Türkiye merkezli telefon dolandırıcılığı konusunda Almanya’daki endişeleri ilk kez yüksek sesle dile getirenlerden biri de Die Welt yazarı Denis Fengler oldu.

Fengler, özellikle Türkiye merkezli callcenter yapılanmalarının Alman yaşlılarını hedef alan profesyonel yöntemlerine dikkat çekerek güvenlik birimlerinin giderek artan bir baskı altında olduğunu yazdı.

Hamburg’un elit semti Blankenese’de yaşanan son olay, suçun ulaştığı boyutu ve yöntemin ne kadar tehlikeli şekilde geliştiğini gözler önüne serdi.

Hamburg’da 82 yaşındaki bir adam haftalarca 'beyin yıkama' altında tutuldu

Ağustos ayında Deutsche Bank şubesine giren 82 yaşındaki müşteri, “acil durum” gerekçesiyle 13.000 euro çekmek isteyince, şüphelenen banka çalışanı durumu polise bildirdi. Oysa yaşlı adam, haftalardır farkında olmadan bir çetenin kontrolündeydi.

Telefonla arayan dolandırıcılar, kendilerini polis ya da savcı olarak tanıtmış, aranan kişiyi “evine girmek üzere olan bir çete”, “rüşvetçi polisler” ve “istihbarî gizli operasyon” senaryolarıyla tamamen izole etmişti.

Soruşturmacı polis ifadesiyle: “Bu insanlar gerçek anlamda beyin yıkamasına uğruyor. Ailelerinden, komşularından, bankacılarından koparılıyor ve tek bilgi kaynağı olarak dolandırıcıların yönlendirmesine mahkûm ediliyorlar.”

Dolandırıcılar 82 yaşındaki adamdan daha önce de büyük miktarlarda nakit ve altın almıştı.

Almanya’da rakamlar endişe verici

Hamburg Emniyeti’nin verileri yalnızca tek şehrin boyutlarını ortaya koyuyor: 2024’te 420 callcenter dolandırıcılığı vakası kaydedildi. Bunların 40’ında para veya altın teslim edildi. Kaybedilen toplam miktar: 2 milyon euro. 2025’in ilk yarısında: 150 vaka – 1,2 milyon euro zarar. Ülke genelinde 2023 toplam kaybı: 117 milyon euro.

Yetkililer, gerçek sayının bunun çok üzerinde olduğunu, pek çok yaşlının “utanma duygusuyla şikâyetçi olmadığını” vurguluyor.

Maske hep aynı: Büyük komplo ve “gizli operasyon” senaryosu

Dolandırıcılar genellikle şu adımları izliyor: Yerel numara taklidi (Call-ID Spoofing) – Ör: Ekranda arayan için Hamburg numarası gibi görünse de arama çoğu zaman Türkiye’den geliyor.

Arayan kişilerin genellikle kendilerini polis, savcı veya komiser olarak tanıtmaları dikkat çekiyor.

“Büyük komplo” iddiası:

Dolandırıcıların yöntemi genelde şu şekilde: Sizin adınız listede. Polis içinde bile hainler var. Banka çalışanları bile çetenin parçası olabilir vb iddiaları ile telefondaki kişiyi psikolojik olarak etki altına almak.

Mutlak gizlilik talebi: “Kimseye anlatırsan suç işlemiş olursun” baskısı

Değerli eşyaların acil şekilde teslimi: Kapıya gelen Kurye parayı alıyor. Para dakikalar içinde kara para zincirine girip yurt dışına çıkarılıyor.

Hamburg’daki olayda, 82 yaşındaki adamın kapısına 17 ve 21 yaşlarında iki genç gönderilmişti. Çoğu zaman bu “kurye gençler” Almanya’nın farklı şehirlerinden taşeron olarak getiriliyor.

Almanya’da yeni askerlik yasası kabul edildi: Ülke genelinde protestolar sürüyor
Almanya’da yeni askerlik yasası kabul edildi: Ülke genelinde protestolar sürüyor
İçeriği Görüntüle

Alman yetkililer: “Türkiye merkezli çağrı merkezleri profesyonel çalışıyor”

Alman güvenlik makamlarının yürüttüğü soruşturmalar, çetelerin çoğunlukla Türkiye’de kurulan callcenter yapılarından faaliyet yürüttüğünü gösteriyor.

