Medine DURMANN / Frankfurt

Açılış konuşmasını yapan Medine Durmann, "İçinden geçtiğimiz bu günlerde savaş çığırtkanlıklarının yapıldığı Avrupa'da birçok ülkede sağcı partilerin yükselişe geçtiği, insan haklarını ihlallerin arttığı, mülteciliğin en uç noktaya ulaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Ülkemizde de Ortadoğu'da da Ukrayna'da, Filistin'de insan hakları ihlallerinin yoğun yaşandığı, buna rağmen barış ve özgürlük sesini yükseltmek isteyenlerin oldukça vahşi saldırılara uğradığı bir süreçten geçiyoruz." dedi. Durmann, programın ikinci bölümünde şarkılarıyla sahne alacağı beklenen sanatçı Devrim Kavalli'nin ani rahatsızlığı nedeniyle gelemediğini belirtti.

"YAŞANMIŞ ACI DOLU ÖYKÜLERİ DİNLEYİNCE ETKİLENDİM"

Programda ilk sözü alan, Dersimli olduğunu ancak çocukluktan beri Almanya'da yaşadığını söyleyen yazar Seher Yeğin, "Birinci kuşak Almanya'ya gelen bir ailenin çocuğuyum. Burada büyüdüm, eğitimimi tamamladım. Birçok alanda çalıştım. Toplumsal sorunlarla ilgili makalelerim oldu. Uzun süredir kadın sorunları üzerine ilgilendim ve birikmiş kadın öyküleri vardı elimde. Mültecilerle ilgili çalışmalarım da oldu. Farklı kültürlerden farklı coğrafyalardan kadınlarla çalışmalarım oldu. O dönemde öyküleri dinleyip yakından tanıdıkça bana çok ilginç geldi. O dönemde o kadınları tanıdıkça yazarak devam ettim. Hedefim kadın öyküleri kitabıydı. Bugün Irak'ta, İran, Suriye, Hindistan'da  her birinin çok farklı hayat hikayesi olan kadınlarla tanıştım. Kadın olarak o kadar benzer özelliklerimiz var ki..Yaşam şartları, karşılaşılan olaylar hepsi birbirine benziyor." diye konuştu.

FARKLI COĞRAFYALARDA AYNI KÜLTÜR ODAKLI SORUNLAR

Kadın olmaktan kaynaklanan sorunların coğrafyalar değişse de benzer yönleri olduğunun altını çizen yazar Seher Yeğin, "Kadınlar şiddetin ya da geleneksel kültürün etkisiyle birçok zorluğu yaşıyor. Bizler de yaşıyoruz. Almanya'da büyümeme rağmen ailelerimiz geldiği coğrafyanın kültürünü yansıtıyor. Onların kendilerini değiştirmek, entegre olma kaygısı olmamış. Bizleri de eğitirken geleneksel kültürle eğittiler. Bugünün gençleri bizlerden çok daha şanslı." dedi.

KİTABIN ORTAYA ÇIKIŞ HİKAYESİ: 10 YILLIK BİR EMEK

Bir Yazgı Savaşı - Kadın Mücadelesine Sosyolojik Bir Bakış isimli kitabın, devrimci saflarda erkek egemenliği isimli bir makaleyle başladığını sözlerine ekleyen yazar Yeğin şöyle devam etti:

"Avrupa Demokratik Kadın Hareketi'nde komisyon üyesiydim. İki yıl bu görevi yaparken kendi içimizdeki bazı düşünce, davranış ya da hayat pratiklerinde gördüğüm yanlışları yazıya dökmek istedim. Hatta bu makaleleri yazdıktan sonra bana sen çok keskin bir başlıkla çok tepki alırsın dediler. Sol, devrimci ideolojiyi savunan arkadaşlarda da aynı sorunlar yaşanıyor, bunları da dile getirmeliyiz diye düşündüm. Bu makaleler Güney Dergisi'nde beş bölüm halinde yayımlandı. Bugün aramızda olmayan, çok sevdiğim kadın bir arkadaşım bu makaleleri okuduktan sonra bana bunu mutlaka kitaplaştırman gerekiyor demişti. Türkiye'de bu konular üzerine hiç yazılmadığını ve çok önemli bir konu olduğunu söylemişti. Bu tavsiye üzerine kitap genişletip, farklı konuları da ele alarak hayata kazanıldı. Dinde kadın, Alevilikte kadın gibi birçok konuyu araştırıp, 10 yılımı da vererek bu kitap sonunda çıktı."

BİR EĞİTİM, ARAŞTIRMA KİTABI OLDU!

Kitabın araştırma ve inceleme üzerine olduğunu, 40 konuya değindiğini avcı toplayıcı dönemden feminist harekete kadar önemli başlıklara sahip olduğunu söyleyen moderatör Medine Durmann, "Bu kitap sakin kafayla okunup tartışma yapabileceğimiz bir kitap." diyerek konuğuna kadın hareketinden de bahsetmesini rica etti.

Bir Yazgı Savaşı isimli kitabının ikinci baskısının yapıldığını söyleyen yazar Seher Yeğin ise şöyle cevapladı:

"Kitabın önsözünü de Muazzez Uslu Avcı yazdı. 12 Eylül'de işkencede bir gözünü kaybetmiş, devrimci gelenekten gelen bir kadın, yazar. Türkiye Kültür Bakanlığı 250 adet okullarda ders olarak kullanılması için yayınevinden kitap siparişi verdi. Bunlarla çok onurlandım."

