Türkiye'nin sesini her platformda en gür şekilde duyurmanın çabası içinde olduklarını belirten Başbakan Erdoğan, "Değerlendirmelerimizi, tezlerimizi her yerde anlatıyor, politikalarımıza uygun sonuçlar elde etmek için mücadele ediyoruz. Ülkemizle birlikte kardeşlik hukukuyla bağlı olduğumuz bütün toplumların, mazlumların haklarını da aynı şekilde savunuyoruz. Ermenistan'ın Karabağ'daki haksız işgali karşısında, her platformda Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında olduk, oluyoruz, olacağız. Nükleer enerjiden barışçı amaçlarla yararlanmaya dönük çalışmalarında gerektiğinde İranlı kardeşlerimizin haklarını savunmaktan da çekinmedik. Varlıklarını ve haklarını korumak için verdikleri mücadelede hiçbir zaman Boşnak kardeşlerimizi kendimizden ayrı görmedik. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Türkiye'ye ve dünyaya dar bir pencereden bakanların, gelişmeleri at gözlüğü ile takip edenlerin bizim dış politika vizyonumuzu anlamasını ve takdir etmesini elbette beklemiyoruz. Ama biliyoruz ki milletimiz bizi anlıyor" diye konuştu.


"CHP, ONUN AVUKATLIĞINA SOYUNUYOR"

Tezkere tartışmalarına değinen Başbakan Erdoğan,"Görüşmeler esnasında tarihe not düşülmesi gereken ibretlik görüntüler ortaya çıkmış, bazı muhalefet partilerinden esef verici tavırlar sergilenmiştir. Türk siyasi tarihinde bu tezkere konusunda yaşanan tartışmaların siyasetin kırılma noktalarından biri olarak yerini aldığına inanıyorum. Türkiye'ye komşu ülkeden silah doğrultuluyor, sadece doğrultulmakla kalınmıyor, bu silah neredeyse her gün ateşleniyor, insanlarımız hayatını kaybediyor. Ana muhalefet partisi çıkmış saldırganın, katilin, zalimin, mütecavizin ağzıyla konuşuyor, onun avukatlığına soyunuyor. Bu nasıl bir şuursuzluktur, bu nasıl bir izansızlıktır. CHP zihniyetinin Suriye'de katledilen, her türlü zulme maruz bırakılan insanların haklarını, hukuklarını önemsemediğini, bunları savunmak yerine Esed'in hakkına hukukuna arka çıkmayı tercih ettiğini gördük, biliyoruz. CHP zihniyetinin zihin dünyasında Şanlıurfa, Hatay gibi Esed yönetiminin saldırısına maruz kalan yerler, acaba vatan topraklarından sayılmıyor mu? Burada hayatını kaybeden insanlar bizim vatandaşımız, bizim kardeşimiz, bizim canımız ciğerimiz değil mi?" diye konuştu


"ONU YERİ ZAMANI GELDİĞİNDE KONUŞURUZ"

Başbakan Erdoğan, "Bakın bir atış yapılıyor, biz boş araziye düştü diye cevap vermedik, iki yapıldı, cevap vermedik, üç yapıldı, yine can kaybı yok diye sadece notayla bıraktık. Dört, beş, altı; yine herhangi bir can kaybı yok diye notayla cevaplandırdık. Yedincisinde, işte Toprak Mahsulleri Ofisi ve orada beş canımız gitti. İki anne, üç yavrumuz. Biz şimdi artık buna da sessiz mi kalacaktık ey Kılıçdaroğlu? Senin canın, kanın her şeyin buna müsaade edebilir ama bizim kanımız, canımız buna müsaade etmez. Buralara yönelik saldırılar tezkere için yeterli gerekçe oluşturmuyor. Efendim biz bu tezkere ile dünyaya savaş açabilirmişiz. Şimdi o işin perde arkası. Açılır açılmaz. Onu yeri zamanı geldiğinde konuşuruz. Efendim blöf yapıyorlarmış. Blöfün de ne olduğunu onun da yeri zamanı geldiğinde görürsün. Nitekim işte o gece gereken adımlar atılmıştır ve misliyle, hakkı verilerek neticesi de alınmıştır. Siz nerede, hangi boyutta, hangi asırda yaşıyorsunuz ey Kılıçdaroğlu."


