Merkez Yüreğir İlçesi Ulubatlı Hasan Mahallesi'nde 2 Aralık 2011 tarihinde meydana gelen olayda iddiaya göre, Seydullah Güneri, kimliğini kaybeden diyaliz hastası annesi 58 yaşındaki Gülüzar'ı döverek, ayağını kırdı. Annesinin çığlığı üzerine odasından çıkan 25 yaşındaki Hatice, "Yeter artık" diye bağırınca öfkeli ağabey bu kez kız kardeşini dövmeye başladı. Kolunu kırdıktan sonra yere yatırdığı kız kardeşinin boğazına bıçağı dayadı. Bu sırada ablasının yardım çığlıkları üzerine içeri giren Sezai Güneri, ağabeyine engel olmak istedi. Ancak, Sezai Güneri, kendisine de saldırması üzerine mutfaktan aldığı bıçakla ağabeyini 38 yerinden bıçaklayarak öldürdü.

Olaydan sonra tutuklanan katil zanlısı Güneri hakkında 'kasten adam öldürme' suçundan ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle dava açıldı.

"'YETİŞ SEZAİ' SESİ ÜZERİNE EVE GİRDİM"

2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Güneri, ağabeyini annesini dövmesi, ablasının boğazını bıçakla kesmek istemesi ve kendine saldırması üzerine öldürmek zorunda kaldığını söyledi. Güneri, cinayet anını şöyle anlattı:

"Ablam Hatice'nin 'Yetiş Sezai' sesi üzerine eve girdiğimde annem yerde yatıyordu. Ablam ise boğazına bıçak dayayan ağabeyime 'yapma' diye yalvarıyordu. Ağabeyime yapmaması için ben de yalvardım. Ablamın üzerinden kaldırmak için çekiştirdim. Daha sonra ağabeyim ablamı bırakıp 'Zaten seni bekliyordum' diyerek bana saldırdı. Bıçağı salladı. İşaret parmağım ve sağ kulağımdan yaralandım. Bunun üzerine mutfaktan bıçak aldım. Bıçağı korkutmak için salladım. Bir kez omzuna bıçakla vurduğumu hatırlıyorum. Sonrasını hatırlamıyorum. Çok üzgünüm. Ağabeyim ev halkına sürekli şiddet uyguluyordu. Öldürme kastı ile hareket etmedim."

"KARDEŞİM OLMASAYDI AĞABEYİM BENİ ÖLDÜRECEKTİ"

Tanık olarak dinlenen Hatice Güneri, ölen ağabeyinin evde huzursuzluk yaratması ve kendilerini dövmesi nedeniyle sırf evden kurtulmak için kendisinin 16 yaşında, diğer kız kardeşlerinin de kendisi gibi küçük yaşta evlenmek zorunda kaldığını söyledi.

Hıçkırıklara boğulduğu için konuşmakta zorlanan Güneri, olay anını şöyle anlattı:

"Anneme vurmaya başlayınca dayanamayıp 'Yeter artık, istersen gel bizi öldür' diye bağırdım. Tepkime sinirlenip, bana saldırdı. Mutfağa kaçtım. Bıçak alıp, birkaç kez savurdum. İsabet ettiremeyince kolumu tutup kıvırarak bıçağı aldı ve dizinde kırdı. Ardından da , 'Bıçağı bu elinle mi tutuyordun?' diyerek sağ kolumu tutarak birkaç noktadan zorlayarak kırdı. Canım çok acıdı. Kırılan kemikler kolumun dışına çıkmıştı. Kolumu hissetmiyordum. Odama kaçtım. Girmesin diye kapının arkasına yaslandım. Kapıya hızla vurunca ben yüzüstü yere düştüm. Üzerime çöktü. Boynumu bir kurbanlık hayvan gibi yukarı kaldırdı ve bıçağı boynuma dayayacağı sırada elimi boynumla bıçağın arasına koydum. Bu esnada kardeşim yetişti. Eğer kardeşim olmasaydı, ağabeyim beni öldürmüş olacaktı. Onun sayesinde yaşıyorum."

Anne Gülizar Güneri de, sanık oğlunun ve kızının anlattıklarını doğrulayarak, "Önce beni duvara çarptı. Ayağım kırıldı. Sonra da kız kardeşini bıçakla kesmeye çalışıyordu. Küçük oğlum Sezai'yi yetişti. Sonrasını görmedim" dedi.

Mahkeme heyeti, ağabeyini bıçaklayarak öldüren sanık Sezayi Güneri'ye, meşru savunmada sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri geldiğine kanaat getirerek ceza verilmesine yer almadığına karar verip, tahliye etti.

YASA NE DİYOR?

Meşru savunmada sınırın aşılması konusunda Türk Ceza Kanunu'nun 27'inci maddesinin 2'nci fıkrasında şöyle deniliyor:

"Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez."