"İnsanların ırkından, renginden, cinsinden, cinsel yöneliminden, dilinden, din ve mezhebinden, inancından, etnik kimliğinden, siyasi-vicdani ve felsefi kanaatinden bağımsız olarak, insan olmaktan gelen hakları ve dokunulmazlıkları olduğu temel fikri dünya çapında yeterli koruma bulamamaktadır. İnsanlık korkudan ve yoksulluktan kurtulma hakkını kullanamamaktadır. Siyasal iktidarlar insan haklarını araçsallaştırılmaya devam etmektedir."

11 Eylül 2001'de gerçekleştirilen saldırıların ardından geliştirilen güvenlik eksenli politikalar nedeniyle hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı ve dünya çapında militarist, otoriter yönetim anlayışlarının güçlendiği belirtilen açıklamada, NATO'nun yeni strateji belgesi ve geliştirmeye çalıştığı füze kalkanı projesinin de bölgesel savaşların yaşanma ihtimalini artırdığı ifade edildi. Küreselleşme politikaları ve kontrolsüz büyüme sonucu yaşanan ekonomik ve ekolojik krizlerin yol açtığı hak ihlallerine değinilen açıklamada, Türkiye'de ise Kürt sorununun insan hakları sorununun en önemli halkası olmayı sürdürdüğü belirtildi. İHD'nin açıklamasında, çatışma ortamının tırmanması, KCK operasyonları ve BDP'ye uygulanan baskılar eleştirildi. Açıklamada, "Ölüm cezasının kaldırılmasının üzerinden 10 yıl geçtikten sonra otoriterleşen başbakanın tekrar tartışma açarak ölüm cezasını hatırlatması, insan haklarına dayalı bir demokratikleşmeyi gerçekleştiremeyeceğimize dair bir karamsarlık havası oluşturmuştur" denildi.

İHD, 2012'de Türkiye'de işkence yasağının ihlal edildiğini, kamuoyunu yakından meşgul eden çeşitli davalarda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, ana dilde savunma hakkının engellendiğini belirterek, açıklamada, uzun tutukluluk süreleri, ifade özgürlüğü, işçi ölümleri, asker intiharları, tutuklu milletvekilleri, gazeteciler, sendikacılar, siyasetçiler, cezaevlerindeki durum, kadına yönelik şiddet, cinsiyet ayrımcılığı vb. konulara ilişkin veriler paylaşıldı.

Açıklamada 2012'de Türkiye'de gerçekleşen hak ihlallerine ilişkin başlıklar şöyle:

- "Roboski'de 19'u çocuk yaşta olan 34 yurttaşımızın savaş uçaklarından atılan bombalar ile katledilmesi olayı üzerinden bir yıl geçmesine karşın hala sorumluları ortaya çıkarılamamış ve adalet tesis edilememiştir."

- "Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı konusundaki sorunlar sürmektedir."

- "Toplu mezarlar görmezden gelinmekte, gözaltında kayıplar ve faili meçhuller bulunmamaktadır."

425 kişi yaşamını yitirdi

- "1 Ocak - 30 Eylül 2012 tarihleri arasında çıkan çatışmalarda, 185 asker, polis ve korucu, 224 PKK militanı ve 16 sivil olmak üzere, 425 kişi yaşamını yitirmiştir. 319 asker, polis ve korucu, 12 militan ve 124 sivil olmak üzere toplam 455 kişi yaralanmıştır. Kara mayınlarının patlaması sonucu 16 kişi yaşamını yitirirken, 37 kişide yaralanmıştır. Meskun mahalde patlatılan bombalar sonucunda 14 kişi yaşamını yitirmiş, 15'i güvenlik görevlisi, 91'i sivil olmak üzere 106 kişi yaralanmıştır."

"İşkenceye sıfır tolerans' lafta kaldı"

