Vedalaşma hakkı isteyen ancak gözlerini bir devlet hastanesinin mahkum koğuşunda kapamak zorunda kalan Muhlis Barut’la yeniden gündeme gelen 'cezaevinde sağlık' konusu 15 bilim insanını birleştirdi. CİSST Derneği ve 'hapistesaglik.com' adlı internet sitesinde başlatılan çalışmalarla Türkiye cezaevlerindeki 123 bin kişiden hayati riski yüksek olan 198 hasta için Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den yardım istenecek. İktidar ve muhalefet partilerinin milletvekilleriyle de paylaşılan konu, ayrıca önümüzdeki dönem ilgili komisyonlara taşınacak.

198 KİŞİ ÖLÜM SINIRINDA

Konuyla ilgili DHA’ya bilgi veren CİSST Derneği Başkanı Zafer Kıraç kendilerini, 'gönüllü destek üzerinden yürüyen tamamen tarafsız ve bağımsız bir oluşum' olarak tanımladı. Kıraç, 'Aynı Gökyüzüne Bakıyoruz' projesi ile cezaevindeki hastaların daha insanca koşullarda tedavi görmesi için çaba gösterdiklerini vurguladı. Dernek Yönetim Kurulu Üyesi Sosyolog Zeynep Alpar tarafından yürütülen projede, hayati riski bulunan hastalara mektuplar yazarak sorunları belirlediklerini aktaran Kıraç, "Türkiye’deki 123 bin mahpustan 300’ü ağır hasta. Bunlardan kanser, kalp hastası, felçli olan 198’inin ise hayati riski var. Biz bu 198 kişinin cezasını ertelesek ne kaybederiz? Bence aksine kazanırız" dedi.

AF DEĞİL 'CEZA ERTELEMESİ'

Vedalaşma hakkının Türkiye’de yanlış anlaşıldığına da dikkat çeken Kıraç sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu af değil ceza erteleme. Çünkü af dediğinizde suçlunun mağdur ettiği kimselere de dokunuyor ki orası çetrefilli. Tüm Avrupa ülkelerinde ceza erteleme sistemi uygulanıyor. Bir insan kendine bakamaz duruma gelmişse cezasını erteler, 3 ayda bir kontrol eder, kendine bakar duruma gelirse de yeniden alınır. Ancak Türkiye’de süreç uzuyor ve bu insanlar son istekleri yerine getirilmeden ölüyor. Hastaneler zaten bu insanlara rapor vermiş, Adli Tıp Raporu bekleniyor. Sürüm sürüm süründürmenin bir gereği yok. Af zaten incitici, mahkumun onuru açısından talep etmeyeceği bir olgu da olabiliyor."

'UMARIM ÖNERİMİZİ İLETEBİLİRİZ'

Bu konuda çözüm için Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’ne başvurduklarını, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de önerilerini anlatmak üzere Aralık ayı için randevu talebinde bulunduklarını dile getiren Kıraç şunları söyledi:

"Aralarında önemli bilim insanlarının olduğu 15 kişilik bir kurul oluşturduk ama, isterlerse kendileri de ekip oluşturabilirler. Önerimiz bu 198 kişinin dosyasını Adli Tıp’tan beklemeyerek, bir bilim kurulu tarafından durumlarının incelenmesi ve bunun sonunda mümkünse ceza ertelemesi ya da af verilmesi. Umarım bu önerimizi iletebiliriz."

'BİZ ÇOKMU İSTİYORUZ TABUT ÇIKMASINI?'

CİSST Başkanı Zafer Kıraç’ın aktardıkları ve internet sitelerindeki yanıt mektuplarına göre sorun üç boyutlu yaşanıyor. İlk sorunu cezaevinde yaşayan hastalar bazen koğuş arkadaşları tarafından da istenmeyebiliyor. Cezaevi idareleri de dernek yöneticilerine 'Biz de hasta mahkum istemiyoruz, biz çok mu istiyoruz buradan tabut çıkmasını' diyerek şikayetlerini dile getiriyor. İkinci sorunun ise hastaların ring araçlarıyla taşınması olduğunu kaydeden Kıraç, hastaların kesinlikle güvenlik korumalı ambulanslarla hastaneye götürülmesi gerektiğini vurguladı.

BANA ÖRGÜTÜNÜ SÖYLE SANA TEDAVİNİ SÖYLEYEYİM

Öte yandan bazı raporlarda kişinin hangi örgütten olduğunun yazıldığını tespit ettiklerini de kaydeden Kıraç, "Doktora giden kişinin hangi örgütten olduğunu doktorun bilmesi gerekmiyor. Zaten bir kaşe vardır, resmidir, 'kaçar, kaçırılır' yazar. Bu kaşe vurulması yeterlidir. Hangi örgütten olduğunu not düşmeyi böyle bir iki uygulama gördük ve Adalet Bakanlığı’na bildirdik. Doktoru yönlendirmeye yönelik bu olayı sevk kağıdında gördük. Bunu iki yerde bizzat biz gördük, iki de şikayet var. Yani bu konuda 4 vaka yaşandı" dedi.

Kıraç ayrıca suçluluğu kanıtlanmamış kişilerin hastanede kelepçelerle gurur kırıcı bir şekilde tedaviye götürülmesinin de yanlışlığına dikkat çekerek, bazen sataşmaların bile yaşandığını kaydetti. Bu tür incinmelerin kişiyi olumsuz etkilediğinin altını çizen Kıraç, "İster siyasi, ister adli olsun. Uyuşturucu bağımlısı bir genç adama bunları yapıyorsak bizimle barışma şansı yok" diye konuştu.

BİLİM KURULU’NDA KİMLER VAR?

Prof. Dr. Ahmet Gül, (Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Üyesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Romatoloji), Prof. Dr. Taner Gören (İstanbul Tabip Odası Başkanı, İstanbul Tıp Fakültesi, Kardiyoloji), Prof. Dr. Pınar Saip (Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı, İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü, Onkoloji), Prof. Dr. Doğan Şahin (Türkiye Psikiyatri Derneği İstanbul Şube Başkanı, İstanbul Tıp Fakültesi, Psikiyatri), Prof. Dr. Melek Göregenli (Ege Üniversitesi Sosyal Psikoloji Bölümü, Sosyal Psikoloji), Prof. Dr. Tunçalp Demir (İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları), Dr. Ali Çerkezoğlu (İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri, Adli Tıp), Dr. Ali Özyurt (İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi, Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi EAH, Anesteziyoloji ve Reanimasyon), Dr. Gülnihal Bülbül (Kadın Hastalıkları ve Doğum), Dr. İncilay Erdoğan (İstanbul Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu Üyesi /Pratisyen Hekim), Nalan Erkem (Avukat, Ruh Sağlığında İnsan Hakları Derneği Üyesi), Işıl Aral (Avukat, CİSST Gönüllüsü), Danende Zeynep Alpar (Sosyolog, CİSST Gönüllüsü), Mustafa Eren (Sosyolog, CiSST Gönüllüsü), Zafer Kıraç (CİSST Başkanı)

BT(İÖ/COŞ)