Selefiler ve El Kaide yıllardır Türkiye’de örgütleniyor. Körfez ülkelerinin finansal desteği ile dernek, yayınevi, medrese açan bu gruplar yurtdışındaki savaşlarda mücahitlerini eğitiyor. Türkiye’de ya da komşu ülkelerde yakalananlar kısa sürede AKP’nin girişimleri ile salıveriliyor. Bundan önce de Sendika.Org’da ses getiren pek çok yazısını yayımladığımız Mustafa Peköz’ün bu çalışmasıTürkiye’de AKP ve Suudi Arabistan’ın desteği ile örgütlenme işini yürüten, elini kolunu sallayarak Adana’da Suriye’ye gidiş-gelişleri organize eden Türkiyeli El Kaide kadrolarına dair çarpıcı bir döküm sunuyor

Türkiye, Selefi düşüncesiyle 1960’lı yıllarda tanışmaya başlar. Özellikle Mısır ve Suudi Arabistan’da ilahiyat eğitimi alan öğrencilerin etkisiyle Türkiye’de Selefi hareketinin ilk örgütlenmesi, Malatya’da kurulan ‘Malatya Fikir Kulübü’ ile başlar. Özellikle 1980’li yıllardan sonra politik hareketler olarak örgütlenen Selefiler, Afganistan ve Pakistan’a gönderilen gençlerin almış olduğu ideolojik, politik ve askeri eğitimle çok hızlı bir şekilde gelişirler. Afganistan’da savaşan İslamcı gençlerin El Kaide ile tanışması, Bin Ladin ile yakın ilişkiler kurmaları, Türkiye’de Selefi hareketine büyük bir ivme kazandırdı. Afganistan, Bosna-Hersek, Çeçenistan, Tacikistan ve Keşmir gibi bölgelere İslam adına savaşmak amacıyla giden kuşak, Selefi ve El Kaide hareketinin Türkiye’de toplumsal bir güç olmasının ilk somut adımları olarak değerlendirildi.

Son 12 yıldır, Afganistan, Pakistan, Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkelere giderek özellikle ideolojik-dini eğitim alan binlerce genç, Selefi politik hareketinin birer militanı olarak Türkiye’ye dönüyorlar. El Kaide’nin küresel İslam’ın savaşan sembol örgütlü gücü olarak yarattığı etki, Türkiye’de özellikle İslamcı genç kuşakların Selefi veya El Kaide hareketine ilgisini arttırmaya başladı. Bugün kimsenin pek dikkat etmediği durum şu: Selefi hareketi ve dolayısıyla El Kaide Türkiye’de toplumsal bir güç haline gelmeye başladı. Bu gelişmenin sosyolojik ve politik zemini oldukça güçlüdür.

Türkiye’de El Kaide yanlısı çeşitli gruplar bulunuyor. Bunları bir bakıma birbirinden haberdar ama kurumsal olarak farklı otonum gruplar olarak da tanımlamak mümkün. Türkiye El Kaidesi temel olarak iki gruptur. Bunlar, cihat yapma yöntemleri konusunda birbirinden ayrılmaktadırlar. Bir kısmı ‘silahlı’ mücadeleyi savunurken diğerleri bugün İslamcılaşan sistemi destekleyerek büyümeyi hedefliyorlar. Ancak iki grubun da, stratejik yönelimleri aynıdır. Mücadele yöntemleri arasında fark olmakla birlikte, her iki taraf da esasen Suudi Arabistan tarafından desteklenmektedirler. Sisteme uyumlu olan kanat çok açık olarak desteklenirken, sistemleri kâfir görüp silahlı mücadeleyi savunanlar ise dolaylı olarak desteklenmektedirler.

Selefiler başta Kürt illeri olmak üzere İzmir, İstanbul, Konya, Ankara, Adana, Mersin, Antalya, Hatay Manisa, Bursa, Kocaeli ve Trabzon gibi illerde yoğun olarak örgütleniyorlar.

İçimizdeki El Kaideciler
Peki, Türkiye’de Selefi grupları kimlerden oluşuyor? Bunlar gerçekten devlete karşı mıdırlar? Yoksa devletin politik yedek güçleri olarak mı işlev görüyorlar? Bu sorulara yanıt vermek için somut örneklerden başlamakta yarar var.

