Geçtiğimiz gün Almanya'nın Bonn kentinde dünyada değişen güç dengeleri masaya yatırıldı. Alman Kalkınma Yardımı Enstitüsünün düzenlediği toplantıda bölgesel çatışmaların giderek tırmandığı, ekonomik güçlerin değişmeye başladığı süreç ele alındı.

Çin'in baş döndürücü yükselişi, Rusya'nın yeniden güçlenişi, Hindistan, Brezilya, Türkiye gibi bölgesel güçlerin artan nüfuzu... Dünya düzeni yeniden değişiyor. Bilim insanları ise gelecekteki jeopolitik düzenin nasıl olacağını tartışıyor. Alman Ekonomi Bilimci Helmut Reisen, "Korkarım ki yeniden iki kutuplu bir dünyaya doğru yol alıyoruz." diyor ve geleceğin kutuplarını ABD ile Çin olarak görüyor. Reisen bu görüşüyle dünyanın çok kutupluluk dönemine girdiğini düşünen çok sayıdaki bilim insanından ayrılıyor. Genel geçerli görüşe göre, bu çok kutuplu dünyanın aktörleri ABD ve AB'nin yanı sıra "yeni şekillendirici güçler" olarak nitelendirilen BRICS ülkeleri yani Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika. Bu ülkelerin yanında bölgesel güçler olarak ağırlığını artıran Türkiye, Endonezya ve Meksika da bulunuyor. Bu ülkelerin ortak özelliği ekonomilerindeki büyük dinamizm ve uluslararası politikada artan nüfuzları. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı OECD'nin Kalkınma Merkezi Araştırma Direktörü Helmut Reisen şunları söylüyor:

     "Yeni şekillendirici güçler, kalkınmanın eşiğindeki büyük ülkeler... Bunlar ekonomideki başarıları ama aynı zamanda Amerikalıların siyasi ve ekonomik taleplerinden bağımsız tutumlarıyla dünya düzenini değiştiren güçler."

     Reisen, bu yeni güçleri birleştiren en önemli faktörün ABD ve Batı'ya karşı oluşturdukları cephe konumu olduğunu belirtiyor ve bunun dışındaki konularda çıkarların birbirinden çok farklı olduğunu kaydediyor. "Almanya ve Yeni Şekillendirici Güçler" adlı araştırmasını kısa süre önce yayımlayan ekonomi bilimcisi Robert Kappel de yeni güçlerin homojen bir grup olarak algılanamayacağını ancak BRICS ülkelerinin farklı çıkarlarına karşılık benzer bir siyasi tarzı paylaştığını kaydediyor. Kappel'e göre bu ülkeler politikalarını pragmatizm temeline oturtuyor, muhatap ülkelerin idaresine karışmadan son derece çeşitli siyasi sistemlerle iş birliği yapıyorlar.

     Leibniz Küresel ve Bölgesel Araştırmalar Enstitüsünün eski direktörü Kappel, bu yeni güçlerin nüfuzundaki muazzam artışın sırrını, "güçlü ekonomik büyümeyle yaratıcı ve yenilikçi iş birliği tekliflerinin kombinasyonu” olarak açıklıyor.

     Alman ekonomi bilimci Helmut Reisen da Çin'in Afrika politikalarının bu pragmatik yaklaşıma güzel bir örnek oluşturduğu görüşünde:

     “Çin, Afrika'nın ve aynı zamanda kalkınmanın eşiğindeki diğer ülkelerin gelişimine çok olumlu etkide bulundu. Bürokratik yükü ağır, büyük konferanslar yerine saha çalışmalarına ağırlık verdi, örneğin altyapı projeleriyle doğrudan yerinde etki gösterdi.”

     Alman hükûmeti de dünyada etkisini giderek artıran bu yeni güçlerin farkında. Alman dış politikasını yeni koşullara adapte etmeyi hedefleyen strateji, şubat ayında kamuoyuna ilan edilmişti. Çok kutuplu düzeni dış politik gündemin temeline oturtan Alman hükûmeti, bu ülkelerle iş birliğini güçlendirme yoluna gidiyor.

     Ancak Helmut Reisen'a göre bu temel, sağlam çıkmayabilir. Çin'in ezici gücü karşısında dünyanın daha ziyade iki kutuplu bir düzene doğru yol aldığına işaret eden Reisen, ABD'nin de çok kutuplu bir dünyada güç kaybetmektense iki kutuplu düzeni tercih edeceğini ve bu yolda elinden geleni yaptığını belirtiyor.

     Reisen, Avrupa ve diğer şekillendirici güçlerin dünya politikalarındaki rolünün ise son derece sınırlı olacağı görüşünde.