İKİNCİ KİTAP YOLDA!

Coğrafya değişikliğine göre kadınların örgütlenmesinde çeşitlilik olduğunu ifade eden Yeğin, "Türkiye'de gazetecilik dönemimde birçok bölgeye gittim. Kadınların yaşamlarını, mücadelelerini inceledim. O farklılıkları 2'nci kitabımda işleyeceğim. Ağustos ayı gibi çıkmasını planlıyoruz. Elimde çok özgün kadın öyküleri var. Hiç işlenmemiş öyküler. Farklı kültürler, yaşam tarzları ile ilgili kadın öyküleri var." dedi.

FEMİNİST HAREKETLER KÜRT KADININA KARŞI SAMİMİ DEĞİL

Kadınların mücadele ederken birlikteliği hakkında sorulan bir soru üzerine cevap veren Seher Yeğin, "Birçok konuda araştırma kitabı olduğu için o konuları çok iyi kaynaklardan incelemeniz gerekiyor. Mesela Alevilikte kadını yazmak benim bir yılımı aldı. Her kadının birlikte, ezen erkek egemen sisteme karşı mücadele etmesi gerekiyor. Ama Türkiye'de feminist hareketlerde gördüğüm bir şey oldu. Söz konusu Kürt kadını olduğunda onlara bakış açıları farklılaşıyor. Türkiye'nin doğu bölgesinde yaşayan Kürt kadınlarının yaşadığı olaylar karşısında çok suskun kalıyorlar, duyarsızlık gösteriyorlar. Bunların samimiyetsizliğini görüyoruz." şeklinde konuştu. 

ÇOK VERİMLİ BİR ETKİNLİKTİ

 Yeğin, etkinlikten sonra şu teşekkür mesajını paylaştı: "Çok verimli bir etkinlikti. İlgi ve katılım çok büyüktü. Samimi, sıcak bir ortam vardı. Her yeni çalışma yeni bir güzelliğe vesile oluyor. Yaşadığımız bu güzel ve verimli paylaşımda emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum."

VW'den on binlerce çalışana çıkış planı: İşçilerden direniş çağrısı! VW'den on binlerce çalışana çıkış planı: İşçilerden direniş çağrısı!

SENNUR SEZER ÖDÜLÜ ALDI!

Etkinliğin bir diğer konuğu eğitmen, yazar ve sanatçı Hıdır Murat Doğan'ın Gergedanları Kimsenin Umursadığı Yok ve Biraz Ormanda Saklanacağım isimli kitapları tanıtılarak yazar hakkında biyografik bir sunum moderatör Medine Durmann'ın bilgileriyle gerçekleşti.

Biraz Ormanda Saklanacağım kitabının Sennur Sezer ödülü aldığının ifade edildiği sunumda söz alan yazar Hıdır Murat Doğan, "Belki mücadele alanları anlamında farklı kulvarlarımız olduğu halde Sennus Sezer bizim için çok önemli bir yere sahip. Kişisel olarak ne yazık ki tanışamadım. Toplumsal bir altyapıdan beslenmeye çalışan amatör bir yazarım. Bu bağlamda köklerimizin geldiği coğrafyada ne yazık ki acılarla yoğurulmuş bir tarihe sahibiz. Sennur Sezer'de hepimizin sözcüsüydü. Bu benim için çok büyük bir onurdu." diye konuştu.

EDEBİYAT KİRLENEN BİR HALE DÖNÜŞTÜ

Son bir yıldır Almanya'da yaşadığını sözlerine ekleyen Doğan şöyle konuştu:

"Bizim köklerimizin geldiği yerlerde bir acı var aynı zamanda bir tüketim toplumu haline dönüşmüş dünyanın içindeyiz. Türkiye'de okuma oranının çok düşük olduğu söyleniyor. Okuyan insanların da varlığı yadsınamaz durumda. Türkiye'de popüler kültüre yönelik bir okuma sistemi var. Edebiyat ne yazık ki diğer her şey gibi kirlenen bir hale dönüştü. Sadece para kazandıran ve insanların popülerleşmesini sağlayan bir araç olarak görüldü. Kitaplarımda, yazdıklarımda, mücadele alanımda sorumluluklarım olduğunu düşünenlerdenim. Haliyle ben nicelik noktasından ziyade insanlara sesimi duyurmak, o sesin altında ötekilerin sesini duyurma çabası yatıyordu. Bu düşüncenin oluşma sürecinden sıyrılmak istemedim. Okuyucumla dertleşmek istiyorum."

DOĞAN'IN SANAT YOLCULUĞU

Hıdır Murat Doğan, tasarımdan, fotoğraf sanatçılığına, yazarlıktan, öğretmenliğe, programlamacılıktan, müzisyenliğe, filmciliğe kadar her alanda ürün vermiş ödüllü bir sanatçı. Yazarın “Bir gergedan gibi korkutucu, ama güçsüz insanların, kabullenmek zorunda kalmışların hikayelerini anlatıyorum” dediği “Gergedanları Kimsenin Umursadığı Yok” isimli öykü kitabı, bir önceki kitabı “Biraz Ormanda Saklanacağım” kitabının devamı niteliğinde.