ERDOĞAN'DAN KURTULMUŞ'A ' YUVANIZA HOŞGELDİNİZ '


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, burada yaptığı konuşmasının başında 30 Eylül'de Ankara'da yapılacak AK Parti 4. Büyük Kongresi'nden ve ABD gezisini niçin iptal ettiğinden bahsetti. Erdoğan, "Büyük Kongremiz'e sadece bir hafta kaldı. Haftaya bugün Büyük Konremiz'i gerçekleştireceğiz. Tüm hazırlıklarımız belli bir aşamaya geldi. Şu anda uluslararası camiadan da gerek devlet başkanları gerek siyasi partilerin genel başkanlarını bu genel kurulumuza davet ettik. İnşallah, 30 Eylül sabahından itibaren, Ankara’da çok farklı bir heyecanı, çok farklı bir coşkuyu hep birlikte yaşayacağız. Bugün bu toplantımızın ardından, Birleşmiş Milletler 67. Dönem Genel Kurulu için Amerika Birleşik Devletleri’nin New York kentine hareket etmeyi programımıza almıştık. Ancak, Büyük Kongremiz'in hazırlık çalışmaları, yoğun gündem sebebiyle bu ziyaretimizi iptal etmek durumunda kaldık. Dışişleri Bakanımız New York’ta, Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'ndeki toplantılara iştirak edecek ve ülkemizi orada temsil edecek" diye konuştu. Erdoğan, AK Parti'ye katılacak olan isimlere de değinerek, "9 Eylül’de Ankara’da gerçekleştirdiğimiz il başkanları toplantımızda, değerli bir siyasetçi arkadaşımız, kardeşimiz Süleyman Soylu’nun AK Parti’ye katılım törenini gerçekleştirdik. Bugün de inşallah, açılış konuşmamızın hemen akabinde, yine çok değerli bir siyasetçi kardeşimizin, Sayın Numan Kurtulmuş ve arkadaşlarının AK Parti’ye katılım törenini gerçekleştireceğiz. Sayın Numan Kurtulmuş ve şu anda feshedilmiş olan Has Parti'de yol yürüyen arkadaşlarına konuşmamın hemen başında AK Parti’ye, AK Parti çatısı altına, yuvanıza hoş geldiniz diyorum" diye konuştu. Başbakan Erdoğan konuşmasında Numan Kurtulmuş'tan bahsettiği sırada partililer Kurtulmuş ve arkadaşlarını ayakta alkışladı.


"İŞTE TERÖR ÖRGÜTÜ BU"


Başbakan Erdoğan, konuşmasında partisinin kırmızı çizgilerine de değindi. Erdoğan, "Afyonkarahisar'dan yola çıkarken dört şeyi özelikle söyledik. Tek millet tek bayrak tek vatan tek devlet, dedik. Bundan tavizimiz yok. Burada aynı noktadayız. Dedik ki bizim üç kırmızı çizgimiz var. Biz asla bölgesel milliyetçilik yapmayacağız, dedik. Yani bu ülkenin batısına ne kadar değer veriyorsak doğusu güneydoğusu da bizim için o kadar değerlidir. Kuzeyine ne kadar değer veriyorsak güneyi de o kadar değerlidir. Kısaca 780 bin kilometrekare bizim için aynıdır. Beraberce bu vatan topraklarını ayağa kaldıracağız dedik. Şu nada Yüksekova'da biz bölücü terör örgütü istemediği halde havaalanı yapıyoruz. Şırnak'ta havaalanı yapıyoruz. Iğdır' da yaptık bitirdik açtık. 94'te temeli atıldı biz iki yılda orayı bitirdik. Bu vatana aşkın bir ifadesidir. Oralarda bugün hastaneler okullar varsa hala yapılıyorsa ama bizi yapıyoruz. Hakkari'de dün okul yaktılar. Bölücü terör örgütü bu. İki, biz etnik millyetçilik de yapmayacağız. Bir olduk birlikte olduk ve gördüğünüz gibi birlikte Türkiye olduk. Üçüncüsü dinsel milleyetçilik de yapmayacağız. Biz her inanç grubuna eşit mesafedeyiz. Her inanç grubunun inancını yaşaması bizim güvencemiz altındadır. Millete ve sevdalı olan herkesle bu çatı altında bir olmaktan beraber olmaktan biz sadece memnuniyet duyarız. AK Parti Türkiye'nin büyük demokratikleşme dalgasının lokomotifidir" dedi.


