Tunceli'deki birliğinde askerlik hizmetini yaparken firar eden Demirkaya, geçen mart ayında ifade vermek üzere Aydın'da karakola gitti. Asker kaçağı ve hakkında tutuklama kararı olduğu belirlenen Demirkaya, adliyeye sevkedildi. Nöbetçi Mahkeme tarafından tutuklanan Demirkaya, cezaevine götürüldüğü sırada kaçtı. Demirkaya, kendisini takip eden polis memuru M.S.'nin tabancasından çıktığı belirlenen kurşunla başından vurularak, yaşamını yitirmişti. Tutuklanan polis memuru M.S. hakkında 'Olası kast ile adam öldürmek' suçundan 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Aydın 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davanın bugün yapılan ilk duruşmasına, tutuklu sanık M.S., avukatları Ergüven Yakan, Savaş Akçöltekin, ölen Demirkaya'ın annesi Şükran Yükselen Canbazoğlu, kardeşleri İmranhan Hürkan Demirkaya ve Ulaş Demirkaya ile avukatları Mehmet Bülent Tokuçoğlu katıldı. Çok sayıda polis memurunun da yakından takip ettiği duruşmada anne Şükran Yükselen Canbazoğlu gözyaşlarına hakim olamadı.

DÜŞÜNCE SİLAH ATEŞ ALDI İDDİASI

Sanık polis memuru M.S.'nin sol kolunda bulunan vidalı alet dikkat çekti. M.S. ifadesinde, "Mahir'i Efeler Polis Merkezi'nden kelepçesiz aldık ve kendisini askeri mahkemece yol yakalaması olduğu için adliyeye götürdüğümüzü söyledik. Mahir ile adliyede yaklaşık 1.5 saati birlikte geçirdik. Mahkemenin kararından sonra, annesinin kaza geçirdiğini, bu nedenle 3 defa ameliyat olduğunu söyleyip kelepçe takılmamasını rica etti. Biz de iyi niyet gösterip kelepçe takmadan ailesiyle vedalaşmasına müsade ettik. Ailesiyle vedalaştığı sırada bir anda kaçmaya başladı. Önce sözlü olarak iki kez ikaz ettim. Ardından uyarı ateşi açtım. Aramızdan 4-5 metre mesafe kaldığında etkisiz hale getirmek için ayaklarından vurabilirdim, ama yapmadım. Merdivenli sokakta kovalarken merdivenlerin bittiği yerdeki çiçekliğe ayağım takıldı, düştüm. Düşerken silahım elim tetikte olduğu için ateş aldı. Silahın şarjör kısmı yere çarpınca silahım bir el daha ateş aldı. Son atılan iki kurşun ise tamamen istem dışıydı. Yerde yatarken maktulün 3-4 adım attığını gördüm. Kalktığımda ise yerde yatıyordu. Yanına gittiğimde başında kan vardı. Civardaki dükkanlardan bez isteyip yaraya tampon yaptım. Bir yandan da çevredekilerin ambulans çağırmasını istedim" dedi.

SON SÖZÜ 'ÇARESİZİM' OLDU

M.S., son anları ise ifadesinde şöyle anlattı: "Mahir merdivenlerden inerken 'dur kaçma' diye, uyardım. Fakat, 'Kaçmak zorundayım' dedi. Daha sonra yerde yatarken tekrar başını tuttum ve 'Neden böyle yaptın?' diye sordum. 'Çaresizdim abi' yanıtını verdi. Daha sonra olay yerine çağrılan ambulansa kendi ellerimle bindirdim. Ailesinden özür diliyorum. Kendim ve ailem bu olaydan sonra perişan olduk. 5 yaşındaki çocuğum, eşim ve ben psikolojik tedavi görüyoruz. Kesinlikle kendisini etkisiz hale getirme gibi bir düşüncem olmadı" diye konuştu.

Demirkaya'nın annesi Şükran Yükselen Canbazoğlu polis M.S.'nin anlattıklarının tamamen yalan olduğunu ileri sürüp, şikayetçi olduğunu belirtti. İmranhan Hürkan Demirkaya, olay anında ağabeyini yanında olduğunu belirtip, gördüklerini anlattı. Mahir'in diğer kardeşi Ulaş Demirkaya ise olayı görmediğini fakat sanıktan şikayetçi olduğunu söyledi.

TAHLİYE KARARI ÇIKTI

Daha sonra olaya karışan iki polis memuru, olaya tanık olan bir gazeteci ve Mahir'in vurularak düştüğü yerin etrafındaki dükkanlarda çalışan 4 tanığı dinleyen mahkeme heyeti, sanık avukatlarının da savunmalarını aldıktan sonra kararını açıkladı. Hakim Mustafa Mutlu, sanığın tutuklu kaldığı süreyi, suçun niteliğinin değişebileceğini gözönünde bulundurarak tahliyesine kara verip, yurtdışına çıkış yasağı koydu.

KARARI TEMYİZ EDECEĞİZ

Karar açıklanacağı sırada anne Şükran Yükselen Canbazoğlu, salondan çıktı. Daha sonra, sanık M.S.'nin tahliye olduğunu öğrenen Canbazoğlu, karara tepki gösterdi. Canbazoğlu, adliye çıkışında görüntü almaya çalışan gazetecilere, "Niye çekiyorsunuz, beni çekeceğinize katilleri çekin" diye bağırdı.

Demirkaya Ailesi'nin avukatı Mehmet Bülent Tokuçoğlu, sanığın tutuksuz yargılanması kararına itiraz edeceklerini söyledi. Tokuçoğlu, "Beklenen bir sonuç değil. Yargılama olası kast ile adam öldürmeye teşebbüs üzerine yapılıyor. Bu ağır cezalık bir suç. Polisin tahliye edilmesi bize göre hukuken doğru değil. Çünkü deliller henüz tam olarak toplanmış değil, sadece görgü tanıklarının ifadeleri mevcut. Bu aşamada böylesine bir karar verilmesine hukuken uygun bulmuyorum. Tüm deliller toplandıktan sonra bu karar tersine de dönebilir. Keşif yapılmadan ve olay yerinde incelenmeden, daha çelişkiler giderilmeden 5-6 el silah atışının olduğu söylenirken tahliye kararı verilmesi bize göre doğru değil. Ama adalet sonunda tecelli edecektir diye düşünüyoruz. Yanlış karar Bağdat'tan, Ankara'dan döner. Bu karar tamamen devletin, polisini korumaya çalışmasıdır" dedi.

BARAN TURSUN'UN BABASI DA ADLİYEDE

İzmir'de 2007 yılında polisin silahından çıkan kurşunla hayatını kaybeden Baran Tursun'un babası Mehmet Tursun da adliye çıkışında karara tepki gösterdi. Aileye destek için Aydın'a geldiğini dile getiren Mehmet Tursun, "İzmir'de polis tarafından öldürülen Baran Tursun'un babasıyım. Polisin cinayet işlediği zaman başvurduğu entrikaları anlatmak için buraya geldim. Daha önceki polis kurşunuyla meydana gelen ölüm olaylarının hepsinin savunması benzer şekilde. Burada da aynı benzerlikte bir savunma görüyoruz. Buradaki polisin ifadeleri önceki polislerle tıpa tıp aynı. Nedir bu 'silahımız irademiz dışında patladı. Aileden özür diliyoruz. Polis vazife ve salahiyetleri kanunu adam öldürmek değildir. Polisin görevi adam yaşatmaktır" diye konuştu.



CU (AÖ/RT)