Ho Şi Minh (1890-1969), seyrek keçi sakalı ile Uzak Asya insanının en tanınmış tipidir. Giydiği sade ve tektip-üniformaya benzeyen-elbiseleriyle gösterişten uzak büyük bir devrimcidir. Yüzü ince ve sakindi bu ince yapılı adamın. Doğumdan ölümüne dek bir düzine ismi olan Ho’nun en çok bilinen ismi “ne istediğini bilen Ho” anlamına gelen Ho Şi Minh’tir. Ülkesi Vietnam’ı Batı sömürgesi olmaktan çıkarıp, sosyalist ve bağımsız yapar Ho. Mücadele yıllarında hapiste yattığı dönemlerde çoğu kez çektiği acı ve olaylarla ilgili şiirler yazdı hapishane günlüğüne. Ölümüne dek sadece ülkesinin bağımsızlık savaşıyla evlenen(?), tek aşkı ülkesi olan Ho’nun şiirleri bana çok haz veriyor. İşte Ho Amca’nın yazdığı ilk şiiri: “Beden hapiste,/ ama ruh kurtuldu./ Büyük işler başarabilmek için,/ ruh engin ve soğukkanlı olmalı.”

            “Bir Hapishane Arkadaşının Flütü” adlı şiirini günlüğüne yazarken hapishanede, tek sevdası olan ülkesini düşünür gibidir: “Ansızın bir flütün sıla özlemi dolu iniltileri:/ Hüzünle yükseliyor müzik, hıçkırığa yakın./ Bin milden ötelere, dağlar ve nehirler üzerinden/ acı bir keder yayılıyor. Bir kadın görür gibi oluyoruz,/ uzak bir kuleye tırmanmış,/ birinin dönüşünü gözleyen.” Sömürgecilikle savaşta, küçüğün büyüğe olan direnişine ve –savaşında- haklılığını haykırır: “Tüm Asya’da Japon karşıtı bayraklar dalgalanmakta,/ büyük ya da küçük bayraklar-tek fark bu./ Elbette büyük bayraklara gereksinimiz var, ama küçüklere de.”

            Ho Şi Minh’in şiirleri büyük bir edebi tutkuyla yazılmamış, doğal ve olgular karşısında duygu ve düşüncelerini anlatır. Sömürgeci ve işgalci güçlerden büyük acı çeken kendisinin ve –tabii ki- ulusunun dizeleridir yazılan. Ho şiirlerini yazarken âdeta dışarıda halkının yanında dolaşan biridir: “Ölüm tutsaklıktan yeğdir! Ülkemizin her yerinde/ yine kırmızı bayraklar dalgalanıyor./ Ah, böyle zamanlarda tutsak olmak!/ Ne zaman serbest bırakılacak ve savaşta rolümü üstlenebileceğim.” Ho Şi Minh için önemli olan savaştır, tutsaklıksa savaştan alıkoymadır, insanın elini kolunu bağlamaktır: “Tüm dünya savaş alevleriyle kaynamakta/ ve erkek cepheye ilk gidebilmek için çabalıyor./ Hapisteki eylemsizlik mahkûma ağır geliyor./ Soylu amaçlarının beş paralık değeri yok!”

            Ho Şi Minh-1942 yazından beri kullandığı isim-, Mao Tse Tung’un aksine edebiyat yapmak anlamında şiir yazmıyordu(şiir Mao’nun bir edebi tutkusuydu aynı zamanda).Bu anlamda soyuttan kaçan Ho, daha çok yaşadığı gün ve dünyadan-zaman zaman mizah da yaparak- somut’u yazmıştır: “Sen sert ve gururlusun dostum,/ yumuşak ve uzun değilsin dil gibi./ Birlikte onca acıyı ve tatlıyı paylaştık,/ ama şimdi sen batıya gitmelisin, bense doğuya gidiyorum.”

Ve sarı Asya’nın sarı benizli liderinin “son vasiyetnamesi”nde dudaklarından dökülen sözcükler söylediği en güzel şiirdi: “Her zaman bizim dağlarımız/ Bizim nehirlerimiz/ Bizim insanlarımız var olacak./ Amerikan istilacıları yenilecek/ Yeni baştan kuracağız ülkemizi./ Bin defa daha güzel.” Bu “vasiyet” bugünkü Irak’ın işgali için de geçerli değil mi?

Asya’nın ilk komünist devletini kuran Ho Şi Minh, ulusçu, bağımsızcı ve komünisttir. O aynı zamanda bir şairdir duygulara önem veren. O dünya gençliğinin ölmeyen büyük amcasıdır. Ve gençliğin hâlâ sokaklarda ismini ritmik olarak–heceleyerek-haykırdığı ölmeyen ismi: “Ho-Ho-Ho Şi Minh!”