"SOKAK AĞZI BU, SOKAK AĞZI"

CHP'nin Ak Parti'ye dönük eleştirine değinen Başbakan Erdoğan şunları söyledi:

"Kalkıyorsun Amerika'ya meydan okuyorsun. Yok Esed'in canı cehenneme. Hadi siz de Amerika'ya 'canı cehenneme' diyebiliyor musunuz?. Sokak ağzı bu, sokak ağzı. Siz Amerika'nın karşısında el pençe divan duran adamlarsınız, el pençe divan duran adamlar. Biz sizin cemaziyelevvelinizi biliyoruz. Amerika'nın Başkanı, afedersiniz orada tırabzanın üzerinde otururken, sizin devamlı takdir ettiğiniz, izinden arkasından gittiğiniz liderler de el pençe divan duruyordu. Biz böyle bir tabloyu yaşamadık, yaşamıyoruz ve bu milletin onuru neyi gerektiriyorsa, o tabloyu, o görüntüyü veriyoruz"


"BÜYÜK DEVLET OLMANIN GEREĞİDİR"

Başbakan Erdoğan, "Biz buna karşı tepkimizi derhal gösteriyor, misliyle mukabele ediyoruz. Angajman kuralları neyi gerektiriyorsa, şu anda bunu yapıyoruz, yapmaya devam ediyoruz. Artık karşılıksız bırakmak asla yok.Eğer caydırıcılık özelliğinizi yitirseniz, inandırıcılığınızı, ciddiyetinizi kaybederseniz, ne devletinizin hukukunu, ne milletinizin haklarını koruyamazsınız. Biz bugünden tedbirimizi almakla mükellefiz. Diplomasinin bütün araçlarını kullanarak milletimizin ülkemizin çıkarlarını savunuyoruz, savunmaya da devam edeceğiz. Diplomasinin sınırlarının bittiği yerde ise diğer araçları, diğer imkanları devreye almak, büyük devlet olmanın gereğidir. Böyle bir durumda konunun önemine ve aciliyetine binaen hükümetin böyle bir yetkiye sahip olması gerekiyordu. Bizim yaptığımız, işte bu yetkiyi Meclisimiz'den alarak bundan sonraki gelişmelere hazırlıklı olmaktır. Nitekim Suriye yönetimi, verdiğimiz notalara rağmen sınırımızı ihlale devam edince, saldırgan tutumunu sürdürünce fiili karşılık vermemiz kaçınılmaz olmuştur. Silahlı Kuvvetlerimiz de anında misliyle mukabelede bulunmuştur" dedi.


"ESED, KOLTUK DEĞNEKLERİYLE AYAKTA DURMAKTADIR"

Başbakan Erdoğan, "Dün kol kola olduğumuz eğer bugün bize ihanet ediyorsa, biz onu hemen olduğu yerde bırakırız. Burada da böyle bir durum olmuştur. Esed'e verdiğimiz destek, Suriye halkının hak ve özgürlükleri konusundaki beklentileri hayata geçirmesi şartıyladır. Esed yanlış yaptıkça bizi de kaybetti, hukuki ve siyasi meşruiyetini de kaybetti. Esed bitmiştir. Esed, şu anda koltuk değnekleriyle ayakta durmaktadır. O koltuk değneklerinin de markasını herhalde sizler biliyorsunuz. O koltuk değnekleri düştüğü anda kendisi de bitecektir. Biz dün de aynı yerdeydik, bugün de aynı yerdeyiz" diye konuştu.


"KARARLILIĞIMIZI ORTAYA KOYACAĞIZ"

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in bölgede olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, "Durmak yok, yoğun bir şekilde kararlılığımızı ortaya koyacağız. Böyle büyük bir devleti, böyle büyük bir milleti CHP yönetiminin keyfine kaprislerine mahkum edemeyiz, buna asla izin veremeyiz" dedi.


"MHP'YE TEŞEKKÜR EDİYORUM"

Başbakan Erdoğan, "Şayet tezkereyi desteklemeyi Hükümet'e ve AK Parti'ye destek olarak görüp gururunuza yediremiyorsanız, hiç olmazsa susma erdemini gösteriniz. Meclis'ten sonra hala televizyon televizyon dolaşıp bunları söylüyor. Buyur devam et, zaten konuştukça batıyorsun, öyle bir bataklığın içindesin, çırpındıkça daha da batacaksın. Bu milli meselede ortaya koyduğu ilkeli duruş için MHP'ye ve genel başkanına teşekkür ediyorum. Bize her şeyi söyleyebilirsin, ayrı bir şey ama nihayetinde 'bu bir milli meseledir' deyip bu işe destek vermek erdemliliktir" diye konuştu.


