Geçtiğimiz günlerde Viyana Havalimanı'nın tuvaletinde 7,65 mm çapındaki bir silahla yakalanan aşırı sağcı üsteğmen Alman Franco. A. skandalı kamuoyunun gündemini işgal etmeye devam ediyor. Almanya'da Franco A. isimli üstteğmenin Suriyeli mülteci David Benjamin sahte ismiyle çifte yaşam sürdürmesi, "Alman ordusu içinde aşırı sağcı bir hücre mi var?" sorularını akla getirdi. Franco A. ikamet ettiği Offenbach'tan 70 km. uzaklıktaki Gießen şehrinde aralık 2015 tarihinde iltica etmiş ve her ay 400 Euro sosyal yardım almıştı. Çok az düzeyde Arapça bilmesine rağmen 2016 yılında ilticası kabul edilen ve gerçek kimliği tutuklanıncaya kadar açığa çıkmayan Franco A.'nın durumu, iltica mahkemelerindeki yeminli çevirmenlerin güvenirliğini de tartışmaya açtı. ASKERİ AKADEMİ'DE IRKÇI TEZİ SAVUNMUŞ Aşırı sağcı terör zanlısı Franco A., 2013 yılında Fransa’da Saint Cyr Askeri Akademisi’nde iken "Siyasi değişim ve yıkılma stratejisi" başlıklı yüksek lisans tezinde "Batı Avrupa halklarını yoğun mülteci göçü nedeniyle bir soykırım bekliyor" diye yazıyor ve "Siyasi ve toplumsal gelişmeler bir kurbağa perspektifle değil, 'düşman bundan sonra ne yapacaktır' sorusunu bakarak, tepedeki bir general gibi tüm gelişmelerle birlikte değerlendirilmelidir" ifadelerini kullanıyor. FRANSIZ ASKERİ AKADEMİ BAŞKANI ALMANLARI UYARMIŞ Askeri Akademi öğrencisi Franco A.'nın ırkçı içerikli yüksek lisans tezine, 2014 ocak ayında ilk karşı çıkan Askeri Akademi Başkanı Fransız General Antoine Windeck olmuş. Windeck'in Franco A.'nın master tezini ve 140 sayfalık "Kültürlerin Çöküşü", "Diyaspora ve Lobicilik" ile "Soykırım" alt başlıklı master tezini "radikal milliyetçi ve ırkçı çağrı" ile "bir komplo teorisinin tüm özelliklerine sahip bir tez" şeklindeki ifadelerle reddettiği, durumu da Alman öğrencilerden sorumlu komutana bildirerek “Eğer bu askeri öğrenci Fransız olsaydı, hemen öğrenimine son verilirdi” ifadeleriyle rapor verildiği öğrenildi. Yaşanan bu olay üzerine de Alman ordusunun ön soruşturma açarak konuya bilimsel uzmanların bakmasını istediği öğrenildi. Yetkililerin ise öğrenciyi dinledikten sonra "sözlü olarak uyardıkları" ve öğrencinin "Zaman darlığından dolayı iyi araştırmadan lisans tezimi hazırladım" şeklindeki ifadesine inanarak, öğrencinin kendi yüksek entelektüel birikiminin kurbanı olduğunu belirterek “Aşırı sağcı olduğuna dair hiçbir ipucu yok” şeklinde bir rapor hazırladıkları öğrenildi. ATIŞ TALİMİ SIRASINDA ÇOK SAYIDA MUHİMMAT KAYBOLDU Alman üstteğmen Franco. A.'nın Avusturya'daki Viyana Havalimanı'nın tuvaletinde 3 Şubat günü 7,65 mm çapındaki bir silahla yakalanmasından sonra odasında yapılan aramada duvarda "Heil Hitler" ("Yaşasın Hitler") H.H. yazısı tespit edildi. Bunun yanında, odanın duvarında asılı eski Alman ordusuna ait bir asker fotoğrafının yanında eski Almancayla “Tanrı ve askerlere saygı duyulur. Sadece zor anlarda. Ama bu zor anlar geçtiği zaman, tanrı unutulur. Askere kötü muamele başlar” şiiri yer alıyor. Ayrıca, Franco A.'nın denetimde yapılan silah atış talimi sırasında çok sayıda mermi ve muhimatın kaybolduğu açıklanıyor. Alman askeri Franco.A.'nın evinde ele geçirilen bir listede ise, Sol Parti Berlin milletvekili Anne Helm ile eski Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ve Adalet Bakanı Heiko Maas'ın adları bulunması olası bir terör saldırısı planını akıllara getirdi. NSU İLE BENZERLİK Mİ? Alman kamuoyu Franco A.'nın tutuklanması ile 2011 yılında açığa çıkan neonazi ırkçı terör örgütü NSU arasında benzerlik kuruldu. Çeşitli çevrelerce Alman derin devleti faaliyeti olarak tanımlanan ve 2000-2006 yılları arasında yabancılara yönelik birçok bombalı saldırının faili, 8'i Türkiye kökenli 10 kişiyi seri cinayetler sonucu öldürdüğü açıklanan NSU'nun ( Nasyonal Sosyalist Yeraltı) uzun seneler sonucu tesadüfen açığa çıkması, Almanya'da polis teşkilatında aşırı sağcı hücre mi var? tartışmasını başlatmıştı. Viyana Havalimanı'nda gözaltına alınan Franco A.'nın tutuklanması sonrası, gözler ABD gezisini iptal eden, eleştiri oklarının hedefindeki Savunma Bakanı von der Leyen'e çevrildi. Alman ordusunda köklü bir soruşturmaya gidilerek ordu içindeki ırkçı hücre yapılanmalarının açığa çıkartılmasının şart olduğu konuşulmaya başlandı. Hatırlanacağı üzere Münih Yüksek Ceza Mahkemesi'nde başlayan (6 Mayıs 2013), NSU davasında şahit olarak dinlenecek 6 tanık esrarengiz şekilde ölmüştü.