Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na verilen Meclis Araştırması önergesi şöyle: "İstanbul Şile’de görevlilerin yaşam haklarını ihlal eden ve geride yaslı aileleri bırakan ihmal ve kusurlar zincirinin aydınlatılması, sorumluların tespit edilmesi, arama-kurtarma ekibini göreve ve ölüme tehdit ve baskıyla gönderen sorumluların hesap vermesi, botların ve araçların ülkemiz koşullarına uygun olmamasına rağmen ülkemizde konuşlandırılmasında sorumluluğu bulunan kişilerin tespit edilmesi için Anayasamızın 98’inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğünün 104 üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz. "

GEREKÇE

"Türkiye’de ihmal veya bilinçsizlikler nedeniyle yaşanan can kayıpları ve bu can kayıplarından doğrudan veya dolaylı olarak sorumlu olan kişilerin cezalandırılmak yerine korunması, kollanması artık vazgeçilmez ve alışılagelmiş bir hal almaktadır. İstanbul Şile’de batan Volgo-Balt 199 isimli geminin arama-kurtarma çalışmalarına katılmak üzere hareket eden Kıyı Emniyeti-7 Tahliye botunda görevli ekibin hayatına mal olan vahim olayın yaşanmasının üstünden bir hafta gibi bir süre geçmesine rağmen bu olayın aydınlatılması konusunda henüz somut bir sonuç elde edilemediği gibi, her geçen gün ortaya atılan yeni iddialar kamuoyunda oluşan kaygıları arttırmakta; görevli ve yetkili mercilere olan güveni azaltmaktadır.

Ülkemizde, Şile’de yaşanan olaya benzer nitelikte ölümle sonuçlanan skandalların defalarca yaşandığı ve yetkililerce bu olayların aydınlatması yerine unutturulma yolunun seçildiği ise aşikârdır. Yukarıda değinildiği gibi, Şile’de yaşanan ve arama-kurtarma ekiplerinin yaşam hakkını yok sayan bu olay sonrası ciddi iddialar ortaya atılmaktadır. Bunlardan en vahimi ise görev alan kişilere şartlar uygun olmadığı halde görevlerini yerine getirmeleri yönünde baskı uygulandığı iddialarıdır. Görevlilerin bu duruma direnmeleri durumunda işlerinden olmakla tehdit edildikleri, bu tehdide rağmen direnmeleri halinde açığa alındıkları iddia edilmektedir. Bu durumu doğrular nitelikteki en net göstergeler ise Şile’de hayatını kaybeden Cemil Özben ve kayıp olan Mehmet Genç’in yakınlarının ifadeleridir. Gecenin geç saatlerinde Özben’in evi aranmış, hasta iki çocuğunun geleceğini düşünerek emekliliğine çok kısa bir süre kalmasına rağmen işinden olma korkusuyla adeta ölüm botuna binmek zorunda bırakılmıştır. Cemil Özben Kaptanın olayın yaşandığı anda nöbetçi olmamasına rağmen, nöbette olan ekibin mevcut hava şartlarında kurtarma operasyonuna çıkmayı haklı olarak kabul etmemeleri neticesinde yasal olmayan şartlarda yeni bir ekip oluşturulmuştur. Yakınlarının ifadeleri ve görgü tanıkları bu yaşanan ve adeta cinayet olan olayı doğrulamaktadır. Önemli olan başka bir husus ise, batan geminin etrafında daha büyük ve güçlü deniz ve hava araçlarının mevcudiyeti varken, ısrarla tahlisiye -7 botunun o bölgeye gönderilmesi anlaşılabilir bir durum değildir. Acı olayın yaşandığı tarihten itibaren Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı’nın kaza yerini ziyaret dahi etmemiş olması ve olayı takiben “Deniz sakinken herkes kaptanlık yapar. Önemli olan fırtınalı havada gemiyi limana ulaştırmaktır’ sözleri de belki de görevlilerin yaşam hakkını önemsemediğinin acı bir göstergesidir. Buna rağmen mesuliyeti kendi üzerinden atmak amacıyla AKP iktidarına yakışır bir ifade Sayın Bakan tarafından kullanılmış ve bir kez daha ölenler suçlanmıştır. Yukarıda açıklanan tüm bu hususlar bugüne kadar iktidarın insana bakış açısını yansıtan tüm acı olaylardan hiçbir ders alınmadığını ve daha da vahim olarak bu kabul edilemez bakış açısının nice ölümlere daha davetiye çıkardığını göstermektedir. Tüm bu nedenlerle son kez yaşanmış olmasını umduğumuz bu acı olayın tüm detaylarıyla araştırılarak olayın sorumluları, sebepleri, sonuçları ve bundan sonra alınması gereken önlemler hakkında Meclis Araştırılması yapılmasına acil ihtiyaç duyulmaktadır."

 


(MV)