Mahkeme, iki sanığı savaş suçu nedeniyle hapis cezasına çarptırırken, üçüncü sanıkla birlikte üç kişinin de “yurt dışında terör örgütü üyeliği veya yöneticiliği” suçundan mahkûm edildiğini açıkladı.
“Özgürlük mücadelesi hukuk boşluğunda gerçekleşmez”
Mahkeme Başkanı Yargıç Michael Höhne, karar duruşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Özgürlük mücadelesi hukuk boşluğunda gerçekleşmez. Suçun sınırı, masum sivillerin öldürülmesi ya da savaş suçlarının işlenmesiyle aşılır. Bu davada da durum açıkça böyleydi.”
86 gün süren yargılama sonunda mahkeme; sanıklardan birine 9 yıl 10 ay, diğerine 7 yıl, üçüncü sanığa ise 4 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Karar henüz kesinleşmedi.
“Askerî birlik kurdular, IŞİD’e katıldılar”
Mahkeme kararına göre sanıklar, başlangıçta “Liwa Jund al-Rahman” (Rahman’ın Askerleri Tugayı) adıyla faaliyet gösteren silahlı bir grubun üyeleriydi. Bu örgüt 2013 yazından itibaren giderek İslamcı bir yapıya bürünmüş ve 2014 yılında IŞİD’e katılmıştı.
En yüksek cezayı alan sanığın, söz konusu grubu kurduğu, tek lider olarak askerî kararları aldığı ve ideolojik yönelimini belirlediği belirtildi. Ayrıca, örgütün kontrolüne geçen bir petrol sahasından elde edilen gelirleri yalnızca savaşçılar için değil, kendisi ve ailesi için de kullandığı tespit edildi.
Kanlı saldırılar, propaganda videoları
Yedi yıl hapis cezası alan sanığın, örgüt liderinin emriyle Alevi nüfusun yaşadığı bir köye düzenlenen kanlı saldırıyı görüntüleyip propaganda amacıyla internette yayınladığı belirlendi. Üçüncü sanığın ise örgüt içinde bir bölüğe komuta ettiği ve daha sonra o da IŞİD saflarına katıldığı ifade edildi.
“Düzenli orduya karşı silahlı direniş hakkı yok”
Yargıç Höhne, kararında ayrıca şu vurguyu yaptı:
“Ulusal kurtuluş hareketlerinin düzenli ordulara karşı silahlı direniş hakkı yoktur. Üstelik IŞİD, özellikle vahşetiyle tanınan bir terör örgütüdür.”
Mahkeme, üç sanığın da IŞİD’in askerî yenilgisinin ardından Almanya’ya kaçtığını bildirdi.
