Bir dönemin simgesi “Was guckst du?!”: Kaya Yanar sahne kariyerini sonlandırıyor
Bir dönemin simgesi “Was guckst du?!”: Kaya Yanar sahne kariyerini sonlandırıyor
İçeriği Görüntüle

Bülent Mumay yazısında, yurttaşların içine sürüklendiği ekonomik sıkıntılara Saray rejiminin yarattığı hukuksuzluğun eklenmesiyle Türkiye’nin tam anlamıyla bir suç cennetine dönüştüğünü vurguluyor.
AKP iktidarının ilk yılından bugüne dolandırıcılık suçlarının 100 kattan fazla arttığını belirtiyor.

e-SIM engeli ve Saray’a para kazandırma zorunluluğu

Mumay, Türkiye’ye gelen turistlerin roaming ücreti ödememek için kullandığı e-SIM’lerin, Erdoğan’ın kontrolündeki iki operatörün kararıyla bloke edildiğini aktarıyor.
Bu engelleme sonrası yolcuların, havalimanında klasik SIM kart alarak Saray’ın şirketlerine para kazandırmak zorunda kaldığına dikkat çekiyor.
SIM kartı takan kişilere ise İçişleri Bakanlığı’ndan dolandırıcılık uyarısı içeren SMS’ler geliyor.

Dolandırıcılıkta patlama: 8 bin dosyadan 911 bine

2003’te 8 bin 808 olan dolandırıcılık dosyası sayısının 2024’te 911 bin 695’e ulaştığını belirten Mumay, bunun yalnızca ekonomik kriz değil, aynı zamanda hukuksuzluğun sonucu olduğunu ifade ediyor.

e-Devlet Verileri Darkweb’de

Yazar, 85 milyon vatandaşın e-Devlet verilerinin darkweb’e sızdığını, bu bilgilerin dolandırıcılarca kredi kartı çıkarma, sahte şirket kurma gibi suçlarda kullanıldığını anlatıyor.

Skandal: 270 üst düzey bürokratın elektronik imzası çalındı

Dolandırıcıların, devletin kritik kurumlarında çalışan 270 üst düzey bürokrat adına elektronik imza çıkararak devlet sistemlerine eriştiği ortaya çıktı.
Bu sayede para karşılığı binlerce sahte üniversite diploması üretildi.
Abdülhamit’in torunundan uyuşturucu satıcısına, baraj inşa eden sahte mühendislerden milletvekillerine kadar birçok isim bu diplomalara sahip oldu.

Siyaset dünyasına uzanan skandal

MHP milletvekili ve özel üniversite sahibi Levent Uysal’ın diplomasının sahte olduğu iddiası, BTK’dan sorumlu bakan yardımcısının ise 6 üniversite diploması ve 3 doktorası olduğunun ortaya çıkması dikkat çekti. Uysal, iddialara yanıt vermek yerine haberlere erişim engeli getirdi.

Dolandırıcılar için açılan dijital kapılar

Mumay, Saray’ın dijital dünyayı muhaliflere kapatırken dolandırıcılara açtığını belirtiyor.
Ekrem İmamoğlu’nun diploması iptal edilip yargılanırken binlerce sahte diplomaya göz yumuldu.

İmamların paraları eğlencede

Avusturya’daki Diyanet imamlarının, topladıkları paraları özel eğlenceler ve eskort hizmetleri için kullandığı ortaya çıktı. Mumay, imamların yalnızca görevden alındığını, cezalarının “öteki dünyaya bırakıldığını” vurguluyor.

İşte "Erdoğan iktidarında niye dolandırıcılık rekoru kırıldı?" başlıklı o makale:

"Yurttaşların içine sürüklendiği ekonomik sıkıntılara, Saray rejiminin yarattığı hukuksuzluk eklenince Türkiye tam bir suç cennetine dönüştü. AKP iktidarının ilk yılından bugüne dolandırıcılık suçları 100 kattan fazla arttı.

