Diyarbakır'da 9 Temmuz 2011 tarihinde, kaza yapmış gibi davranarak yol kesen PKK'lı bir grup terörist tarafından, içinde bulunduğu araçtan indirilen Lice 2’nci Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı’nda görevli evli ve 1 çocuk babası Astsubay Başçavuş Abdullah Söpçeler kaçırılmıştı. Terör örgütü PKK yanlısı yayın yapan ROJ TV, 29 Temmuz 2011 günü, kaçırıldıktan 20 gün sonra Astsubay Başçavuş Abdullah Söpçeler'in görüntülerini yayınlamıştı. Görüntülerde Söpçeler, "Öncelikle olarak aileme seslenmek istiyorum. Sağlık ve genel durumum iyi. Burada bize iyi davranıyorlar. Rehin alındığımız günden beri herhangi bir kötü muamelede bulunmadılar. Kendi faydalandıkları her türlü imkan ve olanaklardan bizi de faydalandırdılar. Kendinizi fazla yıpratmayın. Tek dileğim biran önce sizlere kavuşmak. İkinci olarak bütün sivil toplum kuruluşlarına, insani yardım derneklerine, insan hakları örgütlerine, aydın insanlara, 'Bu soruna ben de katkıda bulunurum' diyebilen ve çözümü gerçekleştirmek isteyen bütün insanlara seslenmek istiyorum; Bu akan kan ve gözyaşlarının durması, ölümlerin bitmesi adına bu ılımlı ve yumuşak ortamın devam ettirilip, barış ortamının sağlanması ve ailemize biran önce kavuşmamız adına ellerinden gelen gayreti ve çaba göstermelerini diliyoruz" diye konuşmuştu.

Ancak aradan geçen 1 yıla rağmen Söpçeler, ailesine kavuşamadı. Aile fertleri ise umutlu geleeck iyi bir haber bekliyor.

CHP'Lİ MİLLETVEKİLİ TEPKİLİ

Hemşehrisinin yanı sıra başka devlet personelinin de terör örgütünün elinde bulunduğunu yaptığı yazılı açıklamada belirten CHP Kırklareli Milletvekili ve İçişleri Komisyonu Üyesi Mehmet Siyam Kesimoğlu, şunları söyledi:

"Hepimizin bildiği gibi, askerlerimiz, polisimiz ve Mülki İdare amirimiz 1 yıldır terör örgütünün elinde. Onun dışında son bir yıllık süreçte kaçırılan 100'ün üzerindeki vatandaşımızdan önemli bir bölümü de, terör örgütü tarafından alıkonuluyor ve akıbetlerinden haber alınamıyor. Kırklarelili hemşehrimiz Astsubay Abdullah Söpçeler, Uzman Çavuş Zihni Koç ile birlikte, 9 Temmuz 2011’de Diyarbakır Bingöl Karayolunda terör örgütü tarafından kaçırılmıştı. Bu olayın ardından kaçırmalar birbirini izledi. Kaymakam adayı Kenan Erenoğlu 12 Ağustos 2011’de, polis memuru Nadir Özgen 10 Eylül 2011’de ve Uzman Çavuş Kemal Ekinci de Ekim 2011’de Şırnak’tan kaçırılmıştı. Aradan bir yıl geçti Abdullah Söpçeler ve diğer kaçırılanlar bir yıldır ailelerinden ayrılar, bir yıldır çocuklarına sarılamıyor, ana babalarıyla hasret gideremiyorlar. Devletimiz de bir yıldır büyük bir acz ve utanç tablosu içinde."

HÜKÜMETİ ELEŞTİRDİ

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'i de eleştiren Kesimoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin konuyla ilgili soru önergeme verdiği cevapta ise 7 kamu görevlimizin terör örgütü tarafından alıkonulduğunu açıkladı. Ne yazık ki son durum itibariyle bu sayı 20’ye çıktı. Peki, bu süreçte ne oldu? İçişleri Bakanı soru önergelerimize çelişkili cevaplar verdi. 'Yerlerini biliyoruz' dedi. Ama bilinen o yerlere operasyon düzenleyip devlet görevlilerini kurtarmadı. İmralı, Oslo pazarlıkları ortaya çıktı, bu pazarlıklarda PKK’nın kentlerde silah ve patlayıcı yığmasına göz yumması gündeme getirildi ama devlet görevlilerimiz gündeme bile gelmedi. Devletimizin tüm askeri ve istihbari olanaklarını İsrailli er Şalit için seferber eden, kükreyen aslan Başbakan Erdoğan konu bizim kamu görevlilerimize gelince dut yemiş bülbül kesildi. Kendisine 'Ortadoğu’nun büyük lideri' sıfatını layık gören ve bölge lideri olma iddiası taşıyan, dün Libya’ya bugün Suriye’ye karışma, hatta Esad’ı devirme cüretini kendinde gören Sayın Başbakan bu süre içerisinde tek bir açıklama yapma gereği bile duymadı. Devlet görevlilerimiz, bırakın kurtarılmayı, adları bile geçmemekte bu kişiler kamuoyuna unutturulmaya çalışılmaktadır. Üstelik aileleri bizzat devlet yetkilileri tarafından korkutularak açıklama yapmaları engellenmektedir. 10 yıldır iktidarda olan bu hükümet sadece kendi döneminde kaçırılanların değil, örgüt tarafından kaçırılan ve neredeyse 20 yıldır hiç bir haber alınamayan askerlerimiz konusu üzerine gitmeyişinin de vebalini taşımaktadır. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir acz içine sokulmuştur. Dünyanın neresinde olursa olsun, gelişmiş bir demokrasi ülkesinde, devlet adamı sorumluluğu taşıyan liderler tarafından yönetilen ülkelerde 10 kamu görevlisinin terör örgütünün elinde olması önemli bir olaydır. Hükümetler nerede olsa ya gereğini yapar ya istifa eder. Ancak ülkemizde yaşananlar, hükümetin terör örgütüyle danışıklı dövüş içerisinde olduğunu ve kaçırılan askerlerimizin de bu planın bir parçası olarak gündeme getirilmediği izlenimini vermektedir. Ve bu da dünyanın neresinde olursa olsun yüce divanlık bir suçtur. Hükümeti ve Başbakan Erdoğan’ı bir kez daha uyarıyorum, yarın koşullar değiştiğinde bu büyük suçun hesabı Yüce Divanda sorulacaktır. Bir başka divan da kaçırılanların bir yıldır babasına sarılamayan çocukları, bir yıldır evladını koklayamayan ana babaları, bu ülkenin şehit düşen evlatları, o şehitlerin tüm yakınları için kurulacaktır." 



MK(LK/SS)