"İSİMLER DEĞİŞEBİLİR, MAKAMLAR, RÜTBELER YER DEĞİŞTİREBİLİR"


Konuşmasında 30 Eylül'de yapılacak Büyük Kongre'de değişiklikler yaşanabileceğine de dikkat çekti. Erdoğan, "Şunu da herkesin bilmesini isterim. Kesintiler olabilir, molalar olabilir. İsimler değişebilir, makamlar, rütbeler yer değiştirebilir. Bu dava, yüzyıllardır aşkla ve heyecanla yürüyen bu hizmet kervanı daha da güçlenerek yoluna devam edecek. AK Parti’nin dayandığı, AK Parti’nin tevarüs ederek omuzlarında taşıdığı bu büyük hizmet davası, isimler üzerinden yürüyen değil; tam tersine isimleri kendi potasında eriten bir davadır" diye konuştu.



BAŞBAKAN'DAN MUHALEFETE 4+4+4 ELEŞTİRİSİ


Konuşmasında kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen 12 yıllık eğitimden bahsetti ve 4+4+4'ü eleştiren Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Kemel Kılıçdaroğlu'nu eleştirdi. Erdoğan, "CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne olan itirazı bildiğiniz gibi önceki gün reddedildi. Artık kademeli eğitim sorunsuz bir şekilde ilerlemeye başladı. Yine bu yıl imam hatip okullarının orta kısımları da açılmış oldu. 17 Eylül'de bir millet bir hasret döneminin fetret döneminin ardından kendi okullarıyla hasret giderdi. Evlatlarını istediği okullara gönderebilmenin mutluluğunu yaşadı. Acaba bu sıkıntı neydi? Neden 28 Şubat'ta böyle bir engelle bu millet karşı karşıya bırakıldı? İşte bu millet kendisini böyle bir sıkıntıyla karşı karşıya bırakanlara AK Parti ile cevabını verdi. Çünkü er geç hak galip gelecekti ve hak galip geldi. Bu yıl belki bazı sıkıntılar yaşayacağız kolay değil birçok okullar farklı okullara devşirildi. Ama bu sıkıntıyı da bir yıl içinde telafi etmek suretiyle 2013 -2014 çok daha farklı bir şekilde. Bazen bakıyorum televizyonlarda bazı şeyler konuşuyorlar. Şu kadar öğretmen şu kadar derslik açığı var diyorlar. Doğru ama bir çocuk da 9 ay 10 günde doğuyor. Müsaade edin de bu düzenleme zaman alacak. Ana muhalefetin başkanı diyor ki 'Bir gecede böyle bir değişiklik mi olur?' Bir önceki eğitim şurasında bunların alt yapısı oluşturuldu. Sen bunları takip etmiyorsun senin başka işlerin var. Ama onlar elinde bant için kullandığımız döküm parçasını eğitim komisyonu başkanına atacak kadar medeniler. Lafa geldiği zaman çok demokratlar. Bunların önce bu konuda eğitilmeleri lazım " dedi.