İster iş, ister tatil için İstanbul’a geldiğinizi düşünün… Türkiye’de geçirdiğiniz sürede telefon faturanızın kabarmaması için kendinizce bir çözüm bulmuşsunuz. Roaming ücreti ödememek için telefonunuza e-SIM indirmeyi planlamışsınız. Ama size kötü bir haberim var: Erdoğan, ülkedeki 3 cep operatöründen 2’si kendisine bağlı olduğu için geçtiğimiz haftalarda e-SIM’leri bloke ettirdi. Havalimanının ücretsiz internetini kullanarak cebinize e-SIM indiremeyince; mecburen Saray’ın şirketlerine para kazandırmak için havalimanındaki noktalardan, klasik SIM kartlarından birini satın alıyorsunuz. Kartı telefonunuza takar takmaz cep telefonunuza düşen ilk mesajlardan birinin göndericisi, çok büyük ihtimalle Türk İçişleri Bakanlığı olacaktır. Devletimiz SMS yoluyla şöyle size şu uyarıyı yapacak: “Sizleri telefonla arayarak kendilerini, polis, asker veya savcı olarak tanıtıp adınız veya banka hesabınız bir terör örgütüne karıştı diyerek sizden para, altın isteyen şahıslara inanmayın. Böyle bir durumda hemen polisi arayın.”

Alman okurlar için çevrilip düzenlenmiş versiyonu için tıklayın

Devletin böyle bir uyarı yapması size tuhaf geldi değil mi? Demokratik bir hukuk devletinde, size herhangi bir suçlama telefonla yöneltilmez. Öyle olsa bile ertesi gün mahkemenin yolunu tutar işin aslını araştırırsınız. Ama hukukun rafa kaldırıldığı bu ülkede, suçsuz olsanız bile hapse girebileceğinizi biliyorsunuz. Bu nedenle böyle bir ihtimali ortadan kaldırmak için sizi devlet görevlisi gibi arayanlara sorgusuz sualsiz tüm birikiminizi verebiliyorsunuz. Bu tür dolandırıcılık vakalarının patlamasının tek sebebi hukuksuzluk değil elbette. Ekonomik krizin de derinleşmesiyle, dolandırıcılık birçok işsiz için yeni bir “kariyer fırsatı”na dönüştü. Hukuk bittikçe, ekonomi battıkça dolandırıcılık vakaları arttı. AKP iktidarının ilk yılının sonunda, 2003’te Türkiye’de dolandırıcılık suçlarının sayısı 8 bin 808’di. 2024 sonunda ise bu rakam 911 bin 695’e ulaştı!

AKP’nin yarattığı düzen sayesinde 100 kat daha fazla dolandırıldık! Geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan bir skandal, tüm bu istatistikleri unutturacak kadar dehşet vericiydi. Bir grup dolandırıcı, Saray’ın kurduğu dijital sistemi çökerterek paralel bir devlet kurmuştu!

Nasıl mı? Anlatayım… Türkiye’de yaşayan herkes, birçok işlemi e-devlet adı verilen bir portala bağlanarak halledebiliyor. Hastane randevusu almaktan, elektrik aboneliği başlatmaya kadar birçok işlemi devlet dairesine gitmeden basitçe halledebiliyorsunuz. Bunun için gerekli olan tek şey, adınıza kayıtlı cep telefonu üzerinden şifre almanız… E-devletteki bilgilerinize bir siz, bir de devlet erişebiliyor. Daha doğrusu erişebiliyordu. Birkaç yıl önce 85 milyonun e-devlet’teki tüm verilerinin, internetteki darkweb’e sızdığı ortaya çıktı. Bilgisayar korsanları, bu bilgileri para karşılığı satmaya başladı. Bu verilerin en büyük alıcıları, dolandırıcılar oldu elbette. Bilgilerimizi kullanarak adımıza kredi kartı da çıkardılar, naylon fatura kesen şirketler de kurdular. Ama son vaka, dolandırıcıların el yükselttiğini ortaya koydu. Sızan verileri kullanarak, devletin kritik kurumlarında çalışan bürokratlar adına elektronik imza çıkarılmıştı. Bu imzalar ile devlet kurumlarına erişmiş, diledikleri bilgiyi değiştirmiş, diledikleri belgeyi oluşturmuşlardı.

