Uzun senelerdir Almanya’nın başkenti Berlin'de yaşamını sürdüren Ozan Şah Turna ve kızı Şirin yakalandıkları Covid-19 nedeniyle kaldırıldıkları Berlin-Neukölln Hastanesi'nde yoğun bakıma alındı.

Konuya yönelik Ozan Şah Turna’nın eşi Ozan Şiar Ağdaşan, 12 Mart tarihinde sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:

“An itibariyle, Ozan Şah Turna ve Şirin canımızı hastaneye yatırdılar. 2. Kez Korona mutasyona dönüşen ağır virüs maalesef. Şah Turna’nın ciğerinde ağır tahribat oluşmuş, nefes darlığı ve yüksek tansiyon. Tetkikler, tedaviler Doktorlar gözetiminde sürüyor. Şiddetli ağrılara direniyoruz ailece. Benim ve Şafak Melodi de aynı devam ediyor. Merak eden duyarlı dostlara tek tek cevap yazamıyorum. Duyarlılığınıza teşekkür ediyoruz. Yürekten enerjiniz güç katıyor bizlere. Var olun Dostlar, KORONA testimizde COVİD çıktı. Can paremiz ŞİRİN kızımız, ŞAH TURNA durumları ciddi. Ben ve Şafak MELODİ kızımız da bu olumsuz sürece dahil olduk maalesef. Hepimiz karantina altındayız. Daha önceleri de korona sendromları atlattık, medyada paylaşmadık. Ancak, bu kez sancılı anlar yaşıyoruz. Planlanan yayınlarımızı, programlarımızı iptal etmek durumunda kaldık. Acılara rağmen, yaşama dostlara gülümsemeğe çalışıyoruz. Sağlık, sevgi, paylaşım en yüce değerdir! Hepinize esenlik dileklerimle…Ozan Şiar”.

Ozan Şah Turna kimdir?

1950 yılında Sivas'a bağlı Gürün'de doğan Ozan Şah Turna'nın asıl adı Meryem Dumlupınar. 12 Eylül döneminde beş yıl hapis yattı ve ifadelerine göre işkence gördü. Hapishane hücresinin İbrahim Kaypakkaya ile duvar duvara olduğunu ve işkence seslerini dinlediğini dile getirdi. Plakları yasaklandığı için Aşık Mah Turna olarak çıkardı, şirketi Okey Plak da Altın Ok Plak adını aldı. Yurtdışına çıktıktan sonra Türk vatandaşlığından çıkarıldı ve mal varlığına el koyuldu. Alman vatandaşlığına geçen Şah Turna, 1993'te yeniden Türk vatandaşlığına alındı.(Kaynak: Vikipedi)

ÜÇ YAŞINDA GÖZLERİNİ KAYBETTİ

"Üç yaşındayken çiçek hastalığı geçirdim ve gözlerimi kaybettim, gönül ve bilinç gözüyle görmeyi öğrendim. Karanlığımı aydınlattım.

Müziğe o denli aşıktım ki, küçükken çamurdan radyo yapar, arkadaşlarıma tutturduğum arıları çamur radyonun içerisine yerleştirip, arıların vızıltı nağme sesiyle coşardım.

Babam gözlerimin tedavisi için Malatya'da, beni doktora götürdüğünde, doktora 'Babama söyleyin bana saz alsın. Ben göz değil, saz istiyorum!' dedim. Sazı ilk elime aldığımda, sanki yıllarca çalmışım gibi saza düzen verdim, hemen kendi bestelerimle söylemeye başladım.

İnsanın yüreğidir aslolan. Amacı yürek ve bilinç belirler. Onun için göz pek sorun olmadı yaşamımda, mücadelemde ve ürettiğim eserlerimde."

15 YAŞINDA İLK PLAĞI ÇIKTI

"On yaşıma geldiğimde saz çalıp, türküler, deyişler okumaya başlamıştım. 15 yaşında kendi bestelerimle ilk plağımı doldurdum. Karanlıklara ışık getirmek, sömürüsüz, baskısız bir dünya idealimi gerçekleştirmek için sevda ve umut türküleri yazıyorum ve söylüyorum. Kendimi yaşadığım çağdan sorumlu hissediyorum."

12 EYLÜL DARBESİNDEN SONRA TÜRK VATANDAŞLIĞINDAN ÇIKARILDI

"Her zaman politik yönden aktif oldum. Ankara Eğitim Tiyatrosu'nda çalıştım. 20'li yaşlarımda 68 öğrenci hareketine sempati duydum, protesto eylemlerine destek verdim. Tutuklandım. Ceza aldım ve işkenceye maruz kaldım. 12 eylül 1980 askeri darbesinden sonra yurttaşlıktan çıkarıldım. 1992 yılında 3808 sayılı kanun gereği yeniden yurttaşlığa alındım."    (Kaynakça: İstanbul Kadın Müzesi)