- "Güvenlik güçlerinin şiddeti sonucu ölümler 2012'de de devam etmiştir. Yılın başından 30 Kasım 2011 tarihine kadar yargısız infaz, dur ihtarı ve rastgele ateş açma sonucu 35 kişi yaşamını yitirmiştir. Aynı dönemde 19 faili meçhul cinayet işlenmiş, cezaevlerinde 13'ü Şanlıurfa Cezaevinde yanarak olmak üzere 69 kişi, gözaltı merkezlerinde ise 9 kişi şüpheli bir biçimde yaşamını yitirmiştir. 2012 yılında da 'işkenceye sıfır tolerans' söylemi lafta kalmaya devam etmiştir. Kasım ayı sonuna kadar TİHV'e yapılan işkence ve kötü muamele başvuru sayısı 506'dır. 217 kişi aynı yıl içinde işkence gördüğünü belirtmiştir. İHD'nin verilerine göre ise 2012 yılının ilk on ayında işkence gördüğünü belirten kişi sayısı 397'dir. Resmi kayıtlı mekânlar dışındaki yerlerde (sokakta, araçlarda, toplantı ve gösterilere müdahale sırasında) işkence ve kötü muamele uygulamalarının sıklığı artmakta, cezasızlık işkenceyi teşvik etmektedir. Hala işkence yapanlara resen dava açılmıyor, açılan davalar da çok uzun sürüyor, beraat ya da en asgari cezalar ile sonuçlanıyor. Kaldı ki mevcut mevzuatımızda da hala "zamanaşımı" gibi mutlak yasak anlayışıyla bağdaşmayan pek çok düzenleme bulunuyor."

- "Öte yandan askeri ceza ve disiplin evleri de yoğun işkence ve kötü muamele iddialarına karşın hala her türlü denetimden uzak kapalı bir kutu durumundadır. Buralarda yaşanan işkence ve kötü muamele olayları hakkında ancak bir ölüm gerçekleştiğinde kamuoyunun bilgisi olabiliyor."

- "Ayrıca TSK da asker intiharları dikkat çeken bir durumdur İşkence ve kötü muamelenin yoğunluğu, şikâyet mekanizmalarına ulaşma konusunda yaşanan sıkıntılar ve denetim eksikleri ve baskılar zorunlu askerlik hizmeti yapan kişilerde çaresizlik duygusunun artırarak intihara yol açmaktadır."

- "Vicdani retçilerin 2012 de AİHM'in "sivil ölüm" olarak nitelediği ağır muamelelere maruz kalmalarına yol açan uygulamalar devam etmiş,  AİHM kararları yine yerine getirilmemiştir."

6529 gözaltı, 1831 tutuklama

- "2012 yılında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü hakkına yönelik yine ciddi müdahaleler olmuştur. Müdahaleler sonucu 4 kişi yaşamını yitirmiş, 555 kişi yaralanmıştır. Güvenlik görevlilerinin aşırı ve orantısız güç kullanımında kimyasal aparatlar ( biber gazı ) önemli bir yer tutmaktadır. Nitekim ölüm olaylarının tamamı gazın etkisi ya da gaz bombası kapsülünün isabet etmesi sonucu gerçekleşmiştir. Ayrıca bu tür müdahaleler sırasında 6529 kişi gözaltına alınmış, 1831 kişi tutuklanmıştır. Müdahalelerde işkence dâhil her türlü kötü muamele yaşanmıştır."

- "12 Eylül 2012'de tecridin kaldırılması, anadilde eğitim ve savunma gibi taleplerle başlatılan ve 67. gününde Abdullah Öcalan'ın çağrısı ile sonlandırılan açlık grevlerinde yetkililerin mahpusların yaşamlarını koruma yükümlülüklerini yerine getirmede gösterdiği isteksizlik ve duyarsızlık kaygı verici olmuştur."

Gazeteciler hapiste

- "Basın Özgürlüğü alanında yaşanan ihlaller 2012'de daha da artmıştır. Halen tutuklu olan gazeteci sayısı 75'dir. Yayını durdurulan gazete ve dergi sayısı ise tespitlerimize göre 17'dir. Ayrıca 564 adet yayına (kitap, takvim, afiş, broşür, poster) el konmuştur. Erişime engellenen web sitesi ise sayısı 22536'dır."

İfade özgürlüğüne 908 yıl 2 ay 8 gün hapis

- "2012 yılında ifade özgürlüğü kapsamında 301 kişi hakkında toplam 908 yıl 2 ay 8 gün hapis cezası verilmiştir. 1088 kişinin ise yıl içinde yargılanması devam etmiştir. 5 kişiye toplam 43780 TL para cezası verilmiş olup 50 kişinin yargılanması ise 3. yargı paketi uyarınca ertelenmiştir."

- "İnsan hakları savunucularının üzerindeki baskılar 2012 yılında da devam etmiştir. İHD MYK üyeleri Muharrem Erbey, Osman İşçi ve Ali Tanrıverdi'nin de aralarında olduğu 15 İHD yöneticisi tutuklu bulunmaktadır."

