HDP kongresinin öngünlerinde, bir yanda HDP’lilere yönelik baskınlar, göz altı ve tutuklamalar yaşanırken aynı günlerde HDP’li yoldaşlar, kahvelerde, sokaklarda, mahallelerde ve işyerlerinde, kongre hazırlık çalışmalarını kitlelerle buluşturmaya çalışıyorlar. İnancı iradeyi, kazanma azmi ve kararlılığını ortaya koyuyorlar. Selam olsun, şan olsun, direnişleriyle zulüm düzeninin korkularını büyüten HDP’li yoldaşlara.

Ancak bu “ zor zamanda” başka bir konuyu yazmanın sevimsizliğini okurun, bağışlayacağını umarım.

Bilindiği gibi HDP kongresinin gündeme gelmesiyle birlikte, Demirtaş’ın eş genel başkanlığı üzerinde yaratılan bir tartışma, demokratik kamuoyunun gündemine, girdi.

Herkesle birlikte HDP’ye oy vermiş, umut bağlamış, katkı sunmuş bu insanların düşüncelerini paylaşmaları ve etkin kılmaya çalışmaları son derece anlaşılırdır. “HDP’li olsam Demirtaş’ın eş genel başkan olmasını isterim” diye başlatılan, bu tartışma, en son, “HDP Demirtaş’ı aday olmaya ikna etmeli ve eş başkan olarak seçmelidir” diye özetlenebilecek dayatmacı bir tarza dönüştürülmüştür. Gelinen noktada bu tartışma, amacını çok aşan, ciddi anlamda zarar vermeye başlayan bir hal almış bulunmaktadır.

Öncelikle konunun sunumu son derece hatalı ve zararlıdır.

İlk adım olarak, sanki Selahattin başkan aday olmuş veya olmak istemiş de “birileri” engelliyormuş gibi bir hava yaratılıyor. (Bu “birileri”, yazılarda anlaşıldığı gibi, “HDP bürokrasisi” diye tanımladıkları ve büyük fedakarlıklarla faşizmin baskısına direnen HDP’liler veya Kürt Özgürlük Hareketidir)

Bu tespit yapıldıktan sonra ikinci adımda, Demirtaş’ın “başkan adaylığını önleyen” “HDP bürokrasisine” ve Kürt Özgürlük Hareketine karşı, hummalı bir faaliyet başlatılmıştır. Bu faaliyete ilgiyi artırmak, yapılanı cazip kılmak ve can bedeli mücadele eden HDP’nin fedakar çalışanlarını “bürokratlar” olarak teşhir etmek için de yapılanın politik bir faaliyet olduğu, sorunun “bireylerin tercihi veya teknik bir sorun” olmadığı yazılıyor.

Söz konusu politika olarak da “ Demirtaş, yeniden eş başkan olmazsa, devlete boyun eğilmiş, Selahattin başkan devlete karşı savunmasız bırakılmış olur” deniyor. Bu görüşü savunanlar, görüşlerini güçlendirmek için Demirtaş’ın halklarda ve ezilenlerde yarattığı güven ve sempatiyi önemli bir argüman/sermaye olarak değerlendirmektedirler.

Bunun üzerine Demirtaş, çok makul ve ikna edici ifadelerle, neden aday olmaması gerektiğini açıklamış, HDP yetkilileri de “üzüntüleriyle birlikte Demirtaş’ın bu kararını saygıyla karşıladıklarını” belirtmişlerdir. Buna rağmen kampanyayı açanlar, toplumda Selahattin’e duyulan sevginin sunduğu imkanlara dayanarak, “aday olmazsa biz aday yaparız” gibi bir absürtlüğe sarılarak imza
kampanyası açmışlardır.

Kampanyacılar, tezlerinin kabul edilmesi için, “Selahattin başkan olmazsa…” diye başlayan korku sopalarını da hazırlamışlardır. Bu korku sopalarını tek tek ele almak zaman kaybı olacağı için tek bir cümleyle ifade edersek, “Demirtaş eş genel başkan olmazsa, AKP kazanır, HDP biter” demektedirler.

Birincisi, herkesin gördüğü gibi, Demirtaş, aday değildir ve adaylığını engelleyen hiç kimse bulunmamaktadır. Her iki taraftan da ilgili ve yeterli açıklamalar yapılmıştır. Buna rağmen Demirtaş’ın eş genel başkanlığının engellendiğini ileri sürmek, nasıl tanımlanır bunu okura bırakmak en doğrusu olur. Gerçek olmayan bu iddiayla gelinen yer, ırkçı/gericilerin “HDP’yi Kandil yönetiyor” temcit pilavının yeniden ısıtılması olmuştur.

İkincisi, bu yaklaşımla Demirtaş’a karşı en hafifiyle saygısızlık yapılmaktadır. Sanki Demirtaş kendi özgür iradesiyle ne yapacağına karar veremiyormuş veya toplumsal bir sorumluluk almak için, amiyane tabirle, “nazlanan, istemem yan cebime koy” diyen, kendisine güveni olmayan birisiymiş gibi bir algı yaratılmaktadır. Böylece hem HDP’ye hem de Demirtaş’a karşı bir güven erozyonu ortamı doğmaktadır. İradesi zayıf, zorluklardan korkan bir kişi midir Selahattin başkan? Demirtaş’ı ne sanıyor bunlar?

