Antalya’da Uluslararası Kadın ve Medya Sempozyumu'nun 'Medyada Kadın Algısı' adlı oturumunun konuşmacıları arasında bulunan Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, kadın ve medya konusunu 'kadın çalışan sayısı', 'kadın hakları', 'kadın objesi' ve 'kadın patron' olarak 4 başlık altında değerlendirdi. Kadın çalışan meselesini Hürriyet Gazetesi’nde yaklaşık 20-25 yıldır tartıştıklarını anlatan Berberoğlu, şunları söyledi:

“Kadının, yazı işleri olarak lanse ettiğimiz ana kumanda merkezindeki rolü çok önemlidir. Sanırım İngilizlerin bir ifadesidir bu. 'Düşüncelerine dikkat et çünkü ağzından çıkan odur. Ağzından çıkana dikkat et çünkü hareketlerini teşkil eder. Hareketlerine dikkat et çünkü alışkanlık haline gelir.' Alışkanlıklar da karaktere dönüşür. Fakat tamamı erkek olan yazı işlerinde tecavüz, cinayet, gibi konular bir kadının varolduğu ortamdan çok daha değişik tartışılabilir. Bu her gazete için, bizim gazete için de olabilir. Dolayısıyla söylem çok önemli. 20 yıl geriye gittiğimizde yani 92’de, üçüncü sayfada bir haber; bir bebek anne tarafından yıkanmak istenirken suyun sıcaklığı çok yüksek olduğu için yanmış. Bizim üçüncü sayfa sekreterimiz de tabii ki erkek, ‘canavar anne’ diye başlık atmış. Bizim kadın meslektaşımız 'Niye canavar anne’ dedi. 'Ya mecbur mu kadın, hayır baba nerdeymiş, niye suyun ısını ölçmemiş, niye baba yıkayamıyor.' Bu paradigma kayması bizi önümüzdeki 20 yılda ciddi ciddi sarstı. Kadının katılımı bu açıdan önemli. Yani söylemi, dili belirlemede, yeri geldiğinde de hakikaten cinsiyet eşitliği açısından önemli. Bunu gördüm."

HÜRRİYET, KADINLARIN EVE GİRMESİNE İZİN VERDİĞİ BİR GAZETEDİR

Kadın okur meselesine de değinen Enis Berberoğlu, şöyle devam etti:

"Erkek ya da kadınlarla ilgili yayınlarımızı erkekler çıkarsa da - Kelebek gibi - şu açıdan bizim için önemlidir. Hürriyet Gazetesi bir aile gazetesidir. Yani kadınların eve girmesine izin verdiği bir gazetedir. Bu bizim açımızdan kadını olmadık bir statüko haline getirir. Çünkü tirajlar kadar, erişim kadar başka ölçek Türk pazarında da batı pazarında da reklam açısından önemlidir. Tirajımızın belli bir çarpanı kadar, çarpılacak katsayısıyla sizin kaç kişiye eriştiğiniz ortaya çıkar. Hürriyet’in son dönemdeki tirajı 430 bin civarında. Aynı gazeteyi birden fazla kişinin okuması demektir. Bu kahvehanede, kışlada olabilir, ama bizim tercihimiz ailede olmasıdır. Çünkü o zaman siz ailenin tüm fertlerine hitap eden bir gazete olursanız, reklam veren açısından da ulaşım noktası ve adedi olarak çok daha fazla takdir görür, talep alırsınız."

'KADIN OBJESİ EN SIKINTILI YERİMİZ'

'Kadın objesi'nin en sıkıntılı yerleri olduğunu aktaran Berberoğlu, "Yani evet eleştirilerin büyük bir kısmına katılmamak mümkün değil. Peki burada ne yapacağız diye düşünelim. Yani kendi kendimizi sansürlemek yapılmadık bir şey değil. Bir gün karar alırsınız, üçüncü sayfa haberlerinden vazgeçersiniz. Doğru mudur, sanmıyorum. Tavır koymak mıdır doğrusu budur" dedi.

Son 5-6 yıldır aile içi şiddet logosu kullandıklarını hatırlatan Enis Berberoğlu, "Yani burada biz net olarak tarafız. Etik değerlerimize yeniden müdahale ettik ve net olarak aile içi şiddet konusunda taraf olduğumuzu net olarak ifade ettik. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın da katkıları ile bunu paylaşmaya çalıştık. Aile içi şiddette biz karşı tarafız, yani yandaş değiliz. Bunu sömürmüyoruz, herhangi bir şiddet olmuş, kadını pornografik bir şekilde teşhir etmiyoruz. Artık bunları yapmıyoruz" diye konuştu.

KADIN PATRON FARKLIDIR

Kadın patronun farklı olduğunu dile getiren Berberoğlu, "2005'de Vuslat Hanım başkanlığında başladık. Bizim gazete 64 yıllık, demek ki 57 yıl geçmiş. Yönetim Kurulu Başkanımız Vuslat Hanım olduktan sonra peşpeşe iki üç kampanya başlattı. Sosyal sorumluluk gereği ve becerisini Hürriyet Gazetesi yerine getirdi. Aile içi şiddet bunlardan biridir. Ve son olarak hakikaten kadın patron farklıdır” dedi.