Adil yargılanma hakkı ihlalleri sürüyor

- "2012 yılında adil yargılanma hakkı ihlalleri devam etmiştir. 2012 yılında CMK 250-251-252. Maddelerle görevli ve yetkili ağır ceza mahkemelerinin kamuoyunun tepkisi ile kapatılması karşısında, bunların yerine toplam 11 bölgede TMK 10. Madde ile görevli ve yetkili ağır ceza mahkemelerinin kurulması adil yargılanma önündeki en büyük engeli oluşturmaya devam etmektedir."

Siyasi, hukuki, idari baskı sürüyor

- "KCK operasyonlarıyla yürütülen siyasi, hukuki ve idari baskı devam etmekte, uzun tutukluluk süreleri göze çarpmaktadır. 2012 yılının ilk 11 ayında bu kapsamda 2194 kişi gözaltına alınırken 912 kişi tutuklanmıştır. Bu sayılar geçen yıl 2047 gözaltı, 836 tutuklama şeklinde olmuştur."

Kadına yönelik şiddetin en yoğun olduğu ülke

- "Türkiye kadına yönelik ayrımcılık ve şiddetin çok yoğun olduğu bir ülke olma özelliğini korumaktadır. İHD'nin verilerine göre 2012 yılının ilk 10 ayında toplam 216 kadın öldürülmüş, 96 kadın yaralı olarak kurtulmuş ve 519 kadın şiddet, taciz ve tecavüze maruz kalmıştır."

- "Hukuk sisteminin halen cinsiyetçi öğelerden arındırılamamış olması, yargı ve kolluk güçlerinin uygulamalarında kadına, erkek egemen kimliğin ötekileştirici bakışıyla bakmaları ülkemizi kadınlar için yaşanması zor bir ülke haline getirmektedir."

- "Ayrıca ülkede heteroseksüelliği mutlaklaştıran erkek egemen zihniyet karşısında farklı cinsel yönelimi olanlar ayrımcılığa, nefret içerikli saldırı ve şiddete maruz kalmaktadırlar. 2012 yılın ilk 11 ayında nefret cinayetleri sonucu en az 8 trans, 1 gay birey yaşamını yitirmiştir."

- "İş yerlerinde sağlık ve iş güvenliği açısından etkin denetim mekanizmalarının işletilememesi nedeniyle her geçen gün iş kazaları ve meslek hastalıkları artmakta işçilerin sağlıklı yaşam hakları ellerinden alınmaktadır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin raporuna göre 2012 yılının ilk 11 ayında tüm iş alanlarında iş kazaları/cinayetleri sonucu en az 815 işçi yaşamını yitirdi, 3184 işçi de yaralandı."

- "2012 Eylül'ünde İzmir'in Menderes ilçesi Ahmetbeyli Köyü sahillerinde çoğunluğu kadın ve çocuk olan 63 mülteci boğularak yaşamını yitirmiştir.

KESK üyeleri ITUC’un da gündeminde
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu bir açıklama yayımlayarak insan haklarının garantisi olan işçi sınıfına yönelik 2012’de gerçekleşen saldırıları gündemine taşıdı. 2012’de binlerce işçinin iş kazalarında öldüğüne, birçok sendikacının hükümetler tarafından öldürüldüğüne yüzlercesinin hapse atıldığına değinen ITUC, yüzlerce işçinin öldüğü Bangladeş ve Pakistan’daki fabrika yangınlarına, Türkiye’de sendikal faaliyetleri nedeniyle tutuklanan KESK üyelerine, Panama’da hükümetin özelleştirme programına karşı eylemlerde öldürülen işçilerin ve üzerinde durdu.

Mısır’da sokakları boş bırakmayan işçi sınıfının Mursi’ye de geri adım attırdığına işaret eden ITUC, Güneybatı Asya’da işçilerin yaşadığı insan hakları gasplarına da dikkat çekti.

EMEP: ‘İnsan hakları alanında bir arpa boyu yol gidilmedi’
EMEP, bir basın açıklaması yayımlayarak Türkiye’de insan hakkı ihlallerinin her geçen gün arttığına işaret etti. Kürt sorununun çözümsüzlüğü nedeniyle yaşanan çatışmalarda ölenlere dikkat çeken EMEP, asker intiharlarındaki artışa da değindi.

“Dur ihtarına uymadığı” gerekçesiyle yaşanan ölümlerin, hapishanelerde, sorgularda işkence ve kötü muamelenin devam ettiğini belirten EMEP, kadına yönelik şiddetin ve kadın ölümlerin sistematikleştiğinin altını çizdi.