"100 BİN KARDEŞİMİZE EV SAHİPLİĞİ YAPIYORUZ, YAPACAĞIZ"

On binlerce insanın sınırı geçerek dost ve kardeş gördüğü Türkiye'ye sığındığını belirten Başbakan Erdoğan şunları söyledi:

"Şu anda rakam 100 bini buldu. Biz bu 100 bin kardeşimize ev sahipliği yapıyoruz, yapacağız. Bütün gayretimizle onlara elimizdeki tüm imkanları seferber ederek, farklı yerlerden destek gelmeden, CHP'den de destek gelmiyor ha onu söyleyeyim. Diğerini söylememize gerek yok. Biz bütün mücadelemizi veriyoruz, vereceğiz, o kardeşlerimizi burada en iyi şekilde ağırlamaya devam edeceğiz. Hükümet'in Suriye politikasını eleştirenler, bu insanlık dramına karşı nasıl davranmayı öneriyor? Kapıları kapatıp onları zalim Esed rejiminin kucağına atalım; binlerce, onbinlerce insanı o katliamın içinde bırakalım onu mu istiyorlar? Bu Türk milletine yakışır mı? Kendi halkını, şehirlerini bombalayan Esed'e gösterdiğiniz sempatinin, empatinin, muhabbetin bir parçasını bu mazlum, mağdur çaresiz insanlar niçin gösteremiyorsunuz? Türkiye gerekirse sıkıntı çeker ama kendisine sığınan mazlum insanlara sırtını dönemez. Bu bizim tarihimizde de kültürümüzde de değerlerimize de yok."


"SURİYE HALKININ YANINDA YER ALIYORUZ"

Başbakan Erdoğan, "Biz Suriye'yi, Suriye halkını kesinlikle düşman olarak görmüyoruz, biz sadece mevcut Suriye yönetimi ile Suriye halkı arasındaki ihtilafta, hakka ve hakkaniyete uygun şekilde Suriye halkının yanında yer alıyoruz. Çünkü bizim anlayışımızda zulmü alkışlamak, zalimi sevmek asla yoktur. Zulüm ile abad olunmaz. Sayın Kılıçdaroğlu'nUn şunu da hatırlatmak istiyorum: Türk dış politikasının belirlenmesinde hiç bir zaman mezhep konusu etkili olmamıştır. 'Arap baharı' diye ifade edilen süreçte, yönetimden düşenlerin çoğu Sünni idi. Ey Kılıçdaroğlu yakın siyasi tarihi de iyi oku. Bırak tarihi, anı oku ama anı okumaktan da uzaksın. Biz bunlar Sünni'dir diye zalimleri, diktatörleri desteklemedik. Sünni'nin içinden de diktatör, zalim çıkar. Nereden çıkarsa çıksın biz hepsinin karşısındayız" dedi.


"TERÖRİST İÇİN AĞLAMADIK, AĞLAMAYIZ"

"Elinde silah olan, kan döken, can alan, tehdidi, tedhişi yöntem olarak benimsemiş hiç kimseye en küçük müsamahamız yoktur, olamaz." Başbakan Erdoğan "Eline silah alıp masum insanları katleden teröristlere karşı 'iyi çocuklardı' açıklamasını yapan, katilleri masum, terörü mazur göstermeye çalışan hiçbir anlayışa prim vermedik, vermeyiz ve onları da savunamayız. Onlarla da el ele olamayız. Evlatlarımızı katleden ve bu mücadeleler esnasında ölen terörist için de ağlamadık, ağlamayız. Bunun da çok açık, net söylüyorum; bu bizim hem insani hem vicdani görevimizdir de. Bunu böyle bileceğiz. Bunu böyle bilmeye de mecburuz. Biz kalkıp bazı şeylerle, birilerini memnun etmek için bazı ifadeleri kullanamayız. Yerimizi iyi bileceğiz. Siyaseti bırakın siyasetçiler yapsın. Herkes kendi görevini yapacak. Terör örgütüyle mücadelemiz hukuk ve demokrasi içinde aynı kararlıkla devam edecektir. Burada bu mücadelede bütün ölenlerimiz bizim ağlama sebebimizdir. İşte biz onun için diyoruz ki 'anaların gözyaşı dinsin' diyoruz. 'Biz anaların gözyaşına dinsin' diye haykırırken analarımızın gözyaşına kimsenin gözyaşı ilave etmesine hakkı yoktur. Burayı da çok iyi bilmemiz lazım" diye konuştu.