1.HOMEROS :Savaş belası!

Tanrıların sesini gökyüzünden alıp yeryüzüne indirmiş bir ozandır Homeros.

İzmir ( Smyrna ) doğumlu kabul edilir. Savaşlarda esir olarak Midilli (Lesbos) Adası‘na götürüldüğü düşünülmektedir. Bu büyük kör ozan öyle şeyler anlatmıştır ki, anlattıkları ile Roma`nın kuruluşunu hızlandırmış, pek çok inanç ve ideolojiye kaynaklık etmiştir. Hatta İtalya`nın kurucuları bile Troya Savaşı‘ndan kaçıp gelenlere dayandırılır. Büyük İskender küçük Asya seferinde Troya`ya gelmiş ve Athena İllias tapınağını ziyaret edip zırhını buraya bırakmıştır.. Fatih Sultan Mehmed Troya`ya gelip; “Allah beni bu şehrin ve halkının dostu olarak bugüne kadar sakladı. Biz bu şehrin düşmanlarını yendik ve onların vatanlarını aldık...” der. Yine Mustafa Kemal “..Dumlupınar’da Truvalıların öcünü aldık’' demiştir.

Homeros destanları bütün dünyada Antik Çağ‘dan bu yana önemlidir. İlyada ve Odesa`yı tarih eseri olarak okuduğumuzda; içinde tanrıların da olduğu bir mitolojik kurgu, kurgusal bir mitolojik metin olarak okuduğunuzda ise; büyük bir savaşın tarihsel belgesi olarak karşımıza çıkar.

Bugün bütün dünya bu destanları didik didik okuyup araştırır iken biz; “Bu savaş acaba gerçek midir?” diye sorguluyoruz.. Gerçek değilse daha anlamlı hale geliyor! Eğer gerçek değil ve hayali savaşlar ise bütün dünya binlerce yıldır bu destanların nasıl etkisi altına girmiştir? Bu da bize Homeros'un ne kadar büyük bir ozan olduğunu gösteriyor.

Homeros öyle büyük bir ozandır ki anlattığı İlyada ve Odesa (Odysseia) 3200 yıl önce yaşanmış bir savaşın destanlarıdır. Üç bin yıldır dilden dile söylene gelmiştir. Homeros'un destanları Akdeniz uygarlığında olup biteni anlatır. Bugünün dünyasını anlamak istiyorsak, Homeros'un destanlarını okumalıyız. Homeros bugüne de ışık tuttuğu için çağdaştır.

Paris, Helena'yı kaçırır ve Troya`ya getirir. Büyük bir savaş başlamış olur. Homeros orduları yürütür. Kan ve ölüm tüm acımasızlığıyla ortalığı kaplar. Gövdeler parçalanır… Acının ağıtıdır duyulan. Ege‘nin iki yakası düşmanlığın tohumlarını serpiştirir dört bir yana… Homeros, savaşı ve insanın insana düşmanlığını, içinden çıkılamaz hale getirir. Aklı ve iradeyi tanrı ve tanrıçalara teslim eder. Olympus Dağı‘ndaki Zeus girer devreye. Zeus ikirciklidir ve tanrılara hangi tarafı tutmak istiyorlar ise izin verir. Tanrı ve tanrıçalar ikiye bölünür. Zeus, Ida`ya (Kaz Dağları) gelir savaşı daha iyi yönetebilmek için.

Homeros, savaş ve barışı tartışmaları için tanrıları bir toplantıya davet eder; „Biz nasıl yoluna koyalım işimizi?

Yeniden ortaya zorlu savaşı mı çıkaralım?

Yoksa oraya yeniden dostluğu mu salalım?

Herkesi hoşnut edecek şey buysa,

Kral Priamos’un ili kalsın insanlarıyla yerli yerinde,

Menelaus da götürsün evine Argoslu Helene’yi“ (İlyada, IV, 14-20).

Hera, Athena, Poseidon,  Hermes, Hephaistos Akhalılar’dan yana taraf olurlar; Ares, Apollon,  Artemis,  Leto, Aphrodite ise Troyalılardan yanadır. Homeros savaş ve ölüm belasını, ölümlülerden alır ölümsüzlerin başına musallat eder. Artık kimin ölüp kimin yaşayacağına tanrılar karar verecektir. Savaş öyle bir beladır ki ölümsüz tanrılar ortalığı iyice karıştırırlar.

