Tam bundan yirmi yıl önce Rostock-Lichtenhagen da azgın Neo-Nazi gurupları

Vietnamlıların kaldığı binaya/heime hücum etmiş,

Heimde/binada kalan/bulunan
yüzlerce Vietnamlılara korku dolu anlar yaşatmışlardı.

Binanın önünde toplanan ırkçı-faşist Neo-Nazi guruplar,kaldırım taşlarını söküp

" Almanya Almanlarındır" naraları ile binaya/heime fırlatıyorlardı.

Molotof kokteyleri atarak Binayı/Heimi
ateşe vermeye çalışıyorlardı.

Bu güruhu durdurmak için çok az sayıda polis olay yerine
geliyor.

Ve polisin gücü bu ırkçı saldırganları durdurmaya yetmiyor.

Polis,takviye güç
istemesine rağmen yardım gelmiyor. Bir süre sonra polis olay yerinde ayrılıyor.

Binanın
içindeki korumasız ilticacılar,saldırganlarla baş başa bırakılıyor.

Bu saldırı gecenin geç
saatlerine kadar sürüyor. Gecenin geç saatlerinde tazyikli su aracı gönderiliyor.

Irckçı-faşist bu guruplar,saldırılarını sabaha kadar sürdüyorlar.

Polis bu saldırıyı çok sıradan
bir olaymış gibi geçiştrimeye çalışıyor;kimseyi tutklamıyor

ve tek bir kişi hakkında bile
işlem yapmıyor.

Bundan güç alan faşist-ırkçı guruplar,binaya önden ve arkadan saldırarak
binayı basıyorlar.

Olay yerine gelen Polis,sayıları 200 kişiyi bulan bu saldırgan gurubu
binadan çıkarmayı "başarabiliyor".

Ancak bu sırada,bu guruplar polis araçlarını ateşe
veriyorlar.

Bu yüzden polisle,saldırgan guruplar arasında çıkan çatışmada 70 e yakın
polis yaralanıyor.

Bu saldırıyı protesto etmek için dayanışma nedeniyle binanin önüne
gelen,

mültecileri yanlız bırakmayan istemeyen çok az sayıdaki anti-faşist göz altına alınıyor.

Linççi ırkçı faşistler
adeta saldırlarından dolayı ödüllendiriliyor.

Ertesi gün,yani 24 Ağustos
Pazartesi binanın önünde toplanan kalabalığın sayısı giderek artıyor.

Otobüslere bindirilen
Vietnamlı İlticacılar,olay yerinden uzaklaştırılıyor.

Bu saldırgan ırkçı güruh,ilticacıların oradan uzaklaştirılmasını bir kutlama havasında

karşılayarak,yan binada yaşayan" misafir işçilere" yönelerek," Almanya Almanlarındır",

"Yabancılar Defolun"
sologanlarıya polisin üzerine yürüyorlar.

Polisle,yeniden çatışmalar
başlıyor.

Takviye kuvvet gelmiyor.

Saat 20.00 ye doğru saldırıların şiddetlendiği,polislerin
olay yerinden uzaklaştığı/çekildiği sırada

Vietnamlılar yine Linçci faşist guruplarla baş başa
kalıyor.

Alkışlar ve sloganlar eşliğinde binaya coplarla dalan bu ırkçı guruplar

önüne gelen her
şeyi yakıp yıkıyorlar.

Hepinizi yakacağız diye bağıran bu guruplar,birlikte getirdikleri benzini
döküp

tamamen savunmasız insanları bulundukları binayla birlikte ateşe veriyorlar.

Evet,
ne kadar aşina olduğumuz sahneler/görüntüler,aynı Sivas Madımak otelinde olduğu gibi.

İlticacılar,binadan uzaklaştırılıyor;Linçciler saldırı yerinde nara atmaya devam ediyorlar.

İlticacılar,binaya bir daha geri dönmüyorlar.

ama basın ve siyasiler de bu saldırının üzerini
kapatmaya çalıştılar.

Ve Anayasa da temel bir hak olan iltica hakkı da böylece anayasadan
çıkmış oldu.

20 yıl sonra  gelen bu zorunlu özür ve üzüntü,bu ırkçı saldırıyı kınamayı ve

bu sayfayı
kapatmaya yeter mi?
Hayır !

Mölln,Solingen'deki binaları ateşe verip insanları
yakan ırkçı saldırılar

hafızalarda canlılığını koruyor.

Gün geçmiyor ki, göçmenlere yönelik bir saldırı olmasın.

Hatırlanacağı üzere daha bundan beş hafta
önce Bremen' de

Türkiye kökenli bir ailenin kaldığı bina ateşe verildi.

Bu saldırıyı gerçekleştärenler
Nazi parolaları atarak sekiz nüfuslu aileye korku ve panik yaşattılar.

Polisler ise bu
saldırılar karşısında her seferinde "pasif kalıyor".

Gözaltına alınanlar da" yeterli kanıt" bulunamaması gerekçesiyle serbest bırakılıyor.

Yılın ilk yarısında yabancı duşmanı ırkçı gurupların 6.121
saldırısı tesbit edildi.

Buna rağmen,devlet yeterli bir önlem alamıyor.

Hükümet bu saldırgan
ları caydırmak için yasal tebdirlere baş vurmuyor.

Bir başka deyişle,ortalama günde 34 saldırı
gerçekleşmiş oluyor.

1990 yılından bu yana Neo-Nazi gurupları
tarafından gerçekleştirilen ölümlerin

kamuoyuna yansıyan sayısı 182 olarak bilinirken,

Hükümet yetkilileri ise bu sayıyı yalnızca
47 kişi ile sınırlı tutuyor.

Hükümete göre ırkçı saldırılar adeta küçümsenmektedir.

Ve normal,sıradan birer kriminal olay gibi lanse edilmektedir.


Halbuki yaşananlar ırkçı-faşist motifli/amaçlı örgütlü saldırılardır.


Değişim,yeni fikir ve düşüncelerle başlar.

İktidar/Hükümet hala "Extremismus Doktrini"de bir
değişimi gündemleştirmiş ve hedeflemiş değil.

Böyle oluncada Anayasa Koruma Örgütü içindeki
ırkçı-faşist gurupların göçmenlere yönelik

gerçekleştirdikleri seri infazlar tüm çıplaklığıyl
aydınlatılamadı.

Keza bu sadırılara ve cinayetlere karşı duran anti-faşist,demokrat ve
humanist insanlar halen

takibata uğrayarak sistem karşıtı potansiyel düşman olarak görülmektedir.

 


 

1) Rostock Belediyesinin diledigi özür