CHP'YE 66 AY GÖNDERMESİ


Seçmeli ders eğitimine de değinen Erdoğan, "Eğitimde yine bu yıl seçmeli ders sistemini başlattık. Bunları da bilmezler bunların kitabında seçmeli ders diye birşey yok. Başta Kur'an-ı ve Hz. Muhammed'in Hayatı olmak üzere veliler ve öğrenciler bunları seçtiler. Fakat çok rahatsız oldu beyler. Sen gönderme yine. Seçmeli ders bu. İstersen gönderirsin istersin göndermezsin senin böyle bir derdin olmadığına göre gönderme ama gönderecek olanlar da seni rahatsız etmesin. Niye rahatsız oluyorsun? Bunların o geçmişten gelen sıkıntılarının ne oduğunu anlıyor musunuz? Dert burada. Bunların böyle bir derdi olmamış olsaydı siyaseti de öne çıkararak yapsalardı. Kürtçe de seçmeli ders. Bakalım ne kadar talep olacak? Bizim bir endişemiz yok" dedi. 66 aylık çocukların okula başlamasıyla ilgili de konuşan Başbakan " Eğitimde bu yıl başlattığımız bir başka uygulama da ilkokula başlama yaşının 66 aya çekilmesi oldu. Bu da onları rahatsız etti. Ne yaptılar? Gösteriler yaptılar. Ne oldu? Şimdi rapor alanların oranı yüzde 4 oldu. Boşuna uğraşıyorsun. Yanlış yola gidiyorsun. Önce bir defa kendine çeki düzen ver. Niye rahatsız oluyorsun? 66 ay deyip geçme bizim çocuklarmız zekidir. Hayata bir an önce katılmalarını istiyoruz" diye konuştu.


"İSLAMOFOBYA IRKÇILIK KADAR TEHLİKELİDİR KÖTÜDÜR"


Başbakan ABD'de yayınlanan 'Müslümanları Masumiyeti' filmiyle ilgili de konuştu. Erdoğan, "İslam dünyası ABD'de yapılan bir film dolayısıyla kitlesel protesto gösterileri bu gösterilerden birinde Libya'da Büyükelçi hedef alındı ve büyükelçi üç elçilik mensubuyla katledildi. Şu anda yapılan gösterilerde de can kayıpları yaşanmaya devam ediyor. Bu olaylarla ilgili olarak iki hususu biribirinden net biçimde ayırmak durumundayız. Hangi gerekçeyle olursa olsun bir Müslüman'ın masum bir cana kıyması tek başına infaza girişmesi bizim asla ve asla kabul edeceğimiz bir durum değildir. Biz halka söylemekle mükellefiz. Bizim inancımızda öfkeyle hareket edip şiddet uygulamak yakmak yıkmak taşlamak daha da ileriye giderek katletmek asla ve asla yer almaz. Dahası Müslümanlar tepki koymakta son derece haklı oldukları bir konuda haksız konuma düşmüşlerdir. Hiçkimsenin Müslümanlar'ı böyle göstermeye hakkı ve hukuku yoktur. Meselenin bir diğer yanı var. Batı'da bu tür girişimlerin ardından İslam dünyasında başlatılan provakasyonlar ilk değil. Geçmişte de değişik karikatür ve kitaplar yoluyla İslam dünyası rencide edilmeye çalışıldı. Dinimizin peygamberi bir dinin peygamberine hakaret etmek dinin kutsallarına bir milletin en kutsal değerlerine aleni hakaret etmek düşünce özgürlüğü kategorisinde asla değerlendirilemez. Gerek ABD'de gerek ardından Fransa 'da film ve karikatür yoluyla Müslümanları rencide edenlerin düşünce özgürlüğü bahanesinin ardına sığınmaları doğrudan doğruya düşünce özgürlüğüne yapılmış bir saldırıdır. Yaşanan hadiselere rağmen bu tür girişimlerin ardı arkası kesilmiyor. Şimdi de Müslümanlar'ı barbar olarak nitelendirecek afişlerin metro istasyonlarına asılması sözkonusu. Kısa bir süre önce Almanya'da başörtülü kızlarımıza karşı bir kampanya başlatıldı. Irkçılıkla ilgili örgütlenmeler gelişmiş demokrasilerde dahi düşünce özgürlüğü kapsamında görülmüyor. Bu yaklaşımın artık İslamofobya'da İslam karşıtlığı konularında sergilenmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunlar antisemitizmi uygulamaya çalışıyorlar ama burada bunu görmezlikten geliyorlar. İslamofobya ırkçılık kadar tehlikelidir kötüdür ve hoşgörü gösterilmemesi gereken bir konudur" dedi.


