Ana sayfasında başlık dahil hiçbir yazı kullanmayan Independent sadece saldırıyı anlatan bir çizime yer veriyor. Derginin editoryal görüşlerini yansıtan köşesinde saldırı kınanıyor: "Charlie Hebdo dergisi ekibinin katli, konuşma özgürlüğüne bir saldırıdır. Tüm medya organları buna direnmelidir."

"İçeride her yerde kan vardı' dediler"

Gazete, Charlie Hebdo ile aynı binada yer alan bir TV şirketinin çalışanlarının olayla ilgili tanıklıklarını da aktardı. Tanıklıklarla ilgili haberde özetle şunlar belirtildi: "Luc Hermann, ofisleri Charlie Hebdo ile aynı binada ve aynı katta yer alan bir televizyon şirketi olan Premiere Lignes'in yetkili müdürü. Dün, ofisinde yaklaşık 30 kişi vardı."

"Dün gece Paris merkezinde Independent'a konuşan Hermann şunları söyledi: 'Muhabirlerimiz ağır ateşi duydu. Binanın saldırı altına olduğunu ve hedefin Charlie Hebdo olduğunu hemen anladılar. Ön kapıyı kapattılar." "Kendileri muhabir. Güvende olduklarını anladıklarında saldırganları görüntülemek ve hikayeyi anlatmak istediler. Saldırganların polis memurlarına ateş açmalarını görüntülemeyi başarabildiler."

Luc Hermann saldırganların kaçmalarından sonra Charlie Hebdo'nun haber odasına ilk girenin ekibi olduğunu söyledi: "Üç ya da belki de dört muhabirimiz haber odasına girdi. Tüm gördüklerinin her yerde kan ve yaralı insanlar olduğunu söylediler." "Yaralı insanlara yardım etmeye başladılar. Bu, onlar için son derece şoke ediciydi. Onları bina dışına çıkartmaya yardımcı oldular ve güvenlik güçleriyle yolda karşılaştılar." "Orada 20'den fazla insan yoktu. İş arkadaşlarım için oradaki durumu bana anlatmak zordu."

Hermann, "bunun son derece beklenmedik bir saldırı olduğunu" söyledi. Şirket yetkilisi, binanın güvenliği konusundaysa şöyle konuştu: "Charlie Hebdo'nun ön kapısının önünde uzun bir süre bir arabada iki polis beklemişti. Polisin görünür bir şekilde varlığı söz konusuydu. Ama son haftalarda yoklardı. Neden orada olmadıkları büyük bir soru."

Cockburn: Çözüm Suriye ve Irak'ta

Independent'ın deneyimli Orta Doğu muhabiri Patrick Cockburn, bugünkü yazısında Paris'te yaşanan saldırı ile Orta Doğu'daki gelişmeler arasında bağ kuruyor. Cockburn, "Avrupa'yı da etkilemeye başlayan radikal İslamcı şiddet sorununun çözümü için cihatçı akımların beslendiği Suriye ve Irak'taki iç savaşın durdurulması gerektiğini" yazıyor. Cockbun bunun için Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'la muhalifler arasında bir ateşkese varılmasını öneriyor ve "Paris, Şam ve Bağdat Sünii cihatçılığa karşı bir araya gelebilir" diyor.

Cockburn'ün yorumları özetle şöyle: 
"Şu an dördüncü yılında olan Irak-Suriye iç savaşının kıvılcımlarının, Batı Avrupa'ya patlayıcı bir şiddeti yaymayacağını düşünmek kabahatli bir şekilde naiflikti. IŞİD için savaşmak üzere Suriye ve Irak'a zorlu bir yolculuk yapan binlerce genç Sünni Müslümanın bir bölümünün daha sonrasında, evlerinde, İslam karşıtı olarak gördükleri hedeflere saldırarak dini inançlarının tanıtımını yapmayı seçecek olmaları her zaman muhtemeldi."