1969 yılında Malatya’da doğan Feyzullah BİRIŞIK, Selefi olup Suudi İslam geleneğine çok yakındır. 1998 yılına kadar tekstil işleriyle uğraşır ve bu işi beceremez, bırakmak zorunda kalır. Daha sonra o da modaya uyar ve İstanbul Beyazıt’ta Polen ve Karınca yayınevlerini kurar. Selefilerin yeni yetme yazarı BİRIŞIK, 2010 yılında Mısır El-Ezher Üniversitesi Şeriat Fakültesine kayıt yaptırır. Öğrenciliğe devam ediyor mu bilinmez ama İslami çevrelerce El Kaide ile yakın ilişki olduğu söylenir. Ayrıca politik olarak AKP’yi destekleyen BİRIŞIK’ın AKP içerisinde çok yakın dostları bulunmaktadır.

Selefi grubunun İzmir kanadı, İLİM DER adı altında örgütleniyor. Derneğin resmi başkanı Ali ŞAHİN’dir. Ama grubun lideri Türkmen kökenli Abdullah YOLCU’dur. YOLCU, 1958 Kerkük doğumludur, 1986 yılında İstanbul’a yerleşir. 1992 yılında İstanbul/Beyazıt’ta Guraba yayınevini kurar ve daha sonra İzmir’e yerleşir. Türkiye’ye gelmesinin, Selefi hareketinin verdiği bir görev gereği olduğunu toplantılarında sık sık dile getirir. Amacı toplumu İslamlaştırmaktır. Bunun için kurdukları İlim-Derneğinin amaçlarını ve şu faaliyetlerini şu cümlelerle açıklıyorlar: “Konferans, panel ve seminerler tertiplemek, Araştırma, inceleme ve tahkik yazlıları telif etme, İlmi eserleri Türkçeye tercüme etmek, Davet çalışmalarını internet ortamına taşımak, Çeşitli davet toplantı ve organizasyonlara dernek vasfıyla iştirak etmek, Maddi imkanlar nispetinde, ihtiyaç sahiplerini tespit etmek ve yardımda bulunmak, Doğru dini bilgilerin halka ulaştırılması için, cd, dvd ve broşür türü materyaller hazırlamak ve dağıtmak, Başkalarıyla yardımlaşmak ve yoğun ilmi kurslar düzenlemek, Genel davet çalışmalarında bulunmak, Kadınların davetteki rollerini etkinleştirmek, Öğrenci yurtları açarak, eğitim alanına katkı sağlamak.”

Suudi Krallığının yolcuları
YOLCU, Guraba Yayınevi dışında Ummul Kura yayınevi ve Hadis yayınevini de yönetiyor. Bu yayınevlerinde Cihat çağrısı yapan kitaplar yoğunluklu olarak yayınlanıyor. Ekonomik kaynağı Suudi Krallığıdır. İlginçtir, YOLCU’nun kitapları Arapçaya çevriliyor ve Haç dönemlerinde bedava hacılara dağıtılıyor

İzmir’e yerleşmesi de çok planlı ve bilinçli olup bir bakıma İzmir’e ele geçirme stratejisinin bir parçasıdır. Ayrıca AKP ile yakın ilişkileri bulunuyor. İLİM-DERNEĞİ de İzmir’de AKP’yi aktif olarak destekleyen kurumlardan biri olarak ön plana çıktı.

YOLCU’nun özellikle Kürt kökenli El Kaide militanlarıyla da örgütsel bağları bulunuyor. Suriye’deki savaşta ne gibi bir rolü var? Örneğin kendi grubunda Suriye’ye kaç kişi gönderdi? Peki, Abdullah YOLCU, T.C, vatandaşı mıdır? Eğer vatandaş olmuşsa ne zaman ve hangi hükümet tarafından Türk vatandaşlığına alındı?

Selefi grubunun Antalya’daki lideri Mehmet BALCIOĞLU veya kod ismiyle Muhammed Ebu Said El YARBUZİ’dir. Selefilerin Türkiye sorumlusu olduğu iddiasıyla tutuklanan YARBUZİ…. Haziran 2000’de Ankara 2 No'lu DGM'de “Laik devlet düzenini yıkmak için silahlı örgüt kurmak, izinsiz patlayıcı ve bomba imal etmek” suçlamasıyla, 4 ile 15 yıl arasında hapis cezası alan 5 kişiden biri olan Mehmet Emin AKIN’ın evinde Suudi Krallığı tarafından gönderilen para makbuzları bulundu.