"İSLAM COĞRAFYASINDAKİ PROTESTOLAR ÖLÇÜLÜ OLMAK DURUMUNDADIR"


Konuşmasında Hristiyan ve Musevi dünyasını da eleştiren Başbakan, "Hristiyan dünyası Musevi dünyası. Bunlar ne yapmak istiyor? Bir taraftan barıştan konuşurlarken bir taraftan da halkları barış karşıtı hale getirmeyi ne kadar sürdürecekler? Eğer bugün Ortadoğu'da sıkıntı yaşanıyorsa işte bunun arkasında bu anlayış yatmaktadır. Biz bu hassasiyeti, gösterdiğmiz hassasiyeti kendi dinimize Hz. Muhammet'e yönelik de görmek istiyoruz. Bu bizim hakkımız. Konuyla ilgili şu anda nasıl Lahey Adalet Divanı varsa şimdi bununla ilgili gerekirse, Lahey Adaet Divanı içinde bir birim oluşturulması için girişimlerde bulunacağız. İlk önce Türkiye'de nefret suçları kapsamına bunu alacağız. Meclis açılır açılmaz bunun adımlarını da atacağız. Ölçüsüz protestolara asla müsamaha gösteremeyiz. Ancak İslam peygamberine hakaret edilmesi ardından da adeta Müslümanların başı üzerinde boza pişirilmesini sineye çekemeyiz. İslam coğrafyasında protestolar ölçülü olmak durumundadır. Batı'da İslamofobya karşısında artık kararlı bir duruş sergilemelidir. Müslümanlar'a yönelik manevi tacizin önlenmesi için bir uluslararası adım atılması gerekmektedir" dedi. ABD Devlet Başkanıa Barack Obama ile de bu konuyu görüştüklerini söyleyen Erdoğan, ortaklaşa adım atma konusunda çalışmalar olduğunu belirtti.


"MERKEZ BANKASI'NIN DÖVİZ REZERVİ 110 MİLYAR DOLARA ÇIKMIŞTIR"


Konuşmasında ekonomik gelişmelere de değinen Erdoğan, "Büyüme hızındaki göreceli düşüş bizim bilinçli olarak uyguladığımız politikaların neticecisidir. Bu yılın son çeyreğinde büyümede fren kaldırılacaktır. Ortalama yüzde 5 büyümeyi yakalayacağız. 'Çin ile aynı oranda büyüyen bir ekonomiye sahibiz' diyoruz. Uluslararası doğrudan yatırımlarımız artarak devam ediyor. Türkiye'de 8,9 milyar dolar doğrudan uluslararası doğrudan yatırım yapıldı, ki bu da geçen yılın ilk 7 ayından daha fazla. Bir başka önemli gelişme o da şu. Merkez bankamız altın dahil toplam döviz rezervi şu an itibariyle bir rekora ulaşmıştır. O da 110 milyar dolara çıkmıştır. Göreve geldiğimizde bu rakam 267 milyar dolardı şimdi 110 milyar dolar. IMF göreve geldiğimizde 23,5 milyar dolar borcumuz vardı. Şimdi IMF'ye olan borç 1,3 milyar dolar ve şu anda da IMF'ye 5 milyar dolar biz borç veriyoruz. Önümüzdeki Nisan ayı itibariyle de IMF'ye olan reel borcumuzu sıfırlayacağız" dedi.


