Almanya kökenli bir aileden gelen avukat José Antonio Kast, güvenlik ve göç konusunda “sert el” politikası vaat ederek seçimi kazandı. Komünist rakibi Jeannette Jara ise yenilgiyi kabul ederek Kast’ı telefonla arayıp tebrik etti.

Şili'de Kast’ın zaferi, yalnızca bir iktidar değişimini değil, aynı zamanda Pinochet diktatörlüğüyle düşünsel bağını hiçbir zaman tamamen koparmamış bir siyasetçinin ilk kez La Moneda Sarayı’na girmesini ifade ediyor.

Kast, 1988’de Augusto Pinochet’nin iktidarda kalmasını öngören referandumda “Evet” oyu vermişti ve siyasi kariyeri boyunca bu geçmişle açık bir hesaplaşmaya girmedi. Bu yönüyle, Pinochet’ye karşı oy kullanmış ve diktatörlükle arasına mesafe koymuş olan eski başkan Sebastián Piñera’dan belirgin biçimde ayrılıyor.

Seçim kampanyasının merkezinde suç, güvenlik ve düzensiz göç yer aldı. Cinayet oranları Latin Amerika ortalamasının altında olmasına rağmen Şili toplumunda güvensizlik duygusu hızla arttı. Gallup’un 2025 Küresel Güvenlik Raporu’na göre ülke, halkın kendini en güvensiz hissettiği ülkeler arasında üst sıralarda bulunuyor. Boric hükümetinin suçla mücadelede etkisiz kaldığı algısı, Kast’ın “düzen ve otorite” vurgulu söylemini güçlendirdi.

Avustralya’da Hanuka kutlamasına silahlı saldırı: En az 12 ölü, onlarca yaralı
Avustralya’da Hanuka kutlamasına silahlı saldırı: En az 12 ölü, onlarca yaralı
İçeriği Görüntüle

Kast, kampanya boyunca sınırların askerileştirilmesi, belgesiz göçmenlerin sınır dışı edilmesi, büyük ve yüksek güvenlikli cezaevleri inşa edilmesi gibi sert vaatlerle geniş bir seçmen desteği topladı. Ekonomide ise şirket vergilerinin düşürülmesi, kamu harcamalarının kısılması ve serbest piyasa politikalarının güçlendirilmesini savundu.

El País ve Alman basınına göre bu sonuç, yalnızca aşırı sağın yükselişi değil; 2019’daki kitlesel protestoların yarattığı umutların ve 2022’de reddedilen anayasa reformu girişiminin ardından solun yaşadığı derin güven kaybının da bir sonucu. Gabriel Boric’in temsil ettiği “yeni sol” projenin, güvenlik ve düzen kaygılarına ikna edici yanıtlar üretememesi seçimde belirleyici oldu.

Jeannette Jara’nın aldığı oy oranı, solun hâlâ önemli bir toplumsal tabana sahip olduğunu gösterse de, özellikle orta sınıf ve alt gelir gruplarında güvenlik endişelerinin eşitlik ve sosyal adalet söyleminin önüne geçtiğini ortaya koydu. Jara, yenilginin ardından Kast’ı telefonla arayarak tebrik etti ve demokratik sürece bağlılık mesajı verdi.

Yeni başkanın önünde önemli bir engel bulunuyor: Kast’ın Cumhuriyetçi Partisi, Kongre’de çoğunluğa sahip değil. Bu durum, sert güvenlik ve ekonomi politikalarının hayata geçirilmesinde uzlaşmayı zorunlu kılacak. Analistler, önümüzdeki dönemde Kast’ın İtalya Başbakanı Giorgia Meloni gibi kurumsal bir aşırı sağ mı, Brezilya’daki Jair Bolsonaro’ya benzer çatışmacı bir lider mi yoksa Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei tarzı radikal neoliberal bir çizgi mi izleyeceğinin belirsizliğine dikkat çekiyor.

Akademisyen Stéphanie Alenda’ya göre Kast’ın yükselişi, aşırı sağın ideolojik zaferinden çok, geleneksel siyasetin –sol, merkez ve sağ– toplumun biriken korkularına ve beklentilerine yanıt verememesinin sonucu. Altı yıl önce sokaklarda değişim isteyen milyonlar, bugün sandıkta bambaşka bir denge kurdu.

Kesin olan şu: Şili, artık eski Şili değil. Ülke, yeni ve belirsiz bir siyasal dönemin eşiğinde.

Bölgesel ve toplumsal arka plan: Güvenlik korkusu ve hafıza kaybı

Aşırı sağcı Kast’ın zaferi yalnızca Şili iç siyasetinin sonucu olarak değil, Latin Amerika genelinde güçlenen sağ dalganın bir parçası olarak da okunuyor. Arjantin’de Javier Milei, El Salvador’da Nayib Bukele ve Ekvador’da Daniel Noboa gibi liderlerin yükselişi, bölgede “güvenlik ve düzen” söyleminin eşitlik ve sosyal adalet taleplerinin önüne geçtiğini gösteriyor. Özellikle suç ve düzensiz göç korkusu, seçmen davranışını belirleyen temel unsur haline gelmiş durumda.

Şili’de dikkat çeken bir diğer unsur ise tarihsel hafızanın zayıflaması. Akademisyenlere göre, Pinochet diktatörlüğünü doğrudan yaşamamış genç kuşaklar için askeri rejim, somut bir tehditten çok soyut bir geçmiş anlatısı olarak algılanıyor. Bu durum, Kast’ın Pinochet ile kurduğu ideolojik mesafenin sorgulanmamasını kolaylaştırıyor. Seçim gecesi bazı destekçilerin Pinochet ve DINA subayı Miguel Krassnoff’un bayraklarıyla kutlama yapması, bu hafıza aşınmasının en çarpıcı göstergelerinden biri olarak değerlendiriliyor.

Öte yandan Kast’ın Kongre’de çoğunluğa sahip olmaması, vaat ettiği “sert güvenlik rejiminin” hayata geçirilmesini zorlaştırabilir. Uzmanlar, bu durumun Kast’ı ya daha pragmatik bir çizgiye zorlayacağını ya da yönetim krizlerini derinleştireceğini belirtiyor. Bu nedenle Şili’de asıl soru artık kimin kazandığı değil: Kast’ın iktidarı, otoriter bir sertleşmeye mi yoksa sınırlı ve uzlaşmacı bir sağ yönetime mi evrilecek?