Malatya Yenigün Gazetesi'nin verdiği bir habere göre, Doğanşehir’in Sürgü kasabasında, geçtiğimiz yıl Ramazan ayında, oruç tutmadıkları için evleri yaklaşık 500 kişilik bir grup tarafından yakılmak istenen Alevi Evli ailesine yönelik saldırıyı gerçekleştirdikleri iddiasıyla yargılanan sanıkların son duruşmada verdikleri ifadelerin zapta geçirilmediği açıklandı. Mahkemenin sanıkların beyanlarını, yapılan soruşturma ve iddianameye uygun şekilde zapta geçirdiğini belirten Evli ailesinin avukatı Ali Hamamcı, duruşma salonunu terketti. 


Konuyla ilgili bir açıklama yapan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Malatya Şube Başkanı Songül Tunçdemir, “Türkiye’de geçmişte halkları birbirine düşürerek katliamlara zemin hazırlayan derin güçler, ayrımcı, ırkçı-gerici politikalarını sürdürerek halkların barış içinde birarada yaşamasını engellemek için bugün de ellerinden geleni yapmaya devam etmektedir” dedi. 

Tunçdemir, geçen yıl Ramazan ayında Malatya’nın Doğanşehir ilçesi Sürgü beldesinde yaşanan olayların, yine benzer nefret söylemlerinin provokasyona dönüşmesi ile farklı din, kültür, kimlik ve inançlardaki yurttaşların birarada yaşam umutlarını hedef aldığını hatırlatarak, şöyle dedi: 

“Bugün de tekrar ediliyor”

“Geçmişte, Çorum, Maraş, Malatya ve Sivas'ta acıyla yaşadığımız benzer bir tablo ve sonrasında olanlar, bugün bir kez daha Malatya’da tekrarlanmaktadır. Malatya'nın Doğanşehir ilçesine bağlı Sürgü Beldesinde yaşayan bir Kürt, Alevi ailenin evi, gece saatlerinde yaşanan bir tartışma sonucu taşlanmış, yakılmak istenmişti. Alevi aileye bir linç girişimine dönen olay, bugün bizzat iktidar tarafından beslenen ırkçı-şoven atmosferin hangi boyutlara geldiğini göstermesi açısından çarpıcıydı. 


“Sıradan bir adli suç gibi gösterildi”

12 Eylül’ün ırkçı zihniyetinin ‘tek kimlik, tek din, tek mezhep’ anlayışının takipçisi olan AKP’nin, daha önce Adıyaman’da Alevi ailelerinin evlerini işaretleyip Maraş katliamının provasına yeltenenlere sessiz kalması, bu kez Malatya’da ev yakmaya cesaret vermişti. Yaratılan bu nefret ortamının yanında, yaşanan olayların sorumlularının ve faillerinin de ortaya çıkartılmaması, tarihi acı ve kanla dolu olan bu karanlık senaryonun sürekli tekrarlanmasına da zemin yaratmaktadır.

Bildiğiniz gibi Sürgü olayı meydana geldikten sonra kamuoyunun baskısı ile adli makamlar kerhen bir soruşturma başlatmıştır. Bu soruşturma, olayın gerçek mahiyetini kamuoyunun gözünden kaçırma ve bu olayın sıradan adli bir suç olduğunu amaçlamıştır.”

“Saldırganlar değil, aile suçlanmıştı”

Bu şekilde yapılan soruşturmada mağdur ailenin taleplerinin ve mağduriyetinin hiçbir aşamada dikkate alınmadığını vurgulayan Tunçdemir, şöyle devam etti: “Yapılan bu gayri ciddi soruşturma sonucunda hazırlanmış olan iddianamede bu olay mağdur ailenin kendilerini linç etmeye gelen güruha yönelik bir eylemi olarak değerlendirilmiştir. Mahkeme aşamasında da bu gayri ciddilik devam etmiş, 10 Aralık 2012 tarihinde yapılan duruşmada, duruşma zabıtları duruşma sırasında silinmiştir.

“Mahkemenin taraflı tavrı sürüyor” 

En son 16 Eylül 2013 tarihinde yapılan duruşmada ise huzurda ifade veren sanıkların beyanları olduğu gibi zapta geçirilmemiştir. Mahkeme bu beyanları yapılan soruşturma ve iddianameye uygun şekilde zapta geçirmiştir. Mağdur ailenin avukatı ve mağdur aile bu duruma müdahale etmiş, buna rağmen mahkeme bu taraflı tavrını sürdürmüştür. Bunun üzerine, mahkemenin adil karar veremeyeceğine inanan avukat Ali Hamamcı mahkemeyi terk etmiştir.

Eşit, özgür ve demokratik bir ülkede kardeşçe birarada yaşamı sağlayabilmenin yolu, ancak toplumun farklı din, dil, kimlik, kültür grupları arasında yaratılmak istenen uçurumların aşılması ile sağlanabilecektir. İnsanlık suçlarını zaman aşımına mahkum eden, katliamcıları affeden bir zihniyetin, bugün Malatya’da yansımasını gördüğümüz karanlık tarihi tekerrürden ibaret kılacağı aşikardır.

“Yargıya olan inancımız yerle bir oldu”


Sürgü olayı ile ilgili olarak savcılığın hazırlamış olduğu iddianame ve mahkeme süreci  insanca yaşam ve demokrasi için mücadele veren herkes gibi bizleri de derinden üzmüş, yargıya olan inancımızı bir kez daha yerle bir etmiştir. Her seferinde saldırganların ve katliam yapanların serbest bırakılması ne yazık ki ülkemizde linç kültürüne hizmet edip toplumu derin bir kaosa doğru sürüklemektedir.

Sürgü’de yaşanan da budur. Şimdi Evli ailesine yapılan da budur, aile mağdur olduğu halde suçlu çıkarılmaya çalışılmaktadır. Bizler ısrarla bir daha bu tür olayların yaşanmaması için gerçek faillerin bulunması ve cezalandırılması gerektiğini savunup bunun için mücadele ettik, bundan sonra da mücadelemize devam edeceğiz.”