Bir okul salonunda düzenlenen Ermenice, Kürtçe ve Türkçe seçme şarkı ve türkülerin zevkle dinlendiği türkü akşamına ise, birbirlerini belki de uzun zamandır ilk kez gören seçkin bir izleyici topluluğu katılmıştı.

Hasan Burgucu ve Seyfettin Özgezer’in girişimleriyle düzenlenen akşamda tüm gözler sahnede devam eden programı birşey kaçırmadan  dinlemekti.

Sahnedeki Diyarbakırlı tanınmış araştırmacı yazar Şeyhmus Diken‘i ilk kez görüyoruz. Elinde “Ula Fille Hoş Geldin” kitabından bölümler okuyarak dinleyicileri bir zaman tünelinden geçirircesine eski Diyarbakır’ı, ve Kürtlerle iç içe yaşamış Ermeni komşularını anlattı.


“Udun büyük ustalarından biri” olarak tanımladığı, Diyarbakır’ın “Gavur Mahallesi”nde doğmuş, babasının hüzünlü sesini dinleyerek   büyümüş, Yervant Bostancı’nın gerçek hayat hikayesini anlatırken, dinleyiciler bir tiyatro izlercesine pür dikkat kendisini izlediler.

MEMLEKETİMİ CIĞERİMDEN KOPARTAMAZSINIZ



Yanı başında, 28 yıl  Amerika’da yaşadıktan sonra ” Ferhat dağı delmiş ya, bende Everest dağı bile olsa deler, Diyarbakır’a giderim” diyerek tekrar  memleketine dönen Yervant Bostancı bulunmaktaydı. “ Beni memleketimden koparabilisiniz, ama memleketimi ciğerimden koparamazsınız” dediğinde gözlerinden yaşlar döküldü.Yapmacık davranmadan sahneye “Yeni Rakı” isteyerek, bir yandan göz yaşlarını silerken, öte yandan da rakı yudumlamaktan geri durmadı.

 

GÖZ YAŞLARININ RENGİNİ ÇEVİREMEM

 Akıcı bir Diyarbakır şivesinin yanında, kürtçe, ermenice ve türkçe konuşmasına rağmen bir ara anlattıklarının tam çevirisi için Toros Sarıyan’ı sanheye davet etti.Sarıyan‘ın, “Ben gözyaşlarının rengini çeviremem” diyerek sahneden inmesi salonda buruk bir hüzün yarattı.



 İzleyiciler arasında kimler yoktu ki,12 Eylül 1980 öncesinin eski Diyarbakır Belediye başkanı Mehdi Zana, yazar Ahmet Kahraman, Türkiye’ye iade edilmek için uzun süre Hamburg cezaevinde psikolojik baskılanmaya ve iade terörüne maruz kalmış Ali İhsan Kıtay,Yervant Bostancı’nın Hollanda’dan gelmiş yakın akrabaları, Hamburg-Altona ilçesi Sol Partı meclis üyesi Aysel Özkan, Alevi Kültür Merkezi ikinci başkanı Av.Mahmut Erdem, yazar İrfan Cüre, Hayk Çetinkaya, Abut Can ,ozan Hasan Zeydani, tiyatro oyuncusu Cemalettin Zeyrek, tiyatro yönetmeni Olgay Sadak, tanınmış Av. Bjön Stehn ile eşi müzisyen Leman Stehn ve bir grup kürt iş adamıyla çeşitli yelpazeden renkli ve kalabalık bir izleyici kitlesi vardı.

Yervant Bostancı şarkıları arasında anılarını o kadar akıcı ve sade dille anlattı ki, sanki avuçlarını kitap yapmış oradan okumaktaydı. Diyarbakır’da bir konserinde tarzını “Zeki Müren”e dahi benzetenler olduğunu gururla anlatırken yüzündeki gülümsemeyi görmeye değerdi.

AHMET ARİF, YILMAZ GÜNEY VE AHMET KAYA’ NIN ANISINA TÜRKÜLER  


Ahmet Arif, Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya’nın anısına sürgünlük türkülerinden kesitler sundu.“Şu dağlarda kar olsaydım kar ile “Karadır benim bahtım kara” dizelerini okuduğunda ise, salonda sessizlik hakimdi.


“Neyleyim köşkü, neyleyim” ,Vay leman vay leman,”Ay dilberim” ve Yeşil ördek gibi” şarkıları ile ülke mozağini adeta türkü diliyle ıfade etti.


Söylenen türkülerin coşkusuna dayanamayarak sahne önünde halaya duran izleyiciler, dostluk ve barışa ne kadar susamış olmanın örneği oldular. Dışarıdan bakıldığında “siyasi tartışma” yapılacak bir akşam önyargısına kapılınsa da, o akşam, Şeyhmus Diken’in Ahmet Arif gibi sakin ve ağulardan süzülmüş tok ses tonuyla Diyarbakır’daki Ermeni komşularını bilinmeyen yönleriyle anlatmasi, Yervant Bostancı’nın ise, türkülerin dilinden Diyarbakır’a ve yaşama bakışı dinleyenlere unutulmaz bir yağışlı bahar akşamı yaşattı.