Geçiminin büyük bir bölümünü turizmle sağlayan adalarda rezervasyonlar peş peşe iptal edildi.. Ada sakinleri ekonomik krize girmekten endişeli..

Otel işletmecisi Ronald Arthurs: Göçmenler her yerdeler. Ada halkı artık kendi adalarında rahat dolaşamıyor. Halk çekildi piyasadan.. Kepenkler indirildi... Yeni kamplar yapılırsa adalar da ada halkları da biter.. Göçmenler mallarımıza zarar veriyor, hırsızlık yapıyor, kadınlarımızı, kızlarımızı bakışlarıyla taciz ediyor, sürekli kavga çıkarıp, huzursuzluk yaratıyorlar. Can ve mal güvenliklerimiz tehdit altında. Durum vahim…

Sakız adasında bir otelin (Villa Rossa) işletmecisi İngiliz Ronald Arthurs

SAKIZ ADALILAR İSYANDA

Avrupa Birliği’nin isteği üzerine Yunan hükümeti tarafından Yunanistan’ın en çok mülteci barındıran adalarından biri olan Sakız adasına yeni bir göçmen kampı kurulması için çalışmalara başlanması ada halkını ayaklandırdı. İnşaata engel olmak isteyen ada yerlileri önce protesto gösterileri yaptı, kampın inşaatında kullanılacak malzemelerin ve araçların geçişini engellemeye yönelik yola barikatlar kurdu, önce ada polisiyle ardından da Atina’dan özel gönderilen Yunan çevik kuvvet polisi MAT’ ile çatıştı. Sonra da hükümetlerinin bu kararını iş yerlerini dört günlüğüne kapatarak protesto etmeye devam etti.

Şuan göçmenlerin kaldığı Vial Mülteci Kampı

3 ADAYA TOPLAM YÜZ BİN KİŞİLİK GÖÇMEN KAMPI YAPILACAK

Edinilen bilgiye göre Midilli adasına 50 bin, Sakız ve Samos adalarına 25’er bin mülteci kampı kurulacak olması her üç adada yaşayan yerli halkı tedirgin etti. Çünkü üç adaya toplamda 100 bin mülteciyi barındıracak kampların kurulacak olması geçiminin büyük bir bölümünü turizmden sağlayan ada ekonomisine büyük bir darbe olacak. Adalara yeni kampların kurulacak olmasını haber alan acenteler ve turistler rezervasyonları ardı ardına iptal ettiler. Ada halkları bir taraftan ekonomik krize girme endişe yaşarken, bir taraftan da zaman zaman işyerlerine saldıran, soygun yapan, kadınları bakışlarıyla taciz eden, sürekli kavga çıkarıp huzur bozan mültecilere karşı nasıl bir önlem alacaklarını kara kara düşünüyorlar.

ATİNA’DAN BİN KİŞİLİK ÇEVİK KUVVET POLİSİ ÜÇ ADAYA GÖNDERİLDİ

Sakız adasında bir otelin (Villa Rossa) işletmecisi olan Türkçe dahil altı dil bilen İngiliz Ronald Arthurs, üç adaya kurulması kararlaştırılan toplam 100 bin kişi kapasiteli yeni göçmen kamplarından duyduğu rahatsızlığı ve Sakız adasında ada halkı ve polisler arasında yaşanan gerginlikle ilgili şunları söyledi:

“Avrupa Birliği’nin baskısıyla Yunanistan hükümeti tarafından Midilli, Samos ve Sakız adalarına mülteci kamplarının kurulması için çalışmalara başlanılması istenildi. Midilli’ye 50 bin, Sakız ve Samos adalarına da 25’er bin toplamda 100 bin kişilik kamp yapılacak. Sakız adalılar bunu kabul etmediler ve 5-6 gündür bu kampların yapılması için gereken buldozer ve iş makinelerini gereken bütün eşyaları ve malzemeleri gidecekleri yere ulaşmaması için ellerinden geleni yaptılar. Sakız adasının 20 polisi alınan emre karşı Sakızlıları durduramadı. Aynı halk isyanı Midilli’de de oldu. Bunun üzerine Atina 1000’e yakın çevik kuvvet polisi MAT’ı gönderip, üç adaya paylaştırdı. MAT, kampların yapılmasına karşı gelip, isyan edenleri biber gazı ve coplarla engellemeye çalıştı. Sakız adasında bu kargaşada yaralanan 25 kişi şuan hastanede tedavi görüyor, duyduğum kadarıyla birisinin de durumu ağır.”

ESNAF PROTESTO İÇİN DÜKKANLARINI KAPATTI

25 bin kişilik yeni göçmen kampını dünyada sadece Sakız adasında gerçekleştirilen Roket Savaşları’nı izlediği Epos tepesine yapılmak istediğini dile getiren Ronald Arthurs, “En güzel manzaranın, en temiz havanın olduğu yerde bu kampı yapmak istiyorlar. Bu yüzden ada çok karıştı. Pazartesi - Perşembe günleri arası ne fırınlar, ne restoranlar, ne kafeler, hiçbir esnaf dükkanlarını açmama kararı aldı. Satış yok, ekmek yok, et yok, hiçbir şey yok. Sabah açık olan büyük marketlerin de öğleden sonra kapatılacağı duyuruldu. Kimse Suriyelilerin adada olmasını istemiyor. Tek isteyen taksiciler, sağa sola götürüyorlar diye. Az önce bir video izledim. Ada halkından birkaç kişi Suriyelilerin yaşadığı bir eve dalıp, onları adalarında istemedikleri söyleyip, dövdüler. Halk çok gergin.” diye konuştu.