“Troyalılar arasında bir çığlık koptu,

Hep birden uğultuyla koşuştular,

Geldiler kanların önüne,

Bakakaldılar ağızları açık… ”

Uzlaşı ve barış kültürü, yine ölümlüler eliyle getirilmeye çalışılır. Büyük ozan, bazen savaşı ve düşmanlığı yükseltir de yükseltir. Kin ve öç alma savaşın ortasından yükselen tek bayrak olur. Bir an gelir ki bu belayı, alır yerden yere vurur. Troya Kralı‘nın oğlu komutan Hektor ölmüştür. Akhalılar cesedi Troya'nın etrafında döndürüp sonrada beraberlerinde götürürler. Troya`da cenaze töreni kutsaldır. Yapılmalıdır. Kral gizlice Akhalılar‘a gider ve oğlu Hektor`un cenazesini vermeleri için yalvarır. Akhalılar‘ın komutanı insafa gelir ve kendi elleri ile cenazeyi temizleyip Kral‘a verir. Düşmanlık ve öfke, insan yüreği karşısında yenilmiştir…

“..Yeryüzünde hiçbir ölümlü katlanmadı benim katlandığıma: oğlumu öldürenin eline uzatıyorum yalvaran dudaklarımı..."

Büyük ozan, savaşanlara karşı öfkelidir. Odesa`yı (Odysseus) anlatmaya başlar. Odesa, Troya Savaşı‘nda zaferi kazanan Ithakeli komutandır. Büyük zaferin coşkusu ile memleketleri Ithake`ye döneceklerdir. Gemiler hazırlanır. Her biri birer kahramandır. Kan ve ölümle kutsanmış gibi coşkuyla gemilere binerler. Homeros onları alır ve denizin ortasına atıverir. Kocaman dalgalar ve rüzgârlar sonucunda , yorgun ve bitkin bir şekilde bir adaya çıkar. Bu adada yedi yıl esir kalır..

Homeros, aklı ve iradeyi yine tanrılara teslim eder. Odesa`nın koruyucu meleği Athena ile denizler tanrısı Poseidon’un çekişmesi sahnededir. Athena, baba Zeus`a yalvarır. Zeus insafa gelir ve oğlu Hermes`i, Odesa`nın bırakılması için haberci olarak gönderir... Troya Savaşı on yıl sürmüştür. Kahraman Odesa`nın denizlerden kurtulup memleketi Ithaka`ya dönmesi de bir on yıl sürer. Homeros, savaş ve öç belasını temizlemek için Odesa`yı on yıl boyunca denizlerde yıkayıp temizlemeye çalışır. Odesa toplamda yirmi yıl sonra evine dönebilmiştir. Ozan iradeyi yeniden tanrılardan alır ve ölümlü insana verir...

“… Yapraklar gibidir insan soyu.

Bir yandan rüzgâr bakarsın onları döker yere,

Bir yandan bakarsın bahar gelir,

Yenilerini yetiştirir, yeşertir orman,

Böylece soyların biri göçer, biri doğar… ”

Savaşa giderken karısı Penelope, onu daima bekleyeceğinin sözünü vermiştir. Yıllarca beklemiştir. Kocası dönmeyince, geleneklere göre bir talipliyle evlenmek zorundadır. Evinde talipliler birikmiştir, güzel Penelope`nin. Kocasının döneceğine olan umuduyla, taliplilerine şöyle der;

“Bir kilim dokuyacağım, bitirene kadar Odesa dönmez ise içinizden birisiyle evleneceğim!"

Talipliler kilimin bitmesini beklerler. Güzel Penelope gündüzleri kilimi dokur. Tam bitirmek üzereyken geceleri gizlice kalkar ve kilimi söker. Kilim bir türlü bitmez.. Bu döngü bir kaç yıl devam eder.

“…Akşama kadar ör kızım, sabaha kadar sök kızım!”

sözü 3200 yıl öncesinden bu günlere kadar gelmiş olmalı! Ve nihayet bir dilenci olarak Odesa evine döner... Savaş ve öfkenin tüm kirinden arınmış, tüm zafer ve kahramanlık kibrinden temizlenmiş bir insan olarak karısı ve aile yaşamına geri dönmüştür...

Anadolu'dan çıkmış üç büyük ozandan birisi olan Homeros, destanlarında bize, savaş kurnazlığı olan, sadece bir “At” hikâyesi anlatmamıştır. Homeros, tanrıların dini inanç hikâyelerini değil, çözümsüzlüklerini de anlatmıştır. Aklını ve iradesini kaybedip savaş ve öç almanın esiri olan, fakat sonra yine kendi akıl ve iradeleri ile kazanabilen ölümlü insanların hikâyesini anlatmıştır. Bu nedenle; Homeros’tan önce ve sonra diye zaman ikiye bölünmüş ve geçmiş zaman için ‘Homerik Dönem’ denilmiştir.

Sözü büyük ozan ile bitirelim;

“Nedir, zavallılar, nedir bu başınıza gelen?

Her yerinizi, diz kapaklarınıza dek, karanlıklar sarmış,

Yanaklarınız yaş içinde, hüngür hüngür ağlarsınız,

Kan fışkırır ağzınızdan güzelim duvarlara, direklere!

Görüntülerle dolu bakın, evin önü ve avlusu,

Yol almış giderler Erebos’un karanlığına doğru,

Gökyüzünde güneş söndü sönecek,

Kapkara bir sis kaplamada ortalığı. ”