 Ayrıca Demirtaş kendi özgür iradesiyle eş genel başkanlığa aday olmamaya karar verdiğine göre, O’nu aday olmaya zorlamak, Demirtaş’ın iradesine müdahale etmek değil midir?

Demirtaş’ın toplumsal değerini, Demirtaşseverliğe çevirerek ,yol almaya çalışmak, ne politikadır, ne de O’nu sevmektir. Kaldı ki Demirtaş’ı hiç kimse mücadele arkadaşlarından, kavga yoldaşlarından daha çok sevemez.

Öte yanda Demirtaş açıklıyor, HDP yetkilileri açıklıyor. Buna rağmen bu açıklamalar yok sayılarak güvensizlik geliştirilmeye çalışılıyor. Bu yaklaşım, HDP’ye ve HDP’de görev yapan onca insana karşı da saygısızlık değil midir? Bunca insanın iradesi yok mu, MYK’nın, PM’nin, milletvekillerinin, delegelerin, hepsi iradesiz mi? Bu insanlar, onca bedelleri başkalarının emirlerini yerine getirmek için mi ödüyorlar?

Bu partinin doğası, mayası, yarattığı umut ve beklenti, HDP’nin politikalarını ve yönetimini belirlemektedir. Demirtaşlar, Ahmet Türkler, Murat Bozlaklar ve daha niceleri, bu partide doğabilirler ancak. Ve bu insanlar genel başkan olmasalar da hiçbir ikbal derdine düşmeden bu mücadeleye katkı sunmaya devam ederler. Ahmet Türk, Murat Bozlak, genel başkanlık yaptıkları partide daha sonra başka görevler alarak devam ettiler. “Neden genel başkan olmadım” demediler. Bu partiyi isimler üzerinde tartışmak, hem partiyi tanımamak, hem de mücadeleyi bilmemektir.

HDP’nin gerçekleştirmeye çalıştığı kongreyi Demirtaş’ın genel başkanlığı üzerinde tartışmanın geldiği nokta, normal görüş belirtmek, eleştirmek ve öneri götürmekten öte bir hal almıştır. Bu yaklaşım, kendi dediklerini kabul etmediği için HDP’yi olumsuzlayan, eksik ve yetersizlikler arayan, suçlayan, HDP’ye başkan atamaya çalışan bir hale dönüşmüş, zararlı hale gelmiştir. Bu tartışmayı fırsat bilerek HDP’ye yüklenmek, demokratik siyasetle hesaplaşmaya çalışmak ne doğru, ne de politik bir tutumdur. Tam tersine bu tartışmanın ısrarla sürdürülmesi, HDP’ye ve halkların mücadelesine zarar vermektir.

Üstelik bu tartışmada ileri sürülen tezlerin ikna edici hiç bir özelliği de bulunmamaktadır. “Demirtaş olmazsa AKP kazanmış olacak”mış. Bu mantık yürütmesi ve iddia gerçek bir veriye dayanmamaktadır. Buna rağmen bu iddiayı gerçekmiş gibi görüp göstermek ve bunun üzerinde tez bina etmek, sadece büyük laf kalabalığı ve cambazlığıdır. Demirtaş’ı beğenenler, Demirtaş’ın istediği partiyi neden desteklemesinler? Erdoğan, Demirtaş’ın HDP aracılığıyla temsil ettiği demokratik siyasetten dolayı kaybedecektir.

Demirtaş eş genel başkan olmazsa, “AKP’nin ve devletin sevineceğini” iddia etmek, HDP’nin diğer kadrolarının “devletle uzlaşabileceklerini” veya “devletin karşısında dik duramayacaklarını” ima etmektir ki bu yaklaşım, hem haksız, hem mevcut durumda gerçek dışıdır. Bugün faşizmin karşısında dimdik mücadele edenler HDP’lilerdir, iddia sahipleri değil.

Demirtaş’a yapılan bütün güzellemelere, bütün derin açıklamalarına rağmen bu yaklaşım, toplumsal hayatın dinamiklerine ve gerçeklere uygun değildir. Yine de bu tutumu sürdürenler, boşuna Demirtaş veya HDP adına kaygılanmasınlar, ne Demirtaş bu partiden bağımsızdır ve ne de HDP, Demirtaş’ı yalnız bırakacaktır.

HDP bu kongrede büyüyerek ve güçlenerek çıkacaktır. HDP, uzun süreli siyasal bir mücadele birikiminin ve büyük bedellerin ürünüdür. HDP, birilerinin siyasal fantezilerini tatmin etmek istediği bir alan değildir.

Halklar ve mücadele dinamikleri, HDP’ye ve Demirtaş’a hoyratça yaklaşılmasına izin vermeyecek, itibar etmeyecek kadar basiretli ve birikimlidirler. Halklar kendi değerlerine sahip çıkmayı, değer üretemeyenlerden değil, kendi mücadele tecrübelerinden öğrenirler.