<div class="yiv1331091686HaberBaslik" id="yui_3_7_2_1_1363772588343_2748"></div> <p id="yui_3_7_2_1_1363772588343_2754"><br /> <br /> <span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">Bir gün kendiliğinden ayrıldı.<br /> Arkasında iki kelimelik tek cümle bıraktı:<br /> “Hevesim kaçtı” dedi... <br /> Oysa “hevesi” hiç öyle kaçacak, kaçabilecek bir heves değildi.<br /> Kaçırılmıştı.<br /> Niye kaçırıldığını da, cinayet saatini bekleyen bir ‘Kırmızı Pazartesi’nde olduğu gibi, herkes, hepimiz biliyordu...<br /> Herkes çekindiğinden, o ise zarafetinden söylemedi.<br /> Bundan bir kahramanlık menkıbesi çıkarmadan, Başbakan’a hiçbir saygısızlıkta bulunmadan, sessizce Bozcaada’sına yerleşti.<br /> Geriye bıraktığı iki küçücük kelimeydi, ama basın tarihine geçti.<br /> “Hevesim kaçtı...”</span></span></p> <p id="yui_3_7_2_1_1363772588343_2777"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">* * *<br /> <br /> Şimdi aynı uçaktan Hasan Abi de indi.<br /> Başbakan Erdoğan’ın saygı duyduğu, duyduğu saygıyı “Hasan abi” diyerek dile getirdiği bir gazeteci daha, üzerinde “Türkiye Cumhuriyeti” yazılı uçaktan indi.<br /> Yani bir zamanlar, hepsi değilse bile, en azından geçmişi olan bazılarının, samimiyetle “Demokrasinin take off’unu” yaptığına inandıkları uçaktan.<br /> Haklıydılar, yapıyordu da...<br /> Avrupa Birliği, askeri müdahaleler döneminin kapanması, Kürt sorununun çözümü...<br /> Onlar Başbakan’ın “abisi” ve “ablası” olmaktan memnundular, Başbakan da onlara “Abi”, “Abla” demekten.<br /> Öyle bir uçaktı ki, 12 Mart’lardan, 12 Eylül’lerden geçmiş gazetecilerin ruhunu da ‘take off’a davet ediyordu. </span></span></p> <p id="yui_3_7_2_1_1363772588343_2768"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">* * *<br /> <br /> Hasan Cemal’i 1980’li yıllardan beri tanıyorum.<br /> Cumhuriyet gazetesinin en parlak döneminin genel yayın yönetmeniydi.<br /> Sedat Ergin’i, Ufuk Güldemir’i, Cengiz Çandar’ı...<br /> Yani Türk basınının 1980’lerde doğan yeni ve modern kuşağını yaratan gazeteciydi.<br /> Türk basınına moderniteyi getiriyordu.<br /> Yıllardır Kürt sorununun çözümü için yazılar yazıyordu...<br /> Ama şu kaderin tecellisine bakın ki... <br /> Çözüm sürecinin en umut verici dönemecine geldiği sırada, köşesinden ayrılmak zorunda kalıyor.<br /> O Hasan Cemal ki, burnundan kıl aldırmayan “Tanrı köşe yazarları” katına hiç çıkmamış...<br /> Yanlış yapmaktan korkmamış, yaptığı yanlışlığı itiraf etmekten ise hiç korkmamış... <br /> Bugün ne yapmış da, böyle bir muameleyi ona reva görmüşler?<br /> Başbakan’a hakaret mi etmiş? <br /> İşte arşiv orada. Hayatı boyunca kimseye hakaret etmemiş.<br /> Başbakan’a iftira mı atmış?<br /> Bugüne kadar sicilinde iftira yok.<br /> Bazıları gibi küçültücü bir lakap mı takmış?<br /> O da yok.<br /> Bazen tek başına kalma pahasına fikrini savunmuş, cemaatini kaybetmiş.<br /> Öyleyse niye...</span></span></p> <p id="yui_3_7_2_1_1363772588343_2776"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">* * *</span></span></p> <p id="yui_3_7_2_1_1363772588343_2769"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">Bizim mahallede, orada burada, gittiğimiz yerlerde sessiz bir gürültü yükseliyor.<br /> Başbakan talimat vermiş, gazete de yazılarına son vermiş.<br /> Bu kadar basit mi yani...<br /> Bir başbakan daha üç yıl önce “Abi”, “Abla” diye saygı gösterecek kadar yakın hissettiği iki gazeteciyi niye kovdursun ki... <br /> En yakın danışmanı ve son zamanlardaki sesi Yalçın Akdoğan, daha geçenlerde ne demişti:<br /> “Gazetecilerin işini kaybetmesinin arkasında Başbakan’ı aramayın”. <br /> Ben de buna inanmak istiyorum.<br /> O zaman kim?<br /> Bu dönemin de bir “durumdan vazife çıkaranı mı” var.<br /> Gazetecilerin sesinin kesilmesinin arkasında onu aramayacaksak kimi arayalım...<br /> Başbakan’a, en kritik konularda, en yakın arkadaş grubunu kaybetme pahasına en büyük desteği veren bir Hasan Cemal bile fikrini yazabileceği 100 santimetrekare kâğıt bulamayacaksa, kim, hangi demokrasiden söz edecek ki..</span></span></p> <p id="yui_3_7_2_1_1363772588343_2770"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">* * *</span></span></p> <span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 14px;">Farkında mısınız, boşalan her köşe, toplumsal hafızamızda bir karadeliğe dönüşüyor. <br /> Boş köşeler büyüdükçe, medya küçülüyor.<br /> O nedenle Hasan Cemal’in en kısa zamanda tekrar yazmaya başlamasını diliyorum. <br /> Onun da, öteki arkadaşlarımızın da yazabilmesini diliyorum...<br /> Yoksa, sadece onların köşeleri boş kalmayacak, kendi köşelerimiz de bize ve tabii ki gazete sahiplerine, okuyucularına ve Türk demokrasisine zehir olacaktır...</span></span><br />