Kimi araştırmacı ve siyaset bilimcilere göre, Türkiye'nin kendi içinde üç büyük düşmanı vardır.

Bunlar şu şekilde sıralanmaktadır;

1- İslamcılar

2-Türkçüler

3-Kürtçüler

İslamcılardan başlayacak olursak, onların sermayesi İslam amaçları ise, İslamcı sermayenin diktatörlüğüdür

Toplumu şeriat barbarlığı ile teslim alarak, kendilerine kul, köle yapmak asıl amaçlarıdır. Allah, Peygamber, din, iman, ezan, bayrak bunların sürekli kullandıkları maskedir. Kendilerine uymayan herkesi "kâfir " ilan eden orta çağ zihniyetini taşırlar. Laiklik düşmanı olmalarının nedeni onların, dinden beslenen düzenlerine kısmi de olsa yasalar düzeyinde engel teşkil etmesindendir.

Erbakan'ın vefatı sonrası ortaya çıkan 150 kilo altını ve diğer zenginliklere ulaşması, hep İslamcılık sayesinde olmuştur. Onun öğrencisi Tayyip de Başbakan olduğunda parmağında takılı alyansı göstererek duygu sömürüsü yapması ve günümüzdeki Man Adası'na kadar yayılan servetinin sırrı, aynı soydan olmasındadır.

Türkçüler'in sermayesi de Türkçülüktür. Ülkede yaşayan herkesi Türk yapmaya veya herkesi Türk görmek isteyen şovenist bir akımdır. Türkçülüğü sermaye olarak kullanan Alparslan Türkeş'in İngiliz bankaların da ortaya çıkan 2 milyon doları, onun gerçek de en çok neyi sevdiğini gösteren bir bulgu olmuştur. Devlet'in hem kadro tarlası hem sivil tetikçisi olma misyonları vardır. Hala da öyledir. Türklük sözleşmelerine uymayan Kürtlere, Ermenilere ve diğer farklı halklara düşman gözü ile bakarlar. Ve bu yüzden de bu halkların haklı tepkisine yol açmışlardır. 

Türkçülüğün esaslarını yazan Ziya Gökalp, Diyarbakırlı bir Kürt'tür. Öte yandan Türkiye'de Kürtçülüğün esasları üzerine çok sayıda eseri bulunan İsmail Beşikçi de Çorumlu bir Türk'tür. İslamcılar, halkın Alevi-Sünni diye ayrıştırılmasında, milliyetçilik boyutuyla düşünüldüğünde ise, Türkçüler ve Kürtçüler de halkın kutuplaşmasında topluma büyük zararlar verdiler.

Bu arada, "Ne mutlu Türküm diyene" nakaratını dillerinden düşürmeyen ezberci Kemalistlerin, farkında olmadan Anadolu'nun kadim halkları olan Ermenilerin ve Kürtlerin de mutlu olmak için "Türküm" deme kıstasındaki şovenizmi unutmamak gerekiyor. Türkiye halkı homojen bir halk değil. Sadece Türklerin ya da Kürtler'in yaşadığı bir coğrafya değil.

Türkiye'de Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Ermeniler, Arnavutlar, Boşnaklar, Süryaniler vb.azınlıkların da olduğu göz ardı edilemez. Bu halklar mutlu olmak için "Ne mutlu Türküm diyene" demek zorunda değildir. Ancak, Türkiyeliyim deme mutluluğu varsa, bu özgürlüğünü isterse kullanabilir. Tıpkı, Amerikalı, Kanadalı, Arjantinli, Brezilyalı vb. olmak gibi. Eğer bu, bugüne kadar hala sağlanamamış ise, bunun tek nedeni, ülkede ki kutuplasma boyutuna varan Türkçülük, Kürtçülük ve İslamcılık akımları sonucudur.