Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İMKB Başkanı İbrahim Turhan'ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen "Asya Borsaları İstanbul Buluşması"nda yaptığı konuşmada, dünyadaki ekonomik ağırlığın batıdan doğuya kaydığını ifade ederek, şunları söyledi:


"Ekonomik ağırlık merkezi gelişmiş olan ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru kaymaktadır. Son yaşadığımız 2008 -2009 krizi, bu kayış trendini hızlandırdı. 1980'li yılların başlarında gelişmekte olan ülkelerin toplam küresel ekonomik aktivite içerisindeki payları yüzde 23 iken bugün bu oran yüzde 47'ye yükseldi. Dünyanın ilk 10 ekonomisine baktığımızda Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya gibi ülkelerin, yukarıda yer aldığını; İngiltere, Fransa, Kanada gibi ülkelerin ise listede daha aşağı sıralarda yer aldığını görüyoruz. 1980'lerde Asya ekonomilerinin dünya ekonomisindeki payı sadece yüzde 8 iken, bu oran yüzde 20'lere yükseldi. Bu ekonomik büyüklük ve aktivite açısından bakıldığında öz bilgiler veriliyor. Borsalar açısından 51 borsanın üyesi olduğu Dünya Borsalar Federasyonu'nun verilerine göre, 2003-2011 döneminde toplam piyasa değeri Asya Pasifik'te yüzde 20'den yüzde 31'e yükselmiş durumda bulunuyor. Asya Pasifik Borsaları'na bakıldığında aynı dönemde, 3,5 katlık bir artış görüyoruz. İMKB'ye baktığımızda aynı zaman diliminde 5,5 katlık bir artış görüyoruz. Neredeyse 200 milyar dolara yaklaşan bir değer söz konusu."


 


" G-7'NİN YERİNİ G-20 ALIYOR "


Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "G-7 mekanizması eskiden çok etkindi ama artık bakıyoruz ki G-7'nin yerini hızla G-20 alıyor. G-7 grubu artık bir araya geldiğinde artık o eski temsil güçleri yok, ancak 20 ülkeyi masanın etrafında oturttuğunuzda temsil gücü yüksek bir karar mekanizması görebiliyorsunuz " dedi.


" GELİŞMEKTE OLAN ÜLKEDEKİLER RİSKLERLE KARŞI KARŞIYA "


Babacan, dünyada sermaye piyasalarında özellikle gelişmekte olan ülkedekilerin önemli risklerle karşı karşıya kaldığını ifade ederek, şöyle konuştu:


 " Organize piyasalarda yer alan likiditenin yüzde 75'i 6 büyük borsada olacak şekilde bir konsolidasyon söz konusu. Diğer yandan ülkeler arası yatırım akışları, artan bir şekilde doğrudan sabit sermaye yatırımları, girişim sermayesi, devlet yatırım fonları ve yatırım kuruluşları tarafından geliştirilen alternatif finansman yöntemleriyle gerçekleştirilmektedir. Her iki durumda gelişmekte olan ülkelerin organize borsalara yönelen kaynaklarını azaltmakta ve bu ülkelerde yer alan işletmelerin kaynaklara organize borsalar yoluyla erişimini kısıtlamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin sermaye piyasası aktörleri bir araya gelmek ve aralarındaki etkileşimi arttırmak durumdadır. Gelişmekte olan ülkeler kendi aralarındaki yatırımları arttırırken, bu yatırımı organize borsalar aracılığıyla yapabilmek amacıyla ortak hareket alanını arttırmak durumundalar. Bu şekilde küresel ve bölgesel sistemik risklerin kontrolünü kolaylaştırabilecek daha dengeli global finansal sistemin oluşumuna katkıda bulunmak mümkün olabilecek."


"TÜRKİYE'NİN İSTİHDAMI 4 MİLYON ARTTI "


Babacan, " Bizim büyümemiz istihdam yaratan bir büyüme. 2009'dan bu yana Türkiye'nin istihdamı 4 milyon arttı' dedi. Babacan,  "Türkiye son 10 yılda çok ciddi bir siyasi ve ekonomik reform sürecinden geçti. Siyasi reformların özellikle Türkiye'nin içinde bulunduğu Avrupa Birliği (AB) katılım süreci ve AB kriterleri çerçevesinde şekillendi. AB'ye üye 27 ülkenin bazı ortak değerleri ve kriterleri bulunuyor, özellikle demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve yargı konusunu benimsediğimiz ortak yapıları vardır " diye konuştu.


GÜÇLÜ TÜRKİYE


Ali Babacan, bu her iki konunun da Türkiye'nin güçlü olduğu alanlar olduğunu belirterek şunları söyledi:


 "2008-2009 krizi gelip çattığında Türkiye'nin bankacılık sistemi reformdan geçmiş, temizlenmiş, sermaye yapısı güçlü bir sistemdi. Yine Türkiye'nin bütçe açığı ve Türkiye'nin kamu borcu makul seviyelere inmişti. Bu son krizden sınırlı bir şekilde etkilenmemizin ve krizden çıkışımızın hızlı oluşunun temelinde bu konular var. Bir başka önemli konu Türkiye'nin kriz döneminde uyguladığı politikalar. 2009 yılında pek çok ülkede, daha fazla kamu parası harcayarak ya da vergileri azaltarak, bütçe açıklarını çoğaltarak, ekonomiye bir canlılık getirilme çizgisi izlenirken, biz tam tersine 2009 yılının ortasından itibaren, kamu açıklarını daha da azaltıcı, kamu borç stokunu daha da aşağı çekici bir çizgi izledik "


Başbakan Yardımcısı Babacan, Türkiye'nin bütçe açığını azaltmasına, kamu borç stokunu daha aşağılara çekmesine rağmen, 2010 yılında yüzde 9,2 oranında, 2011 yılında da yüzde 8,5'luk bir büyüme elde ettiğini, bu büyümenin tamamının özel yatırım harcamaları ile özel tüketim harcamasından geldiğini, kamu harcamalarının büyümeye katkısının sıfır olduğunu da sözlerine ekledi. Bu büyümenin istihdam yaratan bir büyüme olduğunu söyleyen Babacan, "Biz devlet olarak güveni oluşturduk, zemini sağlam tuttuk, özel sektör büyümeyi gerçekleştirdi" dedi.


SÜRDÜRÜLEBİLİR ORANDA BÜYÜYELİM


Babacan, tedbirler almaya başladıklarını ve özellikle kredi hacminin daha kontrollü bir şekilde artmasını sağlayacak belirtirken, " Büyüyelim ama tasarruf oranlarımızın bize imkan sağladığı oranda ve sürdürülebilir oranda büyüyelim " dedi. Bu yıl Türkiye'nin büyüme oranının yüzde 4 civarında olacağını, bu oranın kendi başına Avrupa'da en yüksek büyüme oranlarının başında geldiğini belirtti.


Babacan, yüzde 4'lük büyüme oranının sürdürülebilir, riskleri kontrol altında tutulan bir oranı olduğunu kaydetti.


OU (MK) (FOTOĞRAF)