Şu dönem, Antalya’nın Akseki ilçesi, Yarbuzi beldesinde Kulliye yaptırdı. Medresesi var, küçük bir ilçede bine yakın öğrencisi olduğu biliniyor. Uzun bir dönem İsveç’te yaşayan YARBUZİ’nin, Suudi Krallığıyla çok yakın ilişkileri bulunuyor. Suudi Selefi geleneğiyle olan ilişkisini de şu cümlelerle açıklar: “Suudi Arabistan yönetiminin resmî çizgisinde olduğunu itiraf etmekten çekinmediğim ‘selefi hareket’ bize bir hayli seviye kazandırmıştı… Kısacası mazimizdeki selefi mezhebe mensup olduğumuz geçmişimiz bizim için hakka doğru bir sıçrama tahtası olmuştur. Allah’a şükürler ediyorum.”

Öyle ki Suudi üniversitelerinde kendisine ayrılmış bir kontenjanı bulunuyor, Kendi öğrencilerinden birçok genci Suudi Arabistan’da üniversite eğitimine gönderiyor. AKP ile yakın ilişkisi bulunuyor. Bir dönem İsveç’te yaşayan ve hala orada ikameti bulunan YARBUZİ, Fevzi Paşa Cad. Binâ Emîni Sok. 8/3 Fatih-İSTANBUL adresinde Kitap ve Sünneti İhya Yayınevlerini de yönetiyor.

Adana-İskenderun-Hatay hattında bir Molla Ömer
Adana El Kaide grubunun başında Molla Ömer bulunur. Almanya’dan sınır dışı edilen Molla Ömer, Adana-İskenderun-Hatay hattını yoğun olarak geziyor. El Kaide militanlarının Suriye’ye gönderilmesini örgütleyenlerden biridir, ayrıca kendisinin de Suriye’de olduğu belirtiliyor. Mollar Ömer, Adana’da AKP yöneticileri tarafından iyi tanınan ve hürmet edilen biridir. Son seçimlerde AKP’yi aktif olarak destekledi.

İslamcı çevrelerde Ebu ENES olarak tanınan biri var. Kürt kökenli olup, babasının 1980 öncesi Batman Beşiri Belediye Başkanlığı yaptığı söylenir. Almanya’da ikameti bulunan ENES sık sık Türkiye’ye giriş yapıyor. El Kaide faaliyetlerinde aktif görev aldığı belirtilen ENES’in şu sıralar Türkiye üzerinde Suriye geçtiği söyleniyor.

Selefi olup El Kaide’yle yakın ilişkisi bulunan diğer bir isim Ebu SAİD, Ankara’da kalıyor, Ancak yaygın bir örgütlenme ağına sahip; Bursa, Kocaeli, Balıkesir gibi illerde çalışmalar yürütüyor. Kendisi tarafından kurdurulan Cumhuriyet Mh. Eksen Sk. No:2/A Çubuk-Ankara adresinde bulunan Huzur Vadisi Derneği ve Paris Nasihat Derneği’nde konferanslar verir.

Ebu SAİD grubunda bulunan Ebu Emre gruptan ayrılarak kendi grubunu kurdu. Ancak ayrışmanın temel nedeni Suudi Krallığından gelen paralar üzerindeki anlaşmazlıktır, yani rant kavgasıdır. SAİD’in AKP yöneticileriyle çok yakın ilişkisi bulunuyor. AKP rejiminin desteklenmesi gerektiğine dair fetvalar veren SAİD, Suriye’de El Kaide savaşını destekliyor.

Selefi grubunun Antep sorumlusu olan Ubeydullah ARSLAN, 1991-1994 yılları arasında Pakistan’da ‘İslamia College Peshawar’da din eğitim dersleri aldı. Burada El Kaide militanlarıyla yakın ilişki kudurdu. 2006 yılında bir grup arkadaşı ve öğrencileriyle kurduğu ‘Asr-ı Saadet İlim Araştırma Yayma Derneği’nde dersler vermeye devam ediyor. AKP’yi destekleyen ARSLAN seçim döneminde yapmış olduğu bir konuşmada şöyle diyor: “İslam’a düşman olmayan, din ve fikir hürriyetini savunan, güç bulursa hakkı ikame etmek, batılı def etmek niyeti taşıyan, İslami söylevleri ve erdemli tavırları muhafaza eden, inananların hak ve özgürlüğünü vereceğini vaad eden, idari makamlara kâfirleri ve fesatçıları getirmeyen, İslam’a daha yakın bir partiye -maslatımız gereği- oy vermekte sakınca yoktur.”

