Tek tanrılı dinlerin beraberinde getirdiği sosyolojik bir olgu da, devlet denen siyasi aygıtın elde edilen ulusal servetin dağılımında dengeyi tutturamamasıdır. Bunun sonucu bireylerin ait oldukları ve yaşadıkları toplumda aralarında var olan yoksul- varlık ilişkisinin ortaya çıkardığı boşluğu doldurma adına getirilen bazı normlardır. Bunlardan biri de İslam dini Peygamberi Hz. Muhammed (sav)´e ait olduğu söylenen „komşun aç iken sen tok yatma“ sözüdür.

Hz. Muhammed´e ait olduğuna inanılan bu doğru yaklaşım ve dayanışma duygusu, ülküsü ve arzusu, özellikle de Yezid-Muaviye ikilisi tarafından İslam tarihinde başlatılan ve devamını Türkiye örneğinde Recep Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen ikilisi tarafından icraa edilen ve İslam dinine inanan namuslu, saf ve tertemiz yürekli milyonlarca kitlenin sürekli olarak fakirleşmesine neden olan bir zulüm çarkına dönüştürülmüştür. Sadaka adı altında Recep Tayyip Erdoğan tarafından müslümanlara yapılan bu zulüme, talana ve yalana bir an evvel son verilmelidir.

Asırlar önce „sadaka“ adı altında kitleleri fakirleştiren ve onları açlık sınırında tutan Muaviye-Yezin zihniyeti, günümüzde onların torunları olan Recep Tayyip Erdoğan-Fethullah Gülen ikizleri tarafından uygulanmaktadır.

Bunun sonucu olarak; 2014 yılının Türkiye'sinde milyonlarca insanın aç ve işsiz bırakılıyor, can güvenliği olmayan madenlerde bedenlerini toprağa gömmek zorunda bırakılıyor. Doğa sevgisi için polis kurşunlarına göğüslerini siper ediyor, vatan sevgisi için sakatlanmaya, kardeşlik ve barış dolu bir Türkiye için ölmeye, evrensel değerlerin ayaklar altına alınmadığı bir yurt için biber gazlarına mahkum ediliyor. Böylesi bir tablonun oluşmasında sadaka kültürününü payı belirleyici olmuştur ve halen de öyledir.

Rönesans'ını yaşayan Batı´da, dinsel içerikli olarak ortaya çıkan „sadaka“ kültürü, günümüzde artık bir silah olarak kullanılamamaktadır. Kitleler üzerinde bir demoklesin kılıcı gibi sallanan „sadaka kültürü“ hukuk ve sosyal devlet olma gibi evrensel değerlerin zamanla filizenip güçlenmesiyle, altı oyulmuş ve böylelikle kilise gibi kuruluşların artık kitleleri suistimal ederek „sadaka“ adı altında uyuşturma, sömürme, fakirleştirme ve köleleştirme uygulamalarına son verilmiştir.

Türkiye´de „sadaka kültürünün“ nimetlerinden yararalananlar hep aynı çevreler olmuştur.

Kimdir bunlar?

Kitleleri ezen, açlık sınırında yaşatmaya zorlayan, eğitimin altını oyan, çağdaş değerleri yok sayan, kadını bir ev eşyası olarak gören ve kendinden olmayan herkese „kafir“ diyen, gerici, dinci, ırkçı, faşist ve ötekileştirici yapılanmalardır. Bu yapılanmaların bir başka ortak özelliği de dini referanslı tarikat kurucu ve üyelerinden oluşmaktadır. Adnan Menderes ile başlayan „sadaka kültürü şovu“ Recep Tayyip Erdoğan-Fetullah Gülen ikizleri tarafından ayyuka çıkartıldı.

„Fakir ama yetenekli çocuklara“ sadaka adı altında yurt yeri temin eden, dershaneler açarak toplum içinde ikinci bir toplum olmayı hedefleyen, devlet ile içli dışlı bir şekilde devlet içinde devlet olan ve daha sonra Recep Tayyip Erdoğan tarafından artık işlevi tamamlandığı için „çete lideri, Haşaşi vb.“ türünden aşağılayıcı sıfatlarla anılan Fethullah Gülen´in de elinde kullandığı koz da yine „sadaka kültürü“ idi ve halen de öyledir.

İsteyerek ve bilerek fakir bıraktığı milyonlarca insanın sırtından ve emeğinden elde ettiği vergiler ile kendi yandaş iş verinlerden satın aldığı makarna, nohut, kömür gibi ürünleri sadaka adı altında gerçekleşen dağıtımı, Recep Tayyip Erdoğan'a oy veren kitleler açısından önemli bir nedendir. Bu neden ortadan kalktığı an, Recep Tayyip Erdoğan´a akan oylara da aniden kesilecektir. Bundan dolayı başta CHP olmak üzere, cennetvari Türkiye'yi bir cehenneme çeviren Recep Tayyip Erdoğan- Fethullah Gülen ikizinin ‚sadaka kültürüne‘ dur demek için etkin bir kampanyaya ön ayak olmasının ve başlatmasının tam zamanıdır. Bu kampanya içinde tüm emekçilerin, yurtseverlerin ve ilericilerin omuz omuza yürümeleri, gerçek anlamda evrensel değerlerin baş tacı edildiği, etnik milliyetçilikten arınmış, kafatasçılıktan uzak, laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti konumundaki laik bir cumhuriyetin varlığının eşit yurttaşlık ve iç barışın da garantisi olduğuna inanmış tüm bireyleri ve kurumların da içinde yer aldığı bu kampanya, 2015 yılına damgasını vuracaktır.

29 Aralık 2015

Not: 2015 yılının sefaletlerin, katliamların, açlığın ve sadaka adı altında dinleri ve inançları sabota ile suistimal edenlere fırsatın sunulmadığı bir sürecin başlangıcı olmasını diliyor, dünya insanlığının yeni yılını yürekten kutluyorum.