Elektronik imzası çalınanlar arasında, Türkiye’nin dijital güvenliğinden sorumlu kurum olan Bilgi Teknolojileri Kurumu’nun (BTK) genel müdürü de, yardımcısı da vardı! Eğitimden, vatandaşlık işlemlerinden sorumlu üst düzey bürokratların da aralarında bulunduğu kritik devlet görevlerindeki tam 270 kişinin elektronik imzası dolandırıcıların elindeydi. Peki bu imzalar ne için kullanıldı? Ortaya çıkarılan çetenin en büyük faaliyeti eğitim alanındaydı. Devletin dijital sistemine sızarak, üniversitenin kapısından bile geçmemiş binlerce kişiye para karşılığı üniversite diploması oluşturdukları ortaya çıktı. En çarpıcı örneği vereyim, son Osmanlı padişahlarından Abdülhamit’in torunu bile para karşılığı bu çeteden üniversite diploması almış. Hem de “tarih” bölümünden! Bir uyuşturucu satıcısına, Ankara Emniyeti’nde çalışan gerçek bir narkotik komiseri adına kimlik çıkarılmış! Çeteden inşaat mühendisliği diploması satın alan kişinin, Türkiye’de 4 baraj inşaatı yaptığı ortaya çıktı. Tuhaflıklar bununla bitmedi, işin ucu siyasete de uzandı. BTK’dan sorumlu bakan yardımcısının, 6 üniversite, 2 yüksek lisans ve 3 doktorasının olduğunu öğrendik. Erdoğan’ın ittifak ortağı MHP milletvekili Levent Uysal’ın diplomasının da sahte olduğu iddia edildi. Kendisi aynı zamanda İstanbul’daki bir özel üniversitenin sahibi! Uysal, iddialara yanıt vermek yerine konuyla ilgili tüm haberlere ve sosyal medya paylaşımlarına erişim engeli getirtti.

Saray rejimi, geleneksel medyayı kontrolüne aldıktan sonra dijital dünyayı da büyük bir baskı altına almıştı. Sanal alemde en küçük bir eleştiri yapanların başı derde giriyor; Saray’ın canını sıkan internet siteleri, daha kendi verilerini koruyamayan BTK’nın kararıyla erişime engelleniyordu. Ancak son skandal, iktidarın muhaliflere dar ettiği dijital dünyanın kapılarını dolandırıcılar için ardına kadar açtığını ortaya koydu. Erdoğan’ın en büyük rakibi Ekrem İmamoğlu’nu 30 yıl önce aldığı diplomasını iptal ederek hapse atanlar, binlerce sahte diploma üretilmesini izlemekle yetinmişti! Bu arada sahte diploma skandalı, öyle devletin başlattığı büyük bir soruşturmasıyla falan ortaya çıkmadı. Dolandırıcılara para ödediği halde sahte diplomasına kavuşamayan birkaç kişinin şikayetiyle skandal patlak verdi. Onlarca dolandırıcı gözaltına alındı, haklarında davalar açıldı. Ama güvenli bir dijital sistem kuramayan, yurttaşlarının verilerine sahip çıkamayan, hatta kendi elektronik imzalarını dolandırıcılara kaptıran bürokratlar hakkında hiçbir işlem yapılmadı.

Bu ülkede veri sızıntısına yol açanlar değil, sızıntının varlığından söz edenler cezalandırılıyor. Tüm verilerimiz korsanların eline geçmişken, buna isyan edenleri susturmak için devletimiz bu yılın başında bir yasa çıkardı. Devletimizin kabul etmediği veri sızıntısından söz edenler, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılıyor.

Suça karışanların değil, suçtan şikayet edenlerin cezalandırılması bu toprakların normaline dönüştü. Örneğin Avrupa Konseyi’ndeki oturumda Türk polisinin protestoculara yönelik şiddetini eleştiren genç, “dezenformasyon” suçlamasıyla tutuklandı. Tutuklu yargılanma gerekçesi, “kaçma” şüphesi. Oysa kendi isteğiyle döndüğü Türkiye’ye girerken havalimanında gözaltına alınmıştı! Adı bir yargı skandalına kaçtığı için aranan bir avukat ise Türkiye’den kaçmaya çalışırken yakalandığı halde cezaevine konulmadı!

Cezasız kalan son bir dolandırıcılık örneği vereyim size… Bilenleriniz çoktur, Türkiye’deki resmi din kurumu Diyanet’in Avrupa’da dernek gibi örgütlenen yan kuruluşları vardır. Çoğunlukla Türkiye’den gönderilen imamlar, Diyanet’in parasıyla Avrupa’daki Türklere din hizmeti verirler. Diyanet’in Avusturya’daki biriminde çalışan bazı imamların, hem Ankara’dan gelen hem de vatandaşlardan topladıkları paraları özel eğlencelere harcadıkları ortaya çıktı. Diyanet’in kendi yaptığı soruşturmaya göre, imamlar dini hizmetlerde kullanılması gereken parayla eskort bile tutmuşlar! Hatta kendilerini denetlemeye gelen müfettişleri de eğlenceye götürmüşler! Erdoğan’a bağlı Diyanet, bu skandal karşısında ne mi yaptı? İmamları sadece görevden aldı, günahlarının cezasını öteki dünyaya bıraktı!"

Kaynak: F.A.Z.