Mehmet Altan'ın ardından Fikri Akyüz'ün de AKP yandaşı medyanın dışına atılmasıyla ortaya çıkan "Yandaş basın kendi içinde de mi dizayna başladı?" sorusunu sorduğumuz Akyüz, "Ben bunların Başbakan tarafından yapıldığını düşünmüyorum. Bu dizaynı birkaç kraldan çok kralcı yapıyor" diyerek hâlâ AKP'ye toz kondurmasa da, sitem etmekten de geri durmuyor: Yüz icraattan 10'unu bile eleştirdiğimizde Brütüs olduk.

Son seçimlerde AKP’den aday adayı olan ancak kendi tabiriyle “Başbakan’a kendisiyle ilgili yanlış rapor verildiği için listeye giremeyen” Akyüz ile Başbakan’ın damadının abisi Serhat Albayrak’ın başında olduğu Aktüel dergisinde yazdığı o son yazıyı ve sonrasını konuştuk.

»Önce Mehmet Altan, sonra siz. Yakın dönemde tüm medya kuruluşlarında bir AKP eksenli bir 'dönüşüm' olduğuna tanık olduk. Şimdi iktidara yakın basın kuruluşlarında da bu yaşanıyor gibi?
Ben bu konuda Başbakan’ın bizzat bu işlerle ilgilendiğini, bunlara vakti olduğunu düşünmüyorum fakat bir kuşatma var. Birkaç kişiden oluşan bir grup, medyayı dizayn etme konusunda birlikte hareket ediyorlar ve küçük bir eleştiriyi bile kabul etmiyorlar. Ama bunun hükümet eksenli olduğunu düşünmüyorum.

»Erdoğan'ın miting meydanlarında bizzat köşe yazarlarını atmaları için medya patronlarına seslendiği bilgimizi, eski patronunuzun AKP'ye yakınlığıyla birleştirdiğimizde iş pek siyaset dışı gibi görünmüyor sanki?
Yani bu kriterdir tabi ama önemli bir kriter olduğunu düşünmüyorum. Ben Başbakan’ın “Bunu alın, şunu çıkarın” dediğini sanmıyorum.

Bence medya yöneticiliği bir sanattır. Bu sanatta düşmanlarını, seni eleştirenleri kendine katmak bir sanattır. 27 Nisan’da, 28 Şubat’ta muhafazakar kesime tepki gösteren insanları kendi tarafına çekmek anlamsız değil. Ama bedel ödeyen bir takım insanları da bir köşeye atmamak gerekir. Sadece şahsım için söylemiyorum; bu camiada çok büyük bedeller ödeyen dostları düşman haline getirmeye lüzum yok. Tabi burada dostluk- düşmanlık terimlerini teşbih olarak kullanıyorum, yoksa medyada dostluk kavramı kelime anlamıyla kullanılamaz, bunu bilen bilir. Mehmet Altan mesela, uzun süredir hükümeti eleştiriyor ama büyük ölçüde desteğini de veriyordu. 20 yıldır kendisini takip ediyorum, kendi içinde tutarlı bir isim. Böyle olunca küçük bir eleştiri bence hazmedilebilmeli.

'DİZAYNIN AMACI HÜKÜMETE YARANMAK'

»Yani sadece birkaç ismin ekseninde mi oluyor sizce bu dizayn?
Ben öyle düşünüyorum. Bence bundan kraldan çok kralcı davranan birkaç ismin yönettiği bir dizayn süreci. İşgüzarlık yapan isimler. Yani hükümete yaranmak adına Mehmet Altan gibi bir ismi bu duruma sokmak kabul edilemez. Bir isimle çalışmak istemeyebilirsiniz. Ama üslup çok önemli. Yani Serhat Albayrak, o yazımdan sonra beni çağırıp –hatta üst perdeden konuşarak- “Fikri Bey, biz senin bu yazından rahatsız olduk. Biraz daha otokontrol uygular mısın?” dese amenna. Yada kibarca benimle uyuşamadığını söylese amenna. Ancak hakaretvari bir şekilde yüzüme telefon kapatılması başka bir şey. Oysa kendisi bana ‘Fikri Bey’ diye hitap eden, saygılı davranan biriydi.

Yani Mehmet Altan ile uyuşamayıp onun iş akdini fesedebilirsiniz ama kalkıp onu itibarsızlaştırma projesinin yürütücüsü olursanız iş başka olur.
Yani Ertuğrul Özkök, Mehmet Altan’ı övdü diye, “Altan, Özkökleşiyor” diyemezsiniz. Yani medyada genel bir vefasızlık hali var bu da bu yeni dizayn sürecinde daha da sivriliyor. Bu sağlıklı bir zemin değil. 28 Şubat’ta bu iktidara karşı duran Sevilay Yükselir yükselirken, o süreçte bedel ödeyenleri ötekileştirmek doğru bir yaklaşım değil.

