Yaprak dökümü sürüyor… Bugün de Türkiye’den, 12 Mart sürgünü günlerinden bu yana yoldaşımız Prof. Dr. Yücel Sayman’ın İstanbul’da vefat ettiği haberi geldi.

1939’da Konya’da doğmuş olan Sayman, 1957 yılında Saint Joseph Fransız Lisesi'ni, 1962'de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirmiş, 1969 yılında Strasbourg Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde doktorasını vermiş, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Devletler Özel Hukuku Anabilim Dalı'nda yıllarca öğretim üyeliği yapmıştı.

İstanbul Barosu'nda bir dönem başkanlık da yapmış olan Yücel Sayman, İstanbul Üniversitesi’nde asistan iken 12 Mart 1971 darbesi sonrasında siyasal sürgüne çıkmak zorunda kalan devrimcilerdendi.

Bizim Avrupa’da Demokratik Direniş Hareketi’ni örgütlediğimiz dönemde Cenevre’de bulunan Doçent Yücel Sayman ve Doçent Bülent Tanör yurtdışı muhalefetinin kilit isimlerindendi. Her ikisi de 12 Mart sonrası İstanbul Üniversitesi’ndeki görevlerinden uzaklaştırılmışlardı. Haklarında çeşitli dâvalar vardı.

O sırada TİİKP’ye yakın olan Yücel Sayman, birkaç kez Brüksel’e gelerek başı dertte olan yoldaşlarına sahte pasaport sağlanması ya da iltica talep ederek legale çıkmaları konusunda bizden yardım istemişti.

Demokratik Direniş Hareketi olarak, Türkiye’deki rejimle başı dertte olan herkese dayanışma göstererek, olanaklarımız oranında pratik sorunlarının çözümünde yardımcı olmayı ilke edinmiştik.

İstemlerini yerine getirdiğimizde Yücel hayretle sormuştu: “Siz yardım ettiğiniz kişileri kendinize bağımlı kılacak hiçbir şey talep etmiyor musunuz?”

Bunu bir devrimci görev bildiğimizi, fark gözetmediğimizi söylediğimizde, “Bizim harekette farklıydı da... Kendisine sahte pasaport sağlanan kişi hep hareketin kontroluna tabiydi, pasaportu kullanır kullanmaz parti sorumlusuna iade etmek

zorundaydı” diye yanıtlamıştı.

Bizim bu dayanışmamıza büyük tepki gösteren TİİKP, hem bizler, hem de bizimle ilişkiye geçen TİİKP militanları hakkında idam fetvaları çıkartmıştı.

1973 yazında Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde cuntaya karşı mücadele yürüten sürgünler olarak Cenevre’de, Bülent Tanör’ün evinde buluşmuştuk. Toplantıda anımsayabildiğim kadarıyla Yücel Sayman, Gençay Gürsoy, Bülent Tanör, eşi Dr. Öget Öktem, Nurkalp Devrim vardı… Gece yarılarına kadar süren toplantıda sıkıyönetim kaldırılır da yaklaşan seçimlerden sonra bir CHP yönetimi ya da CHP’li bir koalisyon kurulursa Ecevit’e ne denli güvenilebileceğini tartışmıştık.

1973 sonlarında, Yücel Sayman ve Bülent Tanör’ün istemleri üzerine, Filistin’den gelen partililerden Cengiz Çandar ve Melek Ulagay’ın da Amsterdam’da iltica almalarına yardımcı olmuştuk.

Seçimlerden sonra sürgün arkadaşların çoğu gibi Yücel Sayman da Türkiye’ye döndü, İstanbul Üniversitesi’nde, İstanbul Barosu’nda ve tüm anti-faşist girişimlerde ön planda yer aldı.

Yıllar sonra, 18 Aralık 2010’da, Köln’de TÜDAY’ın düzenlemiş olduğu “Darbecileri Yargılamaya Çağırıyoruz” konulu bir toplantıda Yücel Sayman’la konuşmacı olarak tekrar bir araya geldik. 12 Mart sonrası sürgün günlerindeki ortak anılarımızı canlandırdık.

İnci’nin 75. yaş günü dolayısıyla 2015'te gönderdiği kutlama mesajında şöyle diyordu:

“Sevgili İnci, sevgili Doğan… 75. yaş gününü, dışarıdan okunan gazel saymazsanız, ben de kutluyorum. Beraber geçirdiğiniz 51 yılın bir yerlerinde iz ya da anı bırakmamış olsa da kendi varlığımı algılayabiliyorum.”

Bizim yaşamımızda hem yoldaş, hem de dost olarak derin izler bırakmış olan sevgili Yücel Sayman’ın acı kaybı karşısında ailesine ve yakınlarına, İnci de, ben de, başsağlığı dileklerimizi iletiyor, kendisine “Sonsuza yolculuğun ışıklı olsun” diyoruz.