Bir de gözlemim var: “Diğer bölgelere oranla Ege’de daha çok balık tükedildiğinden, kadına yönelik şiddet de en az bu bölgede.”

KADINA ŞİDDETE KARŞI OMEGA 3



Bugüne kadar balık tarifleri üzerine yazılmış en kapsamlı kitaplardan biri olan 360 sayfalık ‘Kılçıksız Balık’ın yazarı, Araştırmacı Gastronom Süleyman Dilsiz Alaçatı Big Fish Tournament / Alaçatı Büyük Balık Peşinde Turnuvası’nın ilk gününde Şef Dilek Yetkiner ile birlikte bir workshop gerçekleştirdi. ‘Balık Üzerine Lezzetli bir Workshop’ adlı etkinlik balık tutkunları tarafından ilgiyle izlendi. Süleyman Dilsiz özgün üç tarifiyle balık üzerine hem sohbet, hem de tadım yapılan workshop esnasında ilginç açıklamalarda da bulundu. Her balığın her şekilde pişirilmeyeceğine ve balığın bilinçli tüketilmesi gerektiğine dikkat çeken Dilsiz, İngiltere’de yapılan bilimsel bir araştırmada balıkta bulunan Omega 3’ün tüketiminin insanı şiddetten uzaklaştırdığını kanıtladığını, bundan da yola çıkarak kadına şiddetin önlenmesi için balık tüketiminin arttırılması gerektiğini söyledi. İlginin yoğun olduğu Workshop’ta yerel ürünler kullanarak üç farklı tarif hazırlayan ve katılımcılara ikram edip, kriterlerini alan Dilsiz, etkinlik sonrası hem ‘Kılçıksız Balık’ kitabını hem de Türkiye’nin ilk ve tek kahvaltı kitabı olan ‘Kahvaltıya Dair Her Şey’i imzaladı.



SAĞLIK DEMEK BALIK TÜKETMEK DEMEK

Alaçatı Balık Avı etkinliğinin sürdürülmesinin önemine değinen Araştırmacı Gastronom Süleyman Dilsiz, balığı tüketmekten ziyade bilinçli avcılığın geliştirilmesinin çok daha önemli olduğunu, bu tür etkinliklerin bunu daha da sürdürülebilir hale getireceğini belirterek, “Onun için ben bu tür bir etkinlikte yer almaktan mutluyum. Biz burada bilinçli avcılığın yanında, bilinçli tüketimi de paylaşmış olduk. Bu daha da gelişecek. Esas önemli olan insanların ilgisiydi. Bu beni çok mutlu etti. Bu işi geliştirebilecek çok önemli bir potansiyel var. Çünkü sağlık demek balık tüketmek demek, Omega 3 demek. Birçok bilimsel araştırmalar bunu gösteriyor. İngiltere’de bir araştırma yapılmış.



Tutsak evlerindeki bir gruba prestebo bir gruba da Omega 3 veriyorlar. Bu şiddete ne kadar eğilimli olduklarıyla ilgili bir test. Düzenli olarak Omega 3 kullananların şiddet eğiliminin ciddi olarak önlendiğine dair güçlü kanıtlar var. Dolayısıyla belki de kadına şiddetin ülkemizdeki önlenmesi için balığın daha fazla tüketilmesi lazım. Onun için bunu sürdürülebilir hale getirmek lazım. Mesela kutup ayıları diğer ayı gruplarına göre daha sakindirler, saldırgan değildirler. Bunda da besin maddeleri balığın etkisi vardır” diye konuştu.

HAMSİ TAVA ALIŞKANLIĞI YANLIŞ



Yağlı balığın tavada pişirilmemesi gerektiğine inandığını vurgulayan Dilsiz sözlerine şöyle devam etti:

“Çünkü yağlı balık zaten yağlı olduğu için yağın içine girince iyice yağlanıyor, tadı kaçıyor. Bu bakımdan yağlı balıkta daha çok ızgarayı tercih etmek lazım. Barbun ve tekir gibi yağsız balıklarda ve kalamarda daha çok tava tercih edilmeli. Her balığın pişirme yöntemi farklı. Her balık aynı yöntemle pişirilmemeli. Hamsi tava alışkanlığının yanlış, sıkıntılı olduğunu düşünüyorum. Balığı pişirmek demek balığı yağın içine boğmak demek değil. Tam aksi balığı doğru pişireceğin şeyle lezzetini çoğaltmaktır. Suyunu içinde hapsederek lezzetini koruma demektir. Bunun için her balığın pişirme yöntemi farklı. Balıklar mevsiminde tüketilmeli. Bir de her şeyin yerelde kullanıldığı bir sistemle. Bu şu anlama geliyor. Ben bölgede ne varsa onları harmanlayarak lezzet geliştirmem lazım. Ben bugünkü tariflerimde bölgede yetişen ürünlerden kapari, Çeşme limonu ve fesleğen kullandım. Ayrıca İzmir tulumu, Seferihisar’ın armola peynirini kullandım.”



YEREL ÜRÜNLERLE TATLANDIRILAN ÜÇ LEZZET

Turnuvanın etkinlikleri arasında yer alan Workshop’ta Seviçe, Enginar eşliğinde Tarhanalı Balık Köftesi ve Karidesli Börek’ten oluşan üç lezzet yaptığını kaydeden Dilsiz, “İlk lezzetimiz Seviçe’ydi. Bu balığın tamamen doğal yolla yani asitte pişirilmesi. Soğan suyunda asitle pişirdik. Soğanı incecik, levrekleri şerit şeklinde doğradık. Sonra bunları limon suyunda, soğan suyuyla birlikte beklettik. Bunu içine kimyon ve adaçayı koyarak aromalandırdım, fesleğen ilave ettim. Bir tanesinde levreği greyfurtla, birinde Çeşme limonu ve bir diğerini mandalina suyuyla yaptım.



Dolayısıyla üç farklı tat oldu, etkinliğe katılıp tadanlardan da olumlu geri dönüşler aldım. Enginar eşliğinde Tarhanalı Balık Köftesi’nde ise içine tarhana, nohut unu koyduk. Çünkü gluten herkesin problemi. Bu bakımdan nohut unu kullandım içinde. Yanında ise ince uzun kesilmiş ve kızartılmış enginar ile sunduk. Karidesli Börek tarifinde ise baklava yufkasının içine mevsimin ıspanağını, İzmir tulumu ve biraz da kaşarla, karides ve levrek kullandım. İzmir’i, Ege’yi çok seviyorum. Burada bulunmak başlı başına bir keyif. Bir de şunu belirteyim; diğer bölgelere oranla Ege’de daha çok balık tükedildiğinden, kadına yönelik şiddet de en az bu bölgede. Bu da benim bir gözlemim.”

Fulya OMAÇ / Çeşme