Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği tarafından düzenlenen 14'üncü Ulusal İç Hastalıkları Kongresi, Antalya'da devam ediyor. Konusunda Türkiye'de düzenlenen en geniş kapsamlı kongre olarak gösterilen Ulusal İç Hastalıkları Kongresi'ne, 3 bin 300'ü aşkın sayıda hekimle birlikte 120 konuşmacı katıldığını belirten Kongre Genel Sekreteri Prof. Dr. İhsan Ertenli, düzenlenen basın toplantında sağlık alanındaki son gelişmeleri değerlendirdi.

Genel Sekreter Prof. Dr. Ertenli, sağlık alanında hasta memnuniyetinin yüzde 60'lara kadar gerilediğini söyledi. Prof. Dr. Ertenli, tüm sağlık kurumlarının Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çatısı altında birleşmesiyle önemli bir memnuniyet düzeyine ulaşıldığını kaydetti. Prof. Dr. Ertenli, "Yüzde 80'ler seviyesine ulaşan bu memnuniyet düzeyindeki gerilemenin birinci nedeni hastanın istediği doktora ulaşamaması. SGK birleşmesi, sağlık alanında yapılan en önemli adımdır, fakat çok ciddi bir maliyeti de beraberinde getirdi. Sevk zinciri olması lazım. Fakat oy kaybı endişesi nedeniyle hayata geçirilemiyor" diye konuştu.

KALP KRİZİ İLK SIRADA

Basın toplantısında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Güleç, kalp krizinin hekimlerin ve hastanelerin tüm donanımına rağmen hala bir numaralı ölüm nedeni olduğunu söyledi. Hekimlerin, hasta geldiği anda ne yapması gerektiğini çok iyi bildiğini fakat Türkiye'de kalp krizi geçiren insanların ölmeye devam ettiğini belirten Prof. Dr. Sadi Güleç, "Doktorlar ve sağlık ekibi son derece donanımlı ama dünyada kalp krizinden ölümün en yüksek olduğu yer Türkiye. Böyle bir şey mümkün olabilir mi? Olabilir. Biz çok donanımlıyız ama hasta donanımlı değil" dedi.

SABAH BEKLENMEMELİ

Prof. Dr. Güleç, kalp krizi başladıktan ilk 30 dakika sonrasında kalp hücrelerinin ölmeye başladığını, krizin 12'nci saatinde tıkalı damarın beslediği hücrelerin yüzde 90'ının öldüğünü anlattı. Prof. Dr. Güleç, "Dolayısıyla geceleyin ağrısı başlayan biri hele sabah olsun dedikten sonra aradan 15 saat geçtikten sonra bana gelirse, ne yaparsam yapayım hastanın kaybettiği hücreleri geri getiremem. O kaybettiği kas kitlesi nedeniyle ritim problemlerine maruz kalır. En azından o anda ölmese bile, ömrünün bir 10- 15 yılı gider" şeklinde konuştu.

KRİZİN BELİRTİLERİ

Hastaların kalp krizi konusunda donanımlı olmak zorunda olduğunu belirten Prof. Dr. Sadi Güleç, şöyle konuştu:

"Maalesef kalp krizleri Yeşilçam filmlerindeki gibi gerçekleşmiyor. Hulisi Kentmen'in kravatını gevşetip, göğsüne bastırması şeklinde gerçekleşmiyor. Öyle olduğu zaman zaten herkes kalp krizi olduğunu anlıyor ve hızla hastayı acil servise getiriyorlar. Ama hastaların yarısından fazlasında midesinde hafif bir ağrı, bulantı veya omzu ağrımaya başlıyor. 'Hiç olmamıştı böyle bir ağrı, bir tatsızlık var bende' diyor. Hafif hafif terleme buna eşlik ediyor."

Kalbin diğer dokular gibi ağrı sistemi olmadığını ve etraf dokuları yardıma çağırarak sinyal verdiğini kaydeden Prof. Dr. Güleç, kalp krizinin midede ağrı, kolda uyuşma şeklinde kendi gösterebildiğini kaydetti. Ama tüm bu ağrılara tatsız bir havanın eşlik edeceğini belirten Prof. Dr. Sadi Güleç, "Bir insanda sıra dışı, daha önce hiç karşılaşmadığı bir ağrı olabilir. Gece, birden gelen, içinde bir tatsızlık duygusu, hafif terleme, kaygı havası oluştuğu zaman gecenin üçü de olsa 'Dur şimdi çocukları uyandırmayayım' dememesi lazım 'Gazdır gaz' deyip ilaç almaması' lazım" diye konuştu.

GRİP AŞISI TAKVİMİ

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Selim Badur, grip aşılarının uygulanmasının eylül ve ekim ayları içinde başladığını fakat gerçekleştirdikleri laboratuvar çalışmalarının sonuçlarına göre Türkiye'de eylül, ekim, kasım ve hatta Aralık aylarında grip görülmediğini söyledi. Prof. Dr. Badur, "Bizim ülkemizde son 4 yıldan beri girip ocak ayında başlıyor. Şubat, mart, nisanda pik yapıyor ve mayıs ayında ortadan kalkıyor. O zaman klasik söylem 'Aralık'a kadar aşı olunur sonra olunmaz' söylemini tartışmamız, değiştirmemiz lazım" diye konuştu.

Prof. Dr. Badur, bilimsel verilerin bu şekilde olmasına karşın özellikle 2011 yılında Ağustos ayı ortasında Türkiye'de grip aşılarının piyasaya çıktığını kaydetti. Prof. Dr. Badur, "Bu durum dünyanın hiçbir ülkesinde olmaz. Hiçbir ülkede örneği yoktur. Siz Ağustos ayı ortasında bağışıkladığınız bir kişinin koruyuculuğunu, Ocak ayında azaldığını unutmuş oluyorsunuz" dedi.

DİYABET ORANLARI ARTIYOR

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerim Güler, diyabetin dünyayı tehdit eden en önemli hastalıklardan biri olduğunu söyledi. Prof. Dr. Güler, görülme sıklığı yıllar içinde artış gösteren diyabet konusunda Türkiye çapında 2002 yılında yapılan bir araştırmanının sonuçlarına göre, diyabetin toplumun yüzde 7.2'sinde 2 milyon 600 bin kişide görülmekte iken 2010 yılında tekrarlanan bu araştırmada rakamların yüzde 13.7'ye, 6 milyon 500 bin kişiye yükseldiğinin altını çizdi. Prof. Dr. Güler, "Ama asıl tehlike prediyabetik durum ve metabolik sendromdaki artış oranıdır. Bozulmuş glikoz toleransı denilen bu tablo aynı çalışmada 2002 yılında yüzde 6.7 oranında iken, 2010 yılında yüzde 30.4'e ulaşmıştır. Yani, 8 yıl içinde bir milyon 800 bin kişiden 13 milyon 500 bin kişiye yükselmiştir" diye konuştu.

Diyabetin tüm dünyada artış gösterse de risk faktörleri mücadeleyle önlenebilecek bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Kerim Güler, "Ailesinde diyabet olsun olmasın obez kişiler diyabet yönünden araştırılmalıdır" dedi.

Antalya'da düzenlenen 14'üncü Ulusal İç Hastalıkları Kongresi'nin basın toplantısında ayrıca, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Selçuk Dağdelen, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Kiraz, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yunus Erdem de yer aldı.