Kaybedilen faillerin açığa çıkarılmaması, siyasi cinayetlerin çözülmemesi, işkenceci asker ve polislerin korunması gibi uygulamaların hak ihlallerini teşvik ettiğini ifade eden EMEP, açıklamasını şu sözlerle sonlandırdı: “Dünyada olduğu gibi ülkemizde de insanın ve insanlığın düşmanı elbette bu sömürü, soygun ve savaş düzenidir. İnsan hak ve özgürlüklerinin; yaşam hakkının güvencede olduğu, insanca çalışma ve yaşama koşullarının sağlandığı, basın, ifade, örgütlenme ve siyasal hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı demokratik bir ülke tüm toplumun ortak özlemidir. Bu özlemin gerçekleşmesi için, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkan halk güçleri mücadeleden kaçınmayacaktır.”

Adana’da insan hakları savunucularının davasına çağrı
Adana HDK, İHD, TİHV, ÇHD, Tuhay-Der üyeleri İnönü Parkı’nda bir açıklama yaparak insan hakları ihlallerinin arttığına dikkat çekti. Kürt sorunun çözümsüzlüğün, zorunlu din dersi uygulamalarıyla gerçekleştirilen dinsel ayrımcılık uygulamalarının ve asgari ücretin insanca yaşamaya yetecek miktarda olmamasının insan hakları ihlali olduğunu belirten eylemciler çocuk hakları ihlallerindeki artışa, kadınlara yönelik şiddetin ve cinayetlerin artışına da dikkat çekti. Eylem, insan hakları savunucularının yargılandığı 11 Aralık günü, saat 13.00’da eski Adana Adliyesi önünde gerçekleştirilecek olan basın açıklamasının çağrısıyla sonlandırıldı.

Eylemde temel insan haklarının güvence altına alınması için şu şartların yerine getirilmesi gerektiği belirtildi:

l. Yaşam Hakkının güvence altına alınması sağlanmalıdır.
2. İşkence görmeme hakkı güvence altına alınmalı ve İşkence yapanlar yakalanarak en ağır cezaya tabi tutulmalıdır. Mahkeme önünde tekrarlanmayan ifadelerin delil sayılması önlenmelidir.
3. Adil yargılanma sistemi güvence altına alınmalıdır
4. Düşünceyi İfade Etme Özgürlüğü güvence altına alınmalıdır.
5. TCK’nin değişik maddelerinde kişinin özel hayatına ve haberleşmenin gizliliğine karışmayı mümkün kılan her türlü muğlak ifade kaldırılmalıdır.
6. Ana dilde eğitim ve sağlık hakkının kullanımı sağlanmalıdır.
7. Siyasi partiler, dernekler, sendikaların örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır. Toplantı, gösteri ve yürüyüş yasaları, basın ve iletişim ile ilgili yasalar yeniden düzenlenmelidir. Tüm çalışanların toplu sözleşmeli, grevli sendikalaşma hakları tanınmalıdır.
8. Hukuk sistemi emekçi halklar ve insanlık lehine yeniden oluşturulmalıdır. Cezaevlerindeki her türlü anti-demokratik ve insan hakları ihlalleri içeren uygulamalar kaldırılmalıdır.
9. Yerinden yerel yönetim ilkesi sağlanmalı, bireylerin yaşam çevrelerine ilişkin verilecek kararlara katılımı sağlanmalıdır.
10. Seyahat özgürlüğü hakkı hiçbir bölge ve yerleşim ayrımı yapılmaksızın özgürce kullanılmalıdır.
11. Kutsal devlet anlayışı yıkılarak kişi hak ve özgürlüklerinin korunmasını temel alan bir anayasa oluşturulmalıdır. Böyle bir anayasanın oluşturulması sürecine toplumun her kesimi etkin bir biçimde katılabilmelidir.
12. İnsan hakları, temel hak ve özgürlükler çerçevesinde demokrasi konusunda kapsamlı, etkin eğitim programları gerçekleştirilmeli ve bu kültürün toplumun her kesiminde özümsenmesinin temelleri atılmalıdır.
13. Eğitim ve Sağlık hakkı doğuştan kazanılmış en temel bireysel ve toplumsal bir haktır. Demokratik yaşamın en temel unsuru olan bu haklarda kimse mahrum bırakılamaz, satılamaz, devredilemez ve tasarruf edilemez. Eğitim ve sağlık hakkı sınırlandırılmamalıdır.

Ankara Tabip Odası’ndan açıklama
Ankara Tabip Odası da bir açıklama yayımlayarak dünya genelinde işsizliğin, açlığın, yoksulluğun, savaşların ve nefret söyleminin de arttığını ve bu artışla paralel insan hakları ihlallerinin de arttığını belirtti.

BİRGÜN