Tutuklanıp salınan Kaideciler
Murat GEZENLER, Selefilerin, devleti ‘kafir’ gören radikal kanadında yer alır. Murat GEZENLER’in babasının bir savcı olduğu söylenir. Şehadet yayınları, Konya’da Neva Kitabevi, Ankara’da Mehmedi Bahaddin Canbaz’ın yönettiği Deha Kitap Dağıtım Şirketi bulunuyor. 8 Subat 2002'de, Konya’da Selefilere yönelik operasyonda GEZENLER ve 6 arkadaşı gözaltına alınır ve tutuklanır. İfadelerinde Afganistan’da savaşmak için Pakistan’a gittiklerini ancak Afganistan’a geçemeyince geri döndüklerini söyler. Kısa süre sonra serbest kalan GEZENLER, çalışmalarını genişleterek devam eder.

GEZENLER’in Suriye’de Şam’a gidip dil öğrenme merakı ortaya çıkar. 16 Mayıs 2009 tarihinde Suriye’de, İslamcı örgütlerle olan ilişkisi gerekçesiyle Suriye istihbaratı tarafından gözaltına alınır. İlginç olan, GEZENLER’in serbest bırakılması için Türk Dışişleri doğrudan devreye girmesi ve Suriye’ye nota vermesidir. Devletlerarası ilişkilerde ‘nota’ daha çok diplomatik sorunlardan ortaya çıkar. GEZENLER için, Türk devleti tarafından ‘nota’ verilmesinin nedeni ne olabilir?

Gezenler ajan mı?
Dikkat çeken bir başka nokta ise kendisine yakın olanların birçoğu tutuklanıyor ama kendisine pek bir şey olmuyor. İslami çevrelerde ajan olduğuna dair iddialar var. Türkiye’nin Suriye’ye diplomatik ‘nota’ verilmesi, ajanlık iddiasını güçlendiriyor. GEZENLER, şu sıralar ne işle meşgul? Türk istihbaratı adına, Suriye’de El Kaide için ne gibi görevler yüklenmiş bulunuyor?

GEZENLER bir Selefi militanı ama aynı zamanda AKP’nin desteklenmesi gerektiğini söyler. Oy kullanılmasına dair kendisine sorulan soruya, bir Şeyh’ten aktarma yapar: “Biz teşri yetkisini insanlara verme adına oy atmıyoruz. Niyetimiz ve kastımız asla bu değildir. Ancak biz Müslümanlar için en çok fayda sağlayacak bir partinin iktidara gelmesi için oy atıyoruz. Yani tercihte bulunuyoruz.” Kendisi devamda şunu söyler: “Şeyh bu sözleri söyledikten sonra küfürde asıl olanın niyet ve kasıt olduğunu, teşri yetkisini insanlara vermek kastıyla olmadığı sürece oy vermenin şirk olmayacağını söyledi.”

Abdullah PALEVİ veya Alaaddin PALEVİ, Kürt kökenlidir ve Konya’da yaşar. Kendisi tarafından kurulan Takva Yayınları, Selefilerin propagandasını yapan kitaplar yayınlıyor. Ebu Hanzzal ve Metin Ekinci gibi mevcut sisteme karşıdırlar. Müslümanlar, devletin mahkemelerine gitmeli midir, sorusuna şu yanıtı verir: “Müslüman bir kimse elindeki tüm imkânları kullanarak bu mahkemelere muhakeme olmaktan kaçınmalıdır.” Bunu söylediği zaman AKP henüz iktidar değildi ama kendisi bugün AKP rejimiyle çok yakın ilişkileri bulunan biridir.

Selefilerin bir başka grubunun temsilcisi olan Alparslan KUYTUL, 1965 yılında Adana’da doğmuş. Çukurova Üniversitesi Mimarlık Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği bölümünü bitirir ve daha sonra Mısır’ın El-Ezher Üniversitesinde ‘İslam Hukuku’ üzerine eğitim alır. Orada Selefi hareketiyle yakın ilişki kurar ve El Kaide ile bağlarını geliştirir. Örgütsel faaliyetlerini Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı, Furkan Derneği ve Furkan Nesil Dergisi üzerinde yürütmektedir. Amerikan’ın Erdoğan’a özel bir misyon yüklediğini belirtir ve bunun eleştirisini yapar. Ancak Vakıflar, Dernekler, Dernekler kurduktan sonra, devletin nimetlerinde yararlanmak ister. Bundan dolayı adamları AKP’nin seçim görevlileri olmaya başlar. Böylelikle kâfir gördüğü devletin İslamlaşması için ABD’nin özel olarak görevlendirdiği Erdoğan’a destek verir.

