Şili’de yapılan devlet başkanlığı seçimlerinin ikinci turunu, aşırı sağcı ve anti-komünist Cumhuriyetçi Parti adayı José Antonio Kast kazandı. Kast, oyların yaklaşık yüzde 58’ini alarak komünist aday Jeannette Jara’yı geride bıraktı. Bu sonuç, ülkenin 1990’da Pinochet diktatörlüğünden demokrasiye geçişinden bu yana yaşadığı en sert sağa savrulma olarak değerlendiriliyor.
Seçim gecesi başkent Santiago’da Kast’ın zaferini kutlayan bazı grupların, askeri diktatör Augusto Pinochet lehine sloganlar atması dikkat çekti. Kast’ın Pinochet’ye duyduğu hayranlık biliniyor. Kast, 1988’de diktatörlüğün devamı için yapılan referandumda “Evet” oyu kullanmış, geçmişte Pinochet için “Yaşasaydı bana oy verirdi” ifadelerini kullanmıştı.
Babasının Nazi Partisi üyeliği belgelendi
Kast’ın zaferinin ardından ailesinin geçmişi yeniden gündeme geldi. Alman ve İngiliz basınında yer alan haberlere göre, Kast’ın Almanya doğumlu babası Michael Kast’ın, Nazi Partisi (NSDAP) üyesi olduğu, Almanya Federal Arşivleri’nde bulunan bir belgeyle doğrulandı.
Federal arşivlerde yer alan kimlik kartına göre, 18 yaşındaki Michael Kast, Eylül 1942’de –Hitler Almanyası’nın Sovyetler Birliği’ne karşı savaşının en yoğun döneminde– NSDAP’ye üye oldu. Kartta yer alan doğum tarihi ve yeri, 2014 yılında hayatını kaybeden Kast’ın babasıyla örtüşüyor. Belge, Şilili gazeteci Mauricio Weibel tarafından kamuoyuna duyuruldu.
Uzmanlara göre, Nazi Almanyası’nda askerlik zorunlu olsa da Nazi Partisi üyeliği gönüllülük esasına dayanıyordu. Alman tarihçiler, bu durumun ideolojik bağa işaret ettiğini vurguluyor.
José Antonio Kast ise daha önce bu iddiaları reddetmiş, babasını yalnızca “zorunlu askerlik yapmış bir Wehrmacht askeri” olarak tanımlamıştı.
Pinochet mirasıyla bağ kopmadı
Kast’ın ailesinin Pinochet diktatörlüğüyle bağları da biliniyor. Kardeşlerinden biri, askeri rejim döneminde Merkez Bankası başkanlığı yaptı. Kast’ın kendisi de siyasi kariyeri boyunca Pinochet rejimiyle açık bir hesaplaşmaya gitmedi.
Dokuz çocuk babası, katı Katolik kimliğiyle tanınan Kast; kürtaj, eşcinsel evlilik ve göçmen haklarına karşı sert tutumuyla öne çıkıyor. Seçim kampanyasında özellikle suç ve düzensiz göç başlıklarını merkeze alan Kast, belgesiz göçmenlerin sınır dışı edilmesini, sınırların askerileştirilmesini ve yeni cezaevleri inşa edilmesini vaat etti.
Toplumsal korkular sandığa yansıdı
Analistlere göre Kast’ın zaferi, sadece ideolojik bir aşırı sağ yükselişi değil; 2019’daki toplumsal patlamadan ve başarısız anayasa sürecinden sonra derinleşen güvensizlik ve hayal kırıklığının bir sonucu. Suç algısının artması ve düzensiz göç tartışmaları, “sert el” vaatlerini güçlendirdi.
Ancak Kast’ın partisi Kongre’de çoğunluğa sahip değil. Bu durum, vaat ettiği sert politikaların hayata geçirilmesinde kurumsal sınırlar olacağını gösteriyor.
Yeni dönem, eski hayaletler
Şili, Pinochet sonrası dönemde ilk kez, diktatörlük mirasıyla açık bağları olan bir ismi devlet başkanlığına taşıdı. Uzmanlara göre önümüzdeki dönemin temel sorusu şu:
Kast, kurumsal sınırlar içinde mi kalacak, yoksa otoriter bir çizgi mi izleyecek?
Kesin olan bir şey var: Şili, artık eski Şili değil.