"GERİ ADIM ATMADIK ATMAYACAĞIZ"


Terör saldırılarının son dönemde arttığını söyleyen Başbakan Erdoğan, şehitlere Allah'tan rahmet diledi. Erdoğan, "Geçtiğimiz haftalar boyunca terör örgütü güvenlik güçlerimize karşı alçakça saldırılarını sürdürdü. Şehitlerimize bir kez de buradan rahmet niyaz ediyorum. Rabbim mekanlarını cennet eylesin. Aileleirmize miletimize başsağlığı diliyorum. Çeşitli saldırılarda yaralanan Allah'tan acil şifalar diliyorum" dedi. Erdoğan, "Bakınız birkaç kez ifade ettim. Türkiye'de yaklaşık 30 yıldır devam eden terör geçmişte maalesef siyaset üzerinde muhalefet ve iktidar üzerinde etkileme gücüne ulaşmıştır. Terörün hedefi sadece güvenlik güçleri değil. Terör toplumu ürkütmek korkutmak ister. Şiddet kan dökmek masumları katletmek terörün sadece farklı yüzlerindendir. Şiddet terörün öbür yüzüdür. Terör uluslarrası ilişkileri ekonomiyi belirlemek ister. Terör AK Parti iktidarı dönemine kadar şiddeti kullanarak görünürde sadece şiddet üretiyor gibi görünerek Türkiye'de ekonomiye siyasete etki etmiştir. İktidarlar geçmişte bu oyunu bozmamış, muhalefet partileri de bunlara göz yummuştur. İşte biz ülke olarak millet olarak bu gerçekle yüzleşmek durumundayız. Terörle mücadele etmek terör sorununun üstesinden gelmek iktidarın vazifesi gibi görülmüştür. Muhalefet de terör karşısında iktidara destek olmak yerine iktidara vurmuştur. Elbette terör dönemsel yükselmeler gösterebilmektedir. Son dönemde terör olaylarında bir nebze artış olmuştur. Biz bunlar karşısında bugüne kadar geri adım atmadık. Bugün de geri adım atmıyoruz, atmayacağız" dedi.


CHP VE MEDYAYA TERÖR ELEŞTİRİSİ


Terörle mücadele konusunda ana muhalefet partisini eleştiren Başbakan Erdoğan, "Ana Muhalefet Partisi bize gelmeden önce bir milli birlik ve kardeşlik projesiyle ilgili Başbakan Yardımcım randevu istedi. Kendileriyle görüşülemedi. Randevu vermediler. Geldiler görüştük 3 arkadalşıyla geldiler. Ben şimdi şu an yanımdaki üç arkadaşıma talimat veriyorum. Siz de talimat verin çalışmaya başlasınlar. Hazırlıklarını yapsınlar ve önümüze getirsinler, dedim. O günden bugüne 3 ay geçti hala CHP'den ses yok. Hala sıkılmadan biz ziyaret ettik diyorlar. Ver üç arkadaşına talimatı. Samimi değiller akşam başka sabah başka" dedi.

Terör haberleri konusunda medyayı da eleştiren Erdoğan, "Medyaya bakıyorsun orada da ayrı bir sorumsuzluk. Hangi ülkede teröre karşı halkı ve vatanı için canını ortaya koyan güvenlik güçleri bu kadar mı hırpalanır? Sonra Başbakan medyaya çok saldırdı. Ne yapacaktım? Okşayacak mıydım? Dertli olan biziz canı yanan biziz sen hala orada canı yananlara karşı onun üzerinden ne kadar rant elde ederim onu düşünüyorsun. Terör örgütü çıkıyor askerimi polisimi arkadan vuruyor ertesi gün medya çıkıyor güvenlik güçlerimizi yerden yere vuran yayınlar yapıyorlar. Canlarını ortaya koydukları bir mücadelenin içindeler herkese düşen bu mücadeleye köstek değil destek olmak. Elbette eleştiri olacaktır bunun yeri de zamanı da üslubu da bu olmamalıdır. Burası bir hukuk devleti hukuk devletinde nasıl hesap sorulacağı bellidir. Orada göğsünü siper eden komutan her gün terör saldırılarıya uğraştığı kadar muhalefet ve medyanın sorumsuz saldırılarıyla uğraşmak zorunda kalıyor. Terörle mücadele boğaza karşı keyif çatıp ahkam kesmeye benzemez. Benim Mehmedim siperde gözünün önünde eşi var anası va babası var, eli tetikte canı burnunda bekliyor. İstanbul'dan beyefendiler o Mehmet ile değil, Genelkurmay'ın başkanının ayakkabısının altıyla uğraşıyor. Bu ne terbiyesizliktir ya? Bu nasıl bir sorumsuzluktur? Beyler bu polisler bu asker de istihbaratçı da AK Parti'nin mensuplarından değil Türkiye Cumhuriyeti'nin bu aziz milletin evlatlarından oluşuyor" diye konuştu.