Aramalar İstanbul, Antalya, İzmir, Mersin ve Ankara çevresinden geliyor. Operatörler ses tonundan psikolojik baskıya kadar profesyonel eğitim alıyor. Başarılı olduklarında paralar hemen “para kuryeleri” ile Türkiye’ye aktarılıyor.

2022’de yapılan ortak operasyonda Mersin’de bir callcenter çetesine baskın düzenlenmiş, 30 kişi tutuklanmış ve 1,6 milyon euroya el konulmuştu.

Alman polisi, ‘Türk polisinin işbirliği olmasa bu ağlara sızmak mümkün olmazdı’ diyerek ortak operasyonların önemine dikkat çekiyor. Öte yandan benzer yöntemlerle yapılan yeni vakaların devam etmesi, mevcut önlemlerin sınırlı etkisine işaret ediyor.

Türkiye’de benzer yöntemlerle yaşlılar hedef alınıyor

Almanya’daki yöntemlerin neredeyse aynısı Türkiye’de de iç piyasada uygulanıyor. Türkiye’de ise çeteler genellikle şu senaryoyu kullanıyor:

“FETÖ/terör soruşturmasındasınız” yalanı ile dolandırdılar

Kendini polis/savcı olarak tanıtan çeteler “Kimliğiniz terör örgütü tarafından kullanıldı” söylemi ile evdeki tüm para ve altınların “devlet için teslim edilmesi” gerektiği ifadesini kullanıyor. Bu şekilde Adana’da bir yaşlı bir vatandaş 1 milyon 293 bin TL’sini, Ankara’da ise bir kadın 5,5 milyon TL değerindeki altın ve parasını bu şekilde dolandırıcılara kaptırmıştı.

Uzmanlara göre iki ülkedeki dolandırıcılık taktikleri aynı merkezlerde geliştiriliyor, yöntemler sürekli güncelleniyor ve gençlerin “kurye” rolüne itilmesi giderek yaygınlaşıyor.

Almanya’daki artış Türkiye bağlantılı suç ağlarını yeniden gündeme taşıyor

Almanya'da patlayan telefon dolandırıcılığı dalgası, özellikle yaşlıların hedef alınması ve çetelerin Türkiye merkezli çalıştığının tekrar gündeme taşınması nedeniyle büyük tartışma yaratıyor.

Güvenlik birimlerine göre, Almanya’daki telefon dolandırıcılığı vakalarının önemli bir bölümünün arkasında, Türkiye’den yönetilen profesyonel “callcenter–mafya” yapılanmaları bulunuyor. Benzer yöntemlerin yerel versiyonlarının ise Türkiye’de faaliyet gösterdiği, özellikle Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye kesin dönüş yapan ailelerin bu çetelerin hedefinde olduğunun altı çiziliyor.

Uzmanlar, bu suç örgütlerinin ortak noktasının “psikolojik manipülasyon” olduğunu, yaşlıların utandırılarak, korkutularak veya tehdit edilerek yalnızlaştırıldığını belirtiyor. Birçok mağdurun “kimse duymasın, rezil oluruz” düşüncesiyle polise başvurmaktan kaçınması, çetelerin daha rahat hareket etmesine yol açıyor.

Bu nedenle, hem Almanya’da hem Türkiye’de çok sayıda yaşlı vatandaş, modern çağın en savunmasız kurbanları hâline geliyor. Dolandırıcılığa uğradığını uzun süre saklayan yaşlı bireylerde psikolojik çöküntü, aile içi kopuşlar ve hatta ani sağlık sorunlarının görülmesinin tesadüf olmadığı ifade ediliyor.

Pek çok ailenin emeklilik dönemi için yıllar boyunca biriktirdiği kazanımlarının tek seferde organize çeteler tarafından dolandırılmasına rağmen, gerek yakın aile bireylerinin gerekse de resmi yetkililerin yetersiz müdahalesi, basının bu tür olayları ortaya çıkarmadaki hayati önemini bir kez daha gösteriyor.