Haftalık yayınlanan Die Zeit gazetesinde "Kurtlar arasında", Online sayfada ise "Kendimi kamuoyu önünde recm edilmiş (taşlanmış) hissettim“ başlığı ile yayınlanan röportaj yorumsuz olarak aşağıda.

Nebahat Güçlü Yeşiller için Hamburg Eyalet Meclisinde. Ama eyalet parti yönetim kurulu onu istemiyor. Güçlü milliyetçilikten şaibeli bir dernekte konuştu.
 
Röportaj: CHRISTOPH TWICKEL
26 Şubat 2015
 
Hamburg Yeşiller Partisinin bir sorunu var. Adı Nebahat Güçlü. Türk kökenli politikacı seçim kampanyasında milliyetçilikten şaibeli bir dernekte konuşma yaptıktan sonra, parti onu dışlamak ve üyelikten çıkarmak istiyor. Fakat seçmenler, parti yönetim kurulunun hoşnutsuzluğuna rağmen onu Hamburg Eyalet Meclisine seçilebilmesini sağladılar. ZEIT ONLINE’a verdiği bu röportajda ilk kez kendisine yönelik suçlamalar hakkında konuştu.
 
ZEIT ONLINE: 18 Ocak’ta Türk Federasyonu’nun bir toplantısında konuşma yaptınız. Bunun üzerine Avrupa Postası adlı Türkçe internet haber sitesinde „Yeşillerin Adayı Bozkurtlardan Oy İstiyor“ başlıklı bir makale yayınlandı. Türk Federasyonu derneğinin arkasında milliyetçi MHP’nin olduğunu biliyor muydunuz?
Nebahat Güçlü: Hayır, bilmiyordum. Hamburg’da yuvarlak rakam 400 örgüt ve dernek var. Zamanla pek çok isim değişiyor ve ben sadece sözlü davet almıştım.
 
ZEIT ONLINE: Türk Toplumu [TGH] Başkanı ve bir göçmenlik uzmanı olarak siz, dernek ile MHP arasındaki ilişkileri biliyor olmanız gerekmez miydi?
Güçlü: Son günlerde Türk kökenli başka göçmen politikacılara da sordum, onlarda Federasyonu o zamana kadar bilmiyorlardı. Bu dernek, Türk toplumu içinde şimdiye kadar önemli bir rol oynamış değildir.
 
ZEIT ONLINE: Ve toplantıda hiçbir şey dikkatinizi çekmedi mi?
Güçlü: Bilakis, elbette orada MHP’ye yakınlığı besbelliydi. Sahnede üzerinde MHP’nin bugünkü başkanı Devlet Bahçeli ve eski başkanı Alparslan Türkeş ile ortada modern Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bulunduğu bir flama vardı.
 
ZEIT ONLINE: Suçlamalarla yüz yüze geldiğiniz bir konuşma oldu mu?
Güçlü: Kişisel hiçbir görüşme olmadı. Bu toplantıda olup olmadığımı soran telefonlar ve SMS’ler aldım. Ben de doğruladım. Daha sonra suçlamalar yağmaya başladı: “Bunu nasıl yapabildin, onlar faşist ve radikal sağcılar!”
 
ZEIT ONLINE: Buna nasıl karşılık verdiniz?
Güçlü: Önceden toplantıyı düzenleyenler hakkında bilgim olmadığını ve bu nedenle değerlendiremediğimi açıkladım. Beni 2008’de Türk Dernekleri Koordinasyon Kurulu Başkanı olarak davet etmiş olan bir şahıstan sadece sözlü davet aldım. O zaman oraya Yeşiller adına görevli olarak katılmıştım. Bu şahıstan dolayı, yine aynı derneğin sözkonusu olduğundan hareket ettim. Ayrıca orada ne söylemiş olduğumun önemli olduğunu; ve bu toplantıya katılan 1500 insanı toptan biçimde faşist veya radikal sağcı olarak damgalanamayacağını açıkladım.
 