»Peki biraz da sizin Turkuvaz ile yollarınızı ayırmanıza neden olan son yazınıza değinirsek. Nedir Nagehan Alçı, Rasim Ozan Kütahyalı ve Aydın Doğan'ı yemekli bir toplantıda bir araya getiren?
Aslında ben bunu yazdım. Serhat Albayrak bunu yanlış anladı. Üstelik onun konumundaki bir kişinin okuduğu 3-4 paragraflık bir yazıyı yanlış anlama lüksü olmamasına rağmen. O toplantıda Aydın Doğan’ın amacı Rasim Ozan ile buluşup Rasim Ozan ve Serhat Albayrak aracılığıyla hükümetle arayı düzelmekti. Bu Aydın Doğan’ın fikri yani ben “burada bunlar birlikte iş pişiriyor” demiyorum ki.

»Peki madem hükümetin bu dizaynda parmağı yok; Aydın Doğan gibi bir 'medya kurdu' bile Rasim Ozan’ın kendisi ile hükümet arasında köprü olabileceğini neden düşünüyor?
Yani ben bu konuda şunu söyleyeyim. Bence burada önemli olan içeride ne konuşulduğudur. Mesela Ergun Babahan’ı da çekiştirmiş o toplantıda Aydın Doğan. Rasim Ozan’ın hükümetle böyle bir teması sağlayabilecekmiş gibi bir havaya girmesinin Doğan’ın bu tercihinde payı büyük olmuştur. Yani Aydın Doğan, korkuyla Rasim Ozan’ın böyle bir köprü görevi yürütebileceği ihtimaline sarılmıştır.

Başbakan Rasim’i görevlendirdi gibi bir algı var ama Başbakan tüm devlet olanaklarına sahipken Rasim Ozan’ı ulak olarak kullanmaz.

Bu arada Doğan, burada ciddi bir omurgasızlıkta gösterdi. 20 yıldır kendisine çalışmış olan Ertuğrul Özkök’e her türlü sert eleştirileri yapan kişileri toplayıp buluşarak Özkök’ü satmıştır. “Ahmet Hakan tutuklanacak” diyen bir kişiyle buluşarak Hakan’ı da satmıştır. Onların bir araya geldiği bir yemekli toplantı var ama dikkatinizi çekerim o toplantıda Yılmaz Özdil yok mesela. Bu toplantı da medyanın nereden nereye geldiğini gösteriyor.

"TOPLANTI NEDENİ DOĞAN'IN KORKUSU"

»Aydın Doğan’ın Hilton arazisine imar almak için Rasim Ozan ile konuştuğu ve eğer bu halledilirse Rasim Ozan Kütahyalı'yı Hürriyet'te önemli bir konuma getireceğini söylediği konuşuluyor? Bu dedikoduya ne dersiniz?

Ben Rasim Ozan’ın Hürriyet’e genel yayın yönetmeni olacağı konusunu bir espri olarak düşünüyorum. Hilton arazisine imar izni alma mevzusuna da ihtimal vermiyorum. Aydın Doğan, Hilton arazisine izin verirse Başbakan’ın intihar etmiş olacağını bilir ve olmayacak bir talep için bu toplantıyı organize etmez.

Görüşmenin altında tamamen 28 Şubat sürecinin yargıya taşınması noktasında işin medya ayağının da sorgulanacağı gerçeği var bence. O dönem medyanın yüzde 70’ini elinde tutan Aydın Doğan’ın bu yargılamadan ötürü duyduğu korku o toplantıyla sonuçlanmıştır.

RASİM OZAN MI, ALBAYRAK MI YALANCI?

»Rasim Ozan Kütahyalı'nın Serhat Albayrak'tan habersiz toplantıya gittiğini düşünüyor musunuz?

Serhat Bey bana ilk telefon açtığında şunu söyledi: “Niye yalan söylüyorsun? Benim bu görüşmenin öncesinden de sonrasında da haberim yok” dedi.

»Ama Rasim Ozan köşesinde bunun aksini yazdı.

Evet. “Ben hem görüşmenin öncesinde haber verdim, hem de sonrasında Albayrak’a gidip bilgilerimi paylaştım” diyor. Ben soruyorum: Bana yalancı diyorsunuz? Peki Rasim Ozan’a da bunu diyebilecek misiniz? Kim yalancı?

»Peki ben de size sorayım: Kim yalancı?

Politik olarak ilk başta Albayrak “benim haberim yok” demiş olabilir. Ama Rasim Ozan’ın o yazısından sonra tavrı ne olacak ona bakmak lazım. Ben Ozan’ı çıkar demiyorum ama bana yapılanı da hazmetmiyorum.
BİRGÜN GAZETESİ