Cockburn bu yorumundan sonra El Kaide tipi örgütlerin dünyada ne kadar yayıldığına dikkat çekmek için geçen hafta içinde farklı ülkelerde yaşanan intihar saldırılarına göz atmayı öneriyor. Yazarın hatırlattığı saldırılar şunlar: "Çarşamba günü, Yemen'in başkenti Sana'da bir minibüsle yapılan intihar saldırısında 33 askeri öğrencinin öldürülmesi. Salı günü Irak'ta, Bağdat'ın kuzey doğusundaki Anbar Eyaleti'ndeki intihar saldırısında 23 Irak askeri ve hükümet yanlısı Sünni aşiret mensubunun öldürülmesi. Pazartesi günü Irak-Suudi Arabistan sınırında bir Suudi güvenlik yetkilisinin de aralarında bulunduğu kişilerin öldürülmesi. 30 Aralık'ta Libya'daki Tobruk'ta hükümet binası önünde intihar saldırısı gerçekleştirilmesi."

Cockurn bu hatırlatmanın ardından şu yorumunu yapıyor: "Paris katliamını kim yapmış olursa olsun, bu büyüyen şiddet denizinde, Batı devletlerinin de etkilenmemesi şaşırtıcı olurdu." Yazar, gerçek çözümün Orta Doğu'da radikal İslamcılığın yayılmasını önlemek olduğunu kanısında:

"Charlie Hebdo katliamının sorumlularının yakalanmaları ve cezalandırılmaları inançlarının merkezinde şehitlik olan insanları caydırmayacak. Ama, Suriye'deki savaşı bitirmek veya hatta sadece şiddetini azaltmak şiddet yanlısı cihatçılığın içinde büyüyüp geliştiği suları kurutmaya başlatabilir." Cockburn savaşın şiddetinin azaltılması için ABD, İngiltere, Fransa ve müttefiklerinin Beşar Esad'ı devirmeyeceklerini kabul etmelerinin, Esad'ın da tüm Suriye'yi kazanmayacağını kabul etmesinin gerektiğini söylüyor.

Cihatçı olmayan gruplarla Suriye yönetimi arasında ateşkesler imzalanması gerektiğini belirten Cockburn "Şam, Bağdat ve Paris hükümetleri Sünni cihatçılığa karşı birleşebilir" diye yazıyor.

'Özgürlüğe ve demokrasiye saldırı'

Finacial Times, editoryal görüşlerini yansıtan köşesinde ortadakinin 'ifade özgürlüğüne öldürücü bir saldırı' olduğunu yazıyor. Yazıda, "Charlie Hebdo'nun dini hicvetmesi hakkına dair şüphe olmamalı" ifadesine yer veriliyor. Times'ın manşetinde 'Özgürlüğe saldırı' ifadesi var.

Gazetenin sayfalarında Charlie Hebdo'yu anlatan bir bölüm bulunuyor. Bu bölümde derginin çizgisinden şöyle bahsediliyor: 'Charlie Hebdo için hiçbir şey tabu değildi'. Gazete, 'Şeytan Ayetleri' kitabı bazı Müslümanlar tarafından tepki çeken yazar Salman Rüşdi'nin sözlerine de yer vermiş: "Mantıksızlığın ortaçağa özgü formu olan din, modern silahlarla bir araya geldiğinde özgürlüklerimize karşı gerçek bir tehdide dönüşür. Dini totaliterlik, İslam'ın kalbinde önemli bir dönüşüme neden oldu ve trajik sonuçları bugün Paris'te görüyoruz."

Daily Telegraph
'ın manşeti de Times'a yakın: 'Özgürlüğe savaş'. Gazetenin savunma editörü Con Coughlin analizinde, bu saldırının münferit bir olay olmadığını belirtiyor ve ekliyor: "Bu, Avrupa için yeni bir tehdit". Guardian'ın manşetinde ise demokrasi vurgusu var: 'Demokrasiye bir saldırı'.