ADA HASTANESİNDEKİ HASTALARIN YÜZDE 60-70’İ MÜLTECİ

Yunanistan’ın beşinci büyük adası olan ve yaklaşık 55 bin nüfusa sahip Sakız adasında kendi nüfusunun yarısı civarının mülteci nüfusunu barındıracak olmasının bir felaket olduğunu belirten Ronald Arthurs, sözlerine şöyle devam etti:

”Çünkü bu mülteciler tavşan gibi doğuruyorlar. Şuan 12 bin civarında olan ancak kamp yapılacak olursa sayıları 25 bin olacak bu mülteci gurubu bir sene içinde doğacak çocuklarla 26’bine çıkabilir. Ve bu artış sürekli devam eder. Bu kadar mülteci adanın imajını, temizliğini, hijyenini, en başta da ekonomisini etkiler. Birçoğu hasta, gelirken hastalıklarını da buraya taşıdılar. Devlet Hastanesi’ndeki hastaların yüzde 60-70’i mülteci. Sürekli kaçak gelmeler devam ediyor. Ya bunların arasında Corona virüsü olan olsa, ne olacak? Sağlığımız da tehlikede.”

REZERVASYONLAR PEŞ PEŞE İPTAL EDİLDİ

Gelirinin büyük bölümü turizm olan adalara böyle büyük mülteci kampları kurulmasının ada turizmlerini bitireceğini vurgulayan Ronald Arthurs, “Zaten bu mülteciler yüzünden özellikle yabancı turistlerde büyük düşüş yaşanıyordu. Bu kampların kurulacağının duyulmasının ardından rezervasyonlar peş peşe iptal edildi. Sakız, Midilli ve Samos adaları resmen bitti diyebiliriz. Ben de otelimi ilk kez kışın kapattım. Sezonda ne yaparım şimdiden bir şey söyleyemiyorum. İlk kez adanın merkez limanı sahil boyunda 9 dükkan kapandı. Esnaf kepenk indiriyor.” dedi.

CAN VE MAL GÜVENLİKLERİMİZ TEHDİT ALTINDA

Göçmenlerin adada yaşayan halkı tedirgin ve mağdur ettiğini ifade eden Ronald Arthurs sözlerini şöyle noktaladı:

“Gece sabahlara kadar kalabalık gruplar halinde dolaşıyorlar, kadınlar, kızlar yalnız sokağa çıkamaz oldu. Oysa ki geç saatlerde bile kadınlar, kızlar tek başlarına adada hiçbir şeyden korkmadan, çekinmeden dolaşırdı. Ama o günler artık çok gerilerde kaldı. Kalabalık dolaştıklarından yanlarına da yaklaşamıyorsunuz. Sahile, limana inilemez hale gelindi. Öyle bir dolaşıyorlar ki sanki Suriye, sanki Şam, sanki kendi köyleri. Limanda yürürken dahi nargıle tüttürüyorlar, ellerinde biralar, yüksek sesle uzun uzun telefonla konuşuyorlar. İçki satan dükkanların en iyi müşterileri oldular. Geceleri kasa kasa içki alıyorlar kimse görmesin diye. Güle oynaya yaşıyorlar yani, sanki ülkelerinde savaş yokmuş gibi. Çocuklarıyla da ilgilenmiyorlar. İki çocuk belediye otobüsünün altında kalıp öldü. Tabi kadının karnında bir tane, kucağında bir tane, arkasında 3-5 tane çocuk. Ama koca önde tek başına gidiyor. Kadın köle gibi o çocuklarla adamın arkasından koşuyor. Göçmenler her yerdeler. Ada halkı artık kendi adalarında rahat dolaşamıyor. Halk çekildi piyasadan. Bu yıl Sakız meydanda noel bayramı bile kutlanamadı. Etrafta hep Suriyeliler, göçmenler vardı. Sakızlılar o bayrama gitmedi. Sürekli bir olay oluyor. Geçtiğimiz yaz Afganlı bir mülteci kendisi gibi Afganlı komşunun 3 yaşındaki kızına tecavüz etti. Onu apar topar Atina’ya gönderdiler. Aksi halde halk linç edecekti. Ayrıca burada bizlerin karısını, kızını da taciz edici bakışlar, eylemler oluyor. Bunlardan son derece rahatsızız. Göçmenler mallarımıza da zarar veriyor, hırsızlık yapıyorlar, sürekli kavga çıkarıp, huzursuzluk yaratıyorlar. Mevcut Vial Göçmen Kampı’nın olduğu yerde insanlar mültecilerin yaptıklarından çıldırdı. Bahçelerine girip sulama borularını dahi çalıyorlar. Yetiştirilen ürünler ile diğer çalınan malları söylemiyorum bile. Can ve mal güvenliklerimiz tehdit altında. Durum vahim. Şuan 12 binden bahsediyoruz, bunlar iki katı oldu mu ada da, ada halkı da biter.”

Fulya OMAÇ / Sakız Adası - YUNANİSTAN