem gördünüz mü? Toplu taşıma araçlarından bugüne kadar mültecilerin ücretsiz yararlandıklarına tanık oldunuz mu?

Taliban İslamcı rejimin kadınları evlerine kapattığı ve şiddet uyguladığı bir ülke için örneğin yakın tarihte Danimarka 'Afganistan'da durumlar iyileşti. Mülteciler artık sınırdışı edilebilir' kararı aldı.

İngiltere ve Ruanda İngiltere'de yasa dışı olarak bulunan göçmen ve sığınmacıları Ruanda'ya göndermek için 14 Nisan'da Göç ve Ekonomik Kakınma Ortaklığı Anlaması imzalamış ve anlaşmaya aktivistler, mülteci yardım kuruluşları ve insan hakları kuruluşları tepki göstermişti.

Kış aylarında Polonya-Belarus sınırında 15 mülteci Belarus ormanlarında soğuktan ve Belarus askerlerinin ateş açması sonrasında hayatlarını kaybetti.

Almanya'nın kalifiye elemana ihtiyacı olduğunu açıklayan ve Ukraynalı mültecilerin bu açığı kapatabileceklerine inandıklarını beyan eden Alman hükümeti 2018 yılında mültecilerin ülkelerine dönüşü için yeni teşvik planı hazırladı. Dönemin Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanı Müller Irak, Nijerya, Tunus, Afganistan'ın da aralarında yer aldıığı ülkelere her yıl yarım milyar euroluk istihdam ve mesleki eğitim yardımı yapılacağını duyurdu.

İngiltere Haber Kanalı BBC'nin canlı yayına Kiev'den katılan bir yorumcu şöyle demişti: 'Mavı gözlü Avrupalıların ve sarı saçlı çocukların her gün Putin füzeleriyle öldürüldüğünü görüyorum. Bunlar müreffeh orta sınıf insanlar. Ortadoğu'da halen büyük bir savaş durumunda olan bölgelerden kaçmaya çalışan mülteciler değil bariz bir biçimde. Bunlar Kuzey Afrika'daki bölgelerden uzaklaşmaya çalışan insanlar da değil.'

Ukraynalı mültecilerin tıpkı diğer mülteciler gibi Avrupa'ya sığınmaları elbette en doğal ve meşru bir haktır. Savaş bölgesinden ya da politik nedenlerden dolayı ülkelerini terk etmek zorunda kalan/bırakılan her insanın başka bir ülkeye sığınma hakkı vardır.

Mülteci olmak denilince ilk akla hayatını Nazi faşizmden kendini kurtarmaya çalışan ve hayatını uzun süre sürgünde ikame ettiren Stefan Zweig gelir. Zweig sürgünde hislerini şöyle tanımlar: 'Evim nerede bilemiyorum. Belki de ben şu satırları yazarken İngiltere’deki her şeyim yakıp, yıkıldı, kül oldu. Tekrar onlara dönebilecek miyim, dönmek isteyecek miyim? Denizaşırı ülkelerdeki bu zorunlu tatilim sonsuza dek sürecek mi? Açıp kapattığımız birkaç bavul, tuhaf duygular, inanılmaz bir boşluk günlerimizi dolduruyor.. Acaba bu yaşam yepyeni özgürlük mü? Bereket versin ağıt ve mürekkep hala bulunuyor. Şu sıralar yaşamımı yaşacağıma onu kağıtlara sığdırıyorum”..

O halde Avrupa birinci sınıf mülteci ayrımına son vermeli ve Ukrayna'dan kaçan herkese kapımız açık anonsları yapan Avrupa'nın mülteci politikasını yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. Çünkü biliyoruz ki her mülteci, göçmen yaşamını yaşayacağına onu kağıtlara sığdırıyor!!.