Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Erzurum Valiliği'ni ziyaretin ardından Atatürk Üniversitesi'ne geçerek kendisine 'fahri doktora diploması' verilmesi törenine katıldı. Törende Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak, üniversitenin çalışmaları hakkında bir konuşta yaptı. Daha sonra Atatürk Üniversitesi Senatosu'nun aldığı karar okundu ve Rektör Prof. Dr. Koçak, Başbakan Erdoğan'a 'fahri doktora' diploması verip cüppesini giydirdi.

GAZİ MUSTAFA KEMAL VE 1940 MODEL DIŞ POLİTİKA ANLAYIŞI

Başbakan Erdoğan salonda bulunan öğretim üyelerine hitaben bir konuşma yaptı. Atatürk Üniversitesi'nin kuruluşun çok anlamlı olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:

"Gazi Mustafa Kemal, 1937 yılında Doğuda büyük bir üniversite kurulmasının gerekli olduğunu ifade ediyor. Bununla ilgili de talimatlar veriyor. Ancak, Gazi'nin bir yıl sonra vefatıyla Doğuya üniversite kurulması da erteleniyor, unutuluyor ya da unutturuluyor. 1951 yılında Allah rahmet etsin merhum Menderes döneminde Gazinin bu talimatı hatırlanıyor. Erzurum'da bir üniversite kurulma çalışması başlıyor. Bu kısa tarihçe aslında bize Türkiye'nin idaresi hakkında çok önemli ipuçları veriyor. Türkiye 1950 yılına kadar içe dönük, dışa kapalı bir toplum görüntüsü verdi. 1950-1960 yılları arasında

Menderes döneminde bu içe dönük yapı kırılırken 1960 darbesiyle birlikte Türkiye yeniden içine kapandı. Bu kısır döngü, 1980'lerde Özal dönemine kadar devam etti. İçe kapanık Türkiye'de iç siyaset ile dış siyaseti ayrıştıran ve dış siyasette sorun yaşamamayı esas alan anlayış var. Sorundan uzak durma kaygısı Türkiye'yi dış siyasette idareyi maslahatçı bir ülke konumuna sürüklemişti. Türk dış politikası statik yani durağan bir vizyona sahipti. Tarih, kültür, medeniyet birikimimizi yok sayan, komşuları yok sayan, kardeş ve akraba toplulukları yok sayan bir politika, Türkiye siyasetine işte o dönemlerde egemen oldu. Şu anda dikkat ederseniz kimileri çıkıyor, Türkiye'nin dış politikasını eleştiriyor. Bu eleştiriler son derece manidardır. Zira bu eleştiriler, işte o 1940 model dış politika anlayışının bir tezahürüdür."

"ASLINDA HAYAT BİR RİSKTİR"

Türkiye'de 'sorun çıkmasın' diye çok uzun yıllar, dış politikada adım bile atılmadığına işaret eden Erdoğan, risk alınmayarak, "Hiç kimseyi ürkütmeyelim" diyerek Türkiye'nin dış politikada 10 yılları çarçur edildiğini ileri sürdü. Ekonominin, siyasetin risk taşıdığına dikkati çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Aslında hayat bir risktir. Risk taşımadığınız sürece başarıya yürüyemezsiniz. Başarı riskin aslında ardından geliyor. Riski almadığınız sürece başarıyı da yakalayamazsınız. Dış politikada tribünlerde kalmak, Türkiye'ye çok ağır bedeller ödetti. Türkiye tribünlerde kalacak bir ülke asla değildir. Türkiye mutlaka ve mutlaka sahaya inmek, sahada kalma zorunluluğu olan bir ülkedir. Bunun riskleri olabilir. Bunun geçiş süreçleri olabilir. Zaman zaman sorunlar da yaşanabilir. Ancak 'sorun çıkacak' diyerek Türkiye pısırık bir politikayı geleceğe ağır faturaları olan bir politikayı bu saatten sonra idame ettiremez, ettirmeyecektir. Bugün Türkiye statik dış politikada dinamik bir politikaya geçmiştir. Bizim yapımız budur."

"EĞİTİME YENİ YENİ GEÇEN BİR TÜRKİYE VAR"

Dünya ile aramızdaki perdenin kalktığını, ufkumuzun genişlediğini vurgulayan Erdoğan, Türk dış politikasının dünyada model olduğu görüşünü savundu. Erdoğan, "Bu anlayışla zulümlere itiraz eden hakkı savunan, zalim karşısında duran, özgürlükleri sonuna kadar ve samimi şekilde savunan yeni bir Türkiye inşa edilmiştir. Elbette bu yeni politikayı eskiye takılıp kalmış olanların anlama imkanı yoktur" diye konuştu.

Eğitim- öğretimle ilgili olarak Başbakan Erdoğan, "Son yıllarımıza kadar Türkiye'de eğitim yoktu. Olsa olsa sadece öğretim vardı. Eğitime yeni yeni geçen bir Türkiye var. Zaten eğitimi olmayan bir yapıda olduğu için de çok gerilerde kaldık. Şimdi eğitimi- öğretimi hep içiçe inşallah birlikte yürütür hale geliyoruz. Zaten böyle olduğu için de teoride kalan bir yapı vardı. Ama şimdi teoriyle pratiği bütünleştiren bir yapıyı inşallah yakalıyoruz" dedi.



HP(KS/ESM)