Niye sevinelim ki? İki arkadaşımız, müdürler müdürü Murat Sabuncu, başımın püsküllü ve vazgeçilmez belası Ahmet Şık nihayet özgürler, aramızdalar. 
Sevinilmez mi? 
Sevindik. Hem de çok. 
Ama İlhan Abi (Selçuk) sonrası Cumhuriyet’in o zorlu varolma direncinin adsız kahramanı Akın Atalay arkadaşım hâlâ Silivri’de volta atıyor. Üstelik bu yazı yazılırken (cumartesi) onun doğum günüydü. Benim doğum günümde o yine “içeride” volta atıyordu. Onun doğum gününde ben “dışarıda”ki hapishanede volta atmaktayım. 
O yüzden soru doğrudur: 
Sevinmek mi? Niye ve neye?

***

Murat Sabuncu ve Ahmet Şık bu ülkenin sahici gazetecilerinden ikisidir. Ama sadece ikisidir. Oysa içeride daha 150’yi aşkın kadın ve erkek ve sahici gazeteci var. 
İki arkadaşımız özgür diye niye ve neye sevinelim? 
Dahası... 
İki arkadaşımız daha sadece tahliye edildi diye niye sevinelim ki? 
Tersine öfkemizi sese, söze, yazıya dökmek gerek. Bizleri gazetecilik, sadece gazetecilik yaptığımız için; işimiz gücümüz, derdimiz gazetecilik olduğu için yargılıyorlar. Unutamayız, gözardı edemeyiz, sadece tahliye edildik. Yargılama sürüyor... Bu ülkede gazetecilik yaptıkları, halkın haber alma hakkı için ellerini taşın altına soktukları için gazeteciler yargılanıyor. Kimi içeride, kimi dışarıda. 
Ne fark eder?.. 
Haklarında onlarca yıl hapis cezası istemiyle yargılanıyorlar. Yarın bu yargılamanın ceza ile sonuçlanmayacağının güvencesi mi var? Tersini hesaplamak için yeterince neden ve örnek yok mu? 
Öyleyse niye ve neye sevinelim ki?

***

Bal gibi barışçıl yöntemlerle çözülebilecek bir sorun, Kürt sorunu şimdi namlu zoruyla, mermi gücüyle, tank iziyle, roket ateşiyle çözülmek isteniyor. Üstelik savaş bir başka ülkenin topraklarına taşındı ve devletin en tepesindeki iskemleye oturmuş Reis, sözünün zembereğini büsbütün boşalttı: 
- Afrin harekâtında son rakamı aldım, 2960. İnşallah, bu akşama kadar 3 binigeçer. 
2960 insandan söz edilmekte... Bir ananın doğurduğu ve bir siyasal tercihle düşman ilan ettiği 2960 insan. Düşman yerine komşu ilan edilseler “tavuklarıtavuklarımıza karışacak” 2960 insan. 
Ve... 
Ve “İnşallah akşama kadar 3 bini geçer” öyle mi? 
Öyleyse haydi gelin söyleyin bakalım: 
Niye ve neye sevinelim?

***

Şeyyy... 
Ama izin verin... 
Buruk da olsa, eksik de olsa, topal da olsa birazcık sevinelim... 
Ve bu Tırmık’ın son cümlesi: 
Akın Atalay, vekil ve müvekkil, abi ve kardeşiz biz. Bir sonraki doğum günlerimizde birbirimize sımsıkı sarılacağız ve şişenin dibine vuracağız di mi?