‘’Dinsizin hakından imansız gelir!’’ demiş atalarımız. Bakalım Hafız Hocanın sakalını yoldurabilecek mi?

Şam’daki tarihi Emevi camii’nde Osmanlı döneminde bir Hoca varmış.
Hocanın namı o kadar ünlenmiş ki herkes hocayı yere göğe sığdıramayıp adeta tapıyorlarmş.

Oğlu öğrenme çağına gelen bir baba, çocuğunun bu alimin yanında din bilgisi öğrenmesini istemiş ve ders alması için onun medresesine kaydettirmiş.
Çocuk çok dürüstmüş ve medreseye başladığında bir de ne görsün Hoca düzenbazın birisi. Her türlü ahlaksızlık var.

Deveyi amudu (sırtındaki semer) ile,altınları küpüyle götürüyor. Ne hak diyor ne hukuk. Kendine telallık yaptırdığı bir avuç dalkavuk yaratmış,’’Vur patlasın çal oynasın’’ yaşıyor,Halkın, Cemaatin, Devletin parasını haram helal demeden götürüyormuş. Yarattığı yalama Candaşlarına dalkım verip kendisi salkımı şapır şupur yiyip sakalını da saf yandaşlarına sildiriyormuş. Bir eli yağda bir eli balda üfürdükçe ahali dahada fazla hayranlık duyup,malını mülkünü,ırzını namusunu sunuyorlarmış. Yalan,iftira dersen gırla gidiyormuş.

Çocuk öğrendikçe imamın düzenbazlıklarini,dolandırıcılığını midesi bulanir ama babasindan korkusuna medreseye devam eder. 18 yaışna gelince başlar imamın yaptıkları hakkında ileri geri konuşmaya ve İmamın alavereci-dalavereci olduğunu cemaate yaymaya başlar. Halk tabii duyduklarına şaşırır ama inanmazlar.

Bir gün İmam, kendi aleyhinde yalan yayıyor diye çocuk için halkı galeyana getirir ve Cemaat doğruyu söylediği halde çocuğa bir araba dayak atarlar ve çocuk canını zor kurtarır. Şam'dan kaçan çocuk nasıl yaparım da imamın düzenbazlığını açığa çıkarırım diye düşünürken aklına parlak fikir gelir ve geri döner.

Şam'a geldiğinde Hocaya gider ve ‚’’Hocam hakkında ileri geri konuştum. Hakkını helal et. Müsaade edersen Cuma hutbesini ben vereyim hemde cemaate yanlış yaptığımı söylerim’’ der. Hoca sevinçle ‚’’tamam’’ der. Çocuk mimbere çikar ve başlar cemaate cuma vaazını vermeğe.
’’Ey Cemaati Müslimin!.Size yanlış bilği verdiğim,hoca hakkında yanlış cümle sarfettiğim için özür dilerim. Ben hocamız hakkında yanlış şeyler öğrenmişim.Yanlış şeyler söylemişim meğer.“ der.

Hocanın talebesini tanıyan Cemaat şaşırır.Hoca dersen keyiften dört köşe. Çocuk devamla,“Dün rüyamda Peygamber Efendimizin Ashab/Sahabelerden birini gördüm. Bizim hoca için ‚’’O bie Evliyadır’’dedi. Meğer bizim hocamız ermiş Evliyalardanmış.Rüyamda ak sakallı sahabeashab (Peygamber Hz.Muhammedin sohbetine katılıp sohbetine sahit olanlardan) biride beni azarladı,“Hoca hakkında ileri geri niye konuşuyorsun,o bizim gönül verdiklerimizdendir.El verdiklerimizdendir. (El vermek: kutsamışlığın devamı için Kutsal kabul edilen -örneğin şeyh-birinin görevinin devamı için görevi yapabilirlik anlamında görev verilmesi için kullanılan deyimdir) Onun saçının yada sakalının bir teli bile Cennete girmek icin yeterlidir.Her kim Hocanın saçından yada sakalından bir tel getirir ise Cennet-i mekanın anahtarını almış sayılır ve Cennetin kapıları kendisine sonuna kadar açılı dedi’’ der.
’’Bu Hocamız ermiş,her kim Cennete sorgusuz girmek istiyor ise, hocanın sakalından yada saçından bir tel alsın“ der.

Bunu duyan Cemaat hocaya hücum eder ve başlar hocanın sakalını yolmaya. Hoca can havli ile „yalan,yalan“ dese de kimseye dinletemez. Yüzü,kafası kanlar içinde kalır. Cemaat hoca bayılıncaya kadar vucudundaki kılları koparmağa devam eder.

İşte Din ile hipnotize edilen toplulukları, Din hilebaz,hokkabazlarından kurtarmak için kendi yöntemleri ile uğraş vermek lazımdır. Hafızın biri kendisini Mehdi (hidayete eren, hidayete vesile olan, hidayete erdiren) ilan eden Hocanın birinin sakalını yoldurdu ama şimdi asıl daha da beteri olanı diğer biri (Boynuz sonradan çıkar ama kulağı geçermiş) -Hafız hocayı geçti-Mehdiyi geçip taraftarlarınca kutsalanan hatta Peygamberliğe layık görülen kendi söylemleri ile Peygamberden de yüksek mevkide olduğunu söyleyen birinin kutsallığını ve saçından bir tel alanın Cennete gidebileceğini yeni HAFIZ bey halka inandırabilecek mi?