SİNAGOG saldırılarını düzenleyenlere devlet desteği
SİNAGOG saldırısında yer görev alan Azad EKİNCİ’nın abisi olan Metin EKİNCİ, Suriye’de El Kaide adına yürüttüğü savaşta yaşamını yitirdi. Bingöl’de İlim Derneğini kuran ve Selefilerin en radikal kesimini temsil eden EKİNCİ’nin, A.YOLCU ile yakın ilişkisi bulunuyordu. Şu an Bingöl’de devletin finanse ettiği Selefilerin 4 medresesinde 1000’e yakın Kürt kökenli öğrenci eğitim alıyor.

EKİNCİ grubunun militanları, Suriye’de Esad rejimine yönelik yürütülen savaşın içerisinde aktif olarak yer alıyorlar. Savaş tecrübelerini geliştirmek ve olası bir iktidar değişikliğinde Suriye’de söz sahibi olmak isteyen El Kaide hareketine güç vermeye çalışıyorlar. Savaş tecrübesini geliştirmek istemelerinin bir başka nedeni de, PKK’ye karşı yürütecekleri savaştır. PKK’yi düşman kategorisinde görüyorlar. Özellikle Suriye’de PYD ile çatışmak hazırlık yaptıkları biliniyor.

Hizbullahçı Bayancuk’u Kürtlere karşı kullanmak için mi bıraktılar?
Cihat için Suriye’de savaşmak gerektiğini belirten El Kaide militanı Ebu HANZZAL’ın veya gerçek ismiyle Halis BAYINCIK’ın grubu Diyarbakır’dadır. Hizbullah davasında yargılanıp ömür boyu ceza alan ve ilginç bir şekilde serbest bırakılan Hacı Bayancuk’ın oğlu Halis Bayancuk (Ebu-Hanzzal) grubu da El Kaidenin Kürt kökenli ekipten biridir. Bunlar da Suriye’de savaşan ekip içerisinde bulunuyor. Ayrıca Kürt olan Ebu HANZZAL, PKK’ye karşı silahlı çatışmayı destekleyen biridir. HANZZAL grubu da, Suriye’de Kürtlere ve özellikle PYD’ye karşı saldırılara yönelebilir. Buna yönelik hazırlıklar yaptıkları biliniyor.

Devlet önümüzdeki süreçte, özellikle Kürtler arasındaki çatışmayı derinleştirmek için Kürt kökenli Selefi guruplarını PKK’ye yönelik saldırılarda kullanabilir. Bu nedenle Kürt kökenli El Kaide militanlarının Suriye’ye gidip Esad rejimiyle çatışmalarını destekliyor ve özel olarak yönlendiriyor.

Son 10 yıldır, El Kaidenin Türkiye’deki faaliyetler tahmin edilenden çok daha ileri düzeydedir. Örgütsel faaliyetlerinde medrese, dernek, yayınevi gibi araçlar çok yoğun olarak kullanılmaktadırlar. Öncelikli hedefleri güçlü bir toplumsal taban oluşturmaktır. İçlerinde bazıları, sisteme karşı ‘cihat’ yapılması gerektiğini söylemelerine rağmen, pratikte böyle bir pozisyonları bulunmuyor. Özellikle AKP’nin devletleşmesiyle en radikal kesimlerin dahi, Selefi gruplarının tamamı sistemle uzlaşmayı esas almış bulunuyorlar. Çünkü AKP’den besleniyorlar.

El Kaidenin faaliyetleri devlet tarafından biliniyor. Kimin nerden nasıl örgütlendiğini bilmeyen yoktur. İllegal veya askeri olarak örgütlenenleri dahi tespit etmek zor değildir. Çünkü bunların önemli bir kesiminin devletle ilişkileri bulunuyor. Örneğin Adana’da El Kaide militanları oldukları iddiasıyla tutuklanan ve ceza alan 4 kişi, Suriye-Hatay-Adana arasında mekik dokuyorlar. Sürekli giriş-çıkış yapıyorlar. Hatta Kürdistan Savunma Güçleri tarafından durdurulan bir ambulansta Türk ordusuna ait olduğu anlaşılan çok sayıda silahı götürenlerin Adana davasında yargılanan El Kaide militanları olduğu söylendi.