CHP'YE OSLO GÖNDERMESİ: BİR ANLAŞMA SÖZKONUSU DEĞİLDİR


Başbakan Erdoğan, konuşmasında CHP tarafından açıklanan Oslo görüşmeleriyle ilgili belgelere de değindi. Erdoğan, "CHP arkasına terör örgütünü almıştır. Bir tanesini kaçırdılar 2 gün misafir edip bıraktılar. Kendisini kaçıran teröristlere çiçek çocukları muamelesi yaptı. Çiçek çocuklar çıktılar alçakça Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı'nı şehit ettiler. CHP'nin Genel Başkan Yardımcısı çıkıyor. Elindeki asılsız fotokopileri sallayıp partimize saldırıyor. Size farklı bilgiler açıklayacağım diyor. Ne çıktı ortaya? Tavşan çıktı" diye konuştu. Erdoğan, "Genel Başkanı çıkıyor o da ayrı telden çalıyor. Sizin bu söylediklerinizin hepsi bunlar hep dağdan gelen bilgiler. Bunların kaynaklarını biliyoruz. CHP' de kimi dinleyeceğimizi ciddiye alacağımızı bilmiyoruz. Borsada bile bu kadar iniş çıkış yaşanmıyor. CHP'de erken kalkan mikrofonun önüne geçer kafasına göre açıklama yapar. Kırk yamalı bohça. Tunceli'de ayrı dil, Hakkari'de ayrı dil, Hatay' da ayrı dil, Ankara İstanbul'da ayrı dil. Oslo belgeleri diyerek elinizde salladığınız o fotokopiler CHP Genel Başkanı'nın Sosyalist Enternasyonel'de imzaladığı belgelerin üstünü örtemez. CHP bunlarla ilgili doyurucu bir açıklama yapmadı. Türkiye'nin terör meselesini Filistin olayına benzettiğini ve bu büyük skandalı açıklayamadı. Oslo'da benim talimatım var. Devlet terörü sonlandırmak için bazı görüşmeler yapmıştır. Altında benim yetkili arkadaşklarımın imzasını koymadığı hiçbir evrak belge olamaz. Kimse kimseyi aldatmasın ortada bir anlaşma asla sözkonusu değildir. 7 - 8 ay önce gazetelerde yayınlanan belge diyen sallanan CHP'ye bunu kimin servis ettiğini ben de merak ediyorum. Açıklasınlar terörle mücadelenin terörr olaylarının bu kadar yoğun olduğu bir dönemde CHP'nin teröre destek veren tavrının altında ne olduğunu merak ediyorum. CHP' nin terörün değirmenine su taşıyan bu aymazlığını milletimiz unutmayacak. Biz de unutmayacağız. CHP'nin kendi şahsi hırsları için terörle aynı kulvarda koştuğunu anlayacaktır. Geri adım atarsak ülke kaybeder millet de kaybeder. Bu sefer ülkem terör belasının üstesinden gelecek" diye konuştu.