Enis Berberoğlu, oturumun ikinci bölümündeki konuşmasında ise kadın mevzusunda medyaya biraz haksızlık edildiğini düşündüğünü söyledi. Berberoğlu, Hürriyet Gazetesi ve Doğan Grubu’nun Acil Yardım Hattı, sığınmaevlerinden çıktıktan sonra kocası tarafından şiddet gören veya öldürülen kadınları manşetlerine taşımasıyla polise zimmet gibi gayet pratik yöntem uygulanması, kızların eğitimi için başlatılan ‘Haydi Kızlar Okula’ kampanyalarından bahsetti. Berberoğlu, Türkiye’de bir dönem 1 milyon satışlı ve bir kadın için en olumsuz şey olan Tan Gazetesi’ne manşet olma olaylarının yaşandığı, birbirlerine karşı ‘Annen Tan gazetesine manşet olsun ki’ gibi sözlerin kullanıldığı dönemlere göre çok büyük yol katedildiğini açıkladı.

Berberoğlu, “Bugün önemli mevzular kadın eksenli tartışılıyor. Örneğin 12 yıllık kesintisiz eğitimin ana tartışma eksenlerinden biri, ikinci kesimde meslek seçimi, kızların okula devam etmesi, son 4 yılında açık öğretime gidip gitmeyecekleri. Ya da hükümetin Kürt açılımı mevzuunda sayın başbakanın 'Anneler ağlamasın' söylemi tamamen olayı kadın eksenli tartışma yöntemi. Biraz ileriye gidersek başörtüsü meselesi kadın sorunudur. Böyle bakıldığında merkez medya illa kadına kadın diyerek sorunu tartışmıyor” diye konuştu.

Medyanın aslında bir teknolojik mecra olduğuna değinen Enis Berberoğlu, bu teknolojinin artık kadına çok farklı imkanlar, fırsatlar, en azından dezavantajlarını yok edici ortamlar sunduğunu kaydetti. Görsel medyada da kadının yükselişinin çok bariz şekilde ortada olduğuna değinen Berberoğlu, “Sadece cinsiyet, görüntü açısından değil. O mecra kadına daha rahat öne çıkabileceği bir ortam yaratmış. Bunun sonuçlarını da alıyoruz” dedi.

YALÇINDAĞ: ASLINDA BÜTÜN TÜRKİYE CEMİLE'Yİ İZLİYOR

İlk oturumun moderatörlüğünü yapan Doğan TV Holding Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, bu yıl ilki düzenlenen bu sempozyumu son derece önemsediğini söyledi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin ile emeği geçen herkese teşekkür eden Arzuhan Doğan Yalçındağ, şöyle dedi:

“Ben çok pozitifim ve olumlu düşünüyorum. Hem kadının geleceği, hem medyanın algısı, hem medyanın geleceği açısından. Ve moderatörlük şapkamı, tarafsızlığımı bırakmadan bir iki konuya değinmek istiyorum. Yazılı basın kadar görsel basının da hatta çok daha fazla, kadının toplumdaki yeri konusunda ve diğer sosyal konularda etkili olduğu bir gerçek. Bugün televizyonlarda haftada en az 60 dizi yayınlanıyor neredeyse. Bu panelde tartıştığımız konulardan biri de 'Medya toplumdaki bazı temel yargıları ne kadar değiştirebilir? Yoksa ne kadar toplumu takip etmek durumundadır?' konusuna değindik. Aslında burada da iyimser olmalıyız. Çünkü bütün bu dizi kalabalığının içinde en çok izlenen dizilerden biri, daha doğrusu en çok izleneni, içinde ‘Cemile’ diye bir karakter barındırıyor. Aslında bütün Türkiye, Cemile’yi izliyor. Ve Cemile hayatta dimdik durabilen, arkasını kimseye dayandırmadan, eğilmeden, bükülmeden, kendi değer yargılarına sahip çıkarak ayakta durabilmeyi becerebilen bir kadın. Çocuklarına kol kanat germiş ve devam ettiriyor hayatı. Onun için iyimserliğimizi elimizden bırakmayalım. Hem televizyonlarda iyi şeyler oluyor, hem de halk gidip o iyi şeyi bulup en büyük teveccühü ona gösterebiliyor."

Aynı şeyin gündüz programları için de geçerli olduğunu aktaran Arzuhan Doğan Yalçındağ, "Doğrudur, ben de kadının bir çok programda aşağılandığını üzülerek görüyorum. Ama biliyor musunuz halk tercihini sağlık konularının irdelendiği programlardan yana kullanıyor. Ve aslında en büyük reytingi de onlar alıyor. Yani hepimiz bu tür toplantılara devam edelim ve gelecekten ümitli olalım” dedi.

Oturum sonunda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, moderatör Yalçındağ ve konuşmacılara teşekkür plaketi verdi ve birlikte fotoğraf çektirdi.