Bu yazımda; AKP-MHP faşist siyasi İslam kültürü ile kültürünün evrensel özelliği üzerinde duracağım.

AKP-MHP iktidarı, ülkede kültürün evrenselliğini görmeden, siyasal İslam'ın hegemonyacı anlayışını, kitleler üzerinde baskıcı bir şekilde devam ettiriyor. 

Kendileri gibi düşünmeyen ve değişik kültür anlayışına sahip olanların düşüncelerini yasaklıyor ve savunanları tutukluyor.
Faşizm her dönemde kültürün evrenselliğini düşünmeden onu kendi anlayışı ile dar kalıplar içine sokmaya çalışır.

AKP-MHP faşizmi, tıpkı Almanya da Hitler, İtalya da Mussolini, İspanya'da Franco faşizmi döneminin kültürel anlayışını uyguluyor.

Günümüzde Erdoğan'ın Türkiye'de uyguladığı faşist baskıcı kültür anlayışı ile tarih sanki geri dönmüş gibi gözüküyor.

AKP-MHP faşist ve siyasi İslam kültür anlayışı ile ülkenin kültürü, dar kalıplar içinde üsten aşağı dizayn edilmeye çalışılıyor. Mevcut burjuva kültürünü siyasi İslam anlayışı ile orta çağdaki derebeylerin dönemi hiç aratmıyor.

Türkiye'de üretim araçları kapitalist olmasına rağmen üst yapıda, kültürde, sanatta, AKP döneminde siyasi İslamın yoz kültürü hâkim kılınmaya çalışılıyor.

Ülkede çok sayıda filim ve türkü yasaklanırken, sanatçılar içeri alınırken gerekçe dahi gösterilmiyor ve Sanatçılar neden tutuklanıyor sorusuna mantıklı bir düşünce ile cevap verilmiyor.

Kürt kültürü üzerindeki baskı her gün daha da katmerleşiyor. Caddede Kürtçe müzik yapıp ve söyleyen sokak müzisyenleri tutuklanıp cezaevlerine atılıyorlar. İngilizce, Arapça tabelalar asılırken Kürtçe tabelalar yasaklanıyor.
Ülkede yaşayan diğer azınlıkların kültüründe hiç söz edilmediği gibi, onların varlığı dahi inkâr ediliyor.

AKP-MHP faşizmi sanki yeni bir kültür yaratacakmış gibi hareket edip, baskının dozunu artırırken, bazı çevreler ve kitlelerde bir bitkinlik yaratıyor. Bu baskılar karşısında ülkeyi terk etmek isteyenlerin sayısında büyük bir artış gözüküyor. Öyleki; AKP politikacıları, dünyaca ödül almış Orhan Pamuk gibi yazarları dahi tebrik etme ihtiyacı duymuyorlar.

Merve Dizdar'ın Cannes film festivalinde en iyi kadın oyuncu ödülünü aldığı törende yaptığı konuşmada, "ben bu ödülü ülkemde ezilen horlanan ve öldürülen kadınlar adına alıyorum" demesi, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı çileden çıkarıyor. Merve Dizdar nerede ise terörist ilan edilecekti.

AKP, tabanında da kendine bağlı siyasi İslamcı, gerici ve tutucu bir kitle yaratarak başta kalmayı sağlıyor.
Günümüzde globalleşen ve teknolojinin baş döndürücü bir şekilde gelişmesi, dünyanın küçülmesine rağmen Türkiye sanki küçük bir ada olarak idare edilmeye çalışılıyor.

Diğer tarafdan Türkiye de gelişen sanat ve kültürel öğeler sonucunda elde edilen değerler, baskıcı bir şekilde yok ediliyor.
Tüm gelişen kültürel ve değişik ögeler, engellenip önüne set çekilerek yasaklanıyor.

AKP-MHP ve Cumhur İttifakı'nı oluşturan Hüda –Par, Yeniden Saadet Partisi gibi, kadın ve değişik kültür düşmanı partiler de parlamentoda temsil ediliyorlar.

AKP-MHP ’nin iktidarı döneminde, faşist-dinci siyaset, değişik kültürleri her zaman öcü olarak gösteriyorlar.
Bir toplumun kültürünün doğması, büyümesi, gelişmesi veya yok olması için önemli tedbirler almıyorlar.
Toplumun ekonomik yapılanmaları, üretim tarzları ve üretim ilişkileri sahip oldukları kültürel yapıyla anlam kazanmakta ve farklılaşmaktadır. Barış içinde bir arada yaşama zorunluluğu toplumsal yapılaşmalar ile kültürel değerlerin korunmasını gereksenmiyor.

AKP-MHP faşist düşüncesinin anlayışı ile ülkede ki çok ulusluluk ve çok kültürel öğeleri ayaklar altında çiğneyerek yok etmek istiyorlar.

Sosyal buluşların ve nüfus birikiminin, kültürel ve teknolojik faaliyetlerle dahi engellenen ve kendileriyle başlayan bir zaman dilimiymiş gibi hareket ediyorlar.

AKP-MHP faşist iktidarı, diğer geçmiş dönemleri görmeyerek, bilinçli bir şekilde kendileri ile başlayan bir kültür varmış gibi hareket ediyorlar.

Aynı anlayışla yurt dışında yaşayan Türkiyeli kökenlilere de daha milliyetçi ırkçı bir kültür anlayışını onlara empoze ediyorlar. Onları yaşadıkları ülke kültürüne karşı tavır aldırarak ön yargılar ile hareket etmelerini sağlıyorlar.

Bu anlayış, ülke kültürüne verdiği zarar kadar, yurt dışında yaşayanları kendilerine sıkı sıkıya bağlı bir taban yaratıp, onları kendi anlayışları ile hizaya getirmeye çalışıyorlar. Bu kişilerin değişik ülke ve kültürlerde yaşamaları, onları hiç ilgilendirmediği gibi sadece kendi düşündüklerinin doğruluğuna inandırıyorlar.

Bu anlayış, ülke kültürüne verdiği zarar kadar, yurt dışında yasayan Türkiyelilerin diğer kültürlerle olan alışverişini de engelliyor.