AKP ve El Kaide’nin Suriye anlaşması
Türkiye’de özellikle El Kaide Vahabi geleneğini temsil eden gruplar Suriye’de fiilen savaşın içindedirler ve AKP devleti de bunları dolaylı olarak organize ediyor.

Türkiye'deki Kemalist rejimi laik olarak görerek değiştirmeyi ve yerine şeriata dayanan bir düzen kurmayı hedefleyen Selefiler, son on yıldır, devlete yönelik politikalarını önemli oranda değiştirdiler. Küresel sermayenin yeni İslamcı hareketi olan AKP’nin İslam’ın gelişmesinde veya sistemin İslamlaştırmasında önemli bir görev üstelendiğini belirterek aktif destek sunuyorlar. İçlerinde küçük birkaç grup AKP rejimini ‘kafir’ görmekle birlikte, Selefi akımların çok önemli bir kısmı AKP ile yakın ilişki içerisinde bulunuyorlar.

İslamcı AKP devleti de, özellikle İslamcı körfez sermayesine ihtiyaç duyması nedeniyle Selefilerin örgütlenmesini bütün gücüyle desteklemektedir. 12 Eylül 1980’de darbeci Kenan Evren, nasıl ki RABITA’yı desteklemişse, bugün Erdoğan da Selefi hareketlere çok aktif destek sunuyor.

Türkiye El Kaide’si Türk rejimini hedef almadı. Buna yönelik eylemleri de olmadı. Yaptığı eylemlere dikkat ettiğimizde Türkiye değil, İsrail ve İngilizleri sembolize eden yerlere saldırılar yapıldı. Eylemin Türkiye’de yapılmış olması Türk rejimini hedeflediği anlamına gelmiyor.

AKP Türkiye’si El Kaide’ye yarıyor
Ayrıca Türkiye’de çok açık bir rejim değişikliği yaşandı ve bu süreç devam ediyor. İslamcılaşan bir rejim gerçeğini dikkate aldığımızda, bu değişim stratejik olarak El Kaide dahil bütün İslamcı örgütler bakımından son derece büyük avantajlar ve olanaklar sunuyor. Devlet İslamcılaşan bir toplum yaratıyor, böylesi bir toplum için El Kaide gibi örgütler için çok daha büyük olanaklar doğuyor. Bu bakımdan AKP’nin İslamcılaştırma politikası, İslamcı örgütlerin stratejik yönelimlerini güçlendiriyor.

Bu bakımdan AKP ile İslami cemaatler ve El Kaide gibi İslamcı örgütler birbirini tamamlıyorlar. Kendi rejimleri oluştuğuna göre saldırmaları da anlamsız kalır.

Afganistan’dan sonra kesişen yollar
Peki, El Kaide’nin Suriye politikası kimlerle yürüyor? İlginç bir duruma dikkat çekmek istiyorum. ABD ile El Kaide’nin yolları tarihte ikinci kez çakıştı. Birincisi Afganistan’da Sovyetler Birliği’nin işgaline karşı savaşta birlikte hareket ettiler. Bin Laden, bu dönemde bir İslamcı ‘Mücahit’ olarak Afganistan’a bir savaşçı olarak gönderildi. İkincisi Suriye’de yolları kesişti. Bu bir tesadüf mü yoksa izlenen stratejinin küçük birer parçası mı?

Suriye konusunda politikaları uyumlu görünüyor: İkisi de Esad rejiminin gitmesinden yanadır. İkisi de Suriye’de toplumunu kapsayan bir demokrasi istemiyor. İkisi de Sünni ağırlık bir rejim istiyor. Böylesi bir rejim kurulursa, El Kaide’nin düşman gördüğü İsrail ile komşu olması söz konusu olacağına göre, kim bilir, belki El Kaide’ye verilmiş tarihsel rol da tamamlanmış olur.

Esad rejimine karşı olup aynı safta duranlar: Amerika, Türkiye, İsrail ve El Kaide.

Esad rejiminde yana olan olup aynı yerde saf tutanlar: Rusya, İran, Irak ve Hizbullah.

İlginç bir denklem ortaya çıkmış bulunuyor. Bu bakımdan El Kaide’nin İslamcılaşan bir Türkiye ile hiçbir çatışması olmaz, olmayacaktır.