ZEIT ONLINE: Eyalet Yönetim Kurulu ilk görüşmelerde partiden ihraçtan söz etmiş miydi?
Güçlü: İlkin bekleyelim deniyordu. Daha sonra, Avrupa Postası Türkçe makalesini Almanca olarak yayınlayıncaya kadar birkaç gün sükunet vardı. Ancak makalenin Almanca yayınlanmasından sonra bu Yönetim Kurulu için sorun olarak göründü. Hareketli bir geçmişi ve kendi politik gündemi olan Ertuğrul ‘Adil’ Yiğit adlı bir adam tarafından çıkarılan Avrupa Postası, benimle ve başkanı olduğum Hamburg Türk Toplumu (TGH) ile ilgili tekrar tekrar yalan haberler yayınladı. Gayri meşru yöntemlerle bir politik programı izleyen radikal solcu bir internet sayfasıdır. Bir yıl önce bu internet sayfasına karşı dava açtık, bulunabilir bir adresi olmadığı için şikayetimiz tebliği edilemedi.
 
ZEIT ONLINE: Makale Almanca yayınlandıktan sonra ne oldu?
Güçlü: Eyalet Yönetim Kurulu benden bir açıklama istedi. Bunun üzerine MHP ve Bozkurtların ideolojisinin benim için asla kabul edilemez olduğunu ve bunlarla arama mesafe koyduğumu kamuoyuna açıkladım. Yönetim Kurulu, konuyu görüşeceğini söyledi. Sonra ertesi gün yönetim kurulu ile bir telekonferansa katıldım. Konferansın hemen arkasından partiden ihraç edilmem için işlem başlatılmasına karar verildi.
 
ZEIT ONLINE: Orada sizi partiden ihraçla tehdit ettiler mi?
Güçlü: Bana Yeşillerin temel değerlerine aykırı hareket ettiğim ama seçildiğin takdirde milletvekilliğini kabul etmeyeceğini şimdiden yazılı olarak açıklarsan partide kalabilirsin dendi.
 
ZEIT ONLINE: Yeşiller Yönetim Kurulu daha sizi üyelikten çıkarmak istedi. Bunun üzerine siz bu kararın kaldırılması için disiplin kuruluna başvurdunuz. Disiplin Kurulu size hak verdi. Türk örgütleri ve partilerinin “acil bir yargılamada” değerlendirmenin mümkün olmadığına karar verdi ve dahası “belirlenmiş bir liste adayının taciz edilmesinden” söz etti. 
Güçlü: Sağa karşı bir sınır çekme zorunlu olduğu halde bile, uzun yıllar parti üyesi olan birini makul biçimde dinlemeden acil bir işlemle ya adaylıktan vazgeçme ya da ihraç edilme seçeneğiyle yüz yüze bırakan kimse, her türlü politik ve insani ölçüyü kaybetmiş demektir. Kendimi kamuoyu önünde taşlanmış (recm edilmiş) hissettim.
 
ZEIT ONLINE: Bir adayın faşistlerden oy almaya çalıştığı kuşkusu olursa, bir parti bir şeyler yapması gerekir. Sizin açınızdan ne olması gerekirdi?
Güçlü: Eyalet Yönetim Kurulunun gazete haberinin büyük politik baskısı altında olmasını baştan sonra anlayışla karşılıyorum. Fakat partiden ihraç, partinin temel değerlerinin kabaca ihlalini öngerektirir. İçerik olarak arama mesafeme koyduğum sağcı ama uzmanların görüşüne göre demokratik olan bir dernekte ölçüp biçmeden yapılmış bir konuşma, bu ön koşulu elbette sağlamaz.   
 
ZEIT ONLINE: MHP ile yakınlığını önceden araştırıp öğrenseydiniz, ne yapardınız?
Güçlü: Toplantı davetini partiyle görüşür ve doğal olarak görüşmede alacağımız karara uyardım. Ancak bu, derneğe yönelik faşist suçlamasını kabulleneceğim anlamına gelmez. Aynı şekilde başka eleştirel görüşler olduğunu da bilmiyor değilim.
ZEIT ONLINE: Toplantıdaki konuşmanızda ne söylediniz?
Güçlü: Ben saat 16:30’a doğru oraya vardım ve toplam 35 dakika kaldım. İlk on dakikada canlı müzik vardı, sonra ben konuştum. Toplantıyı düzenleyen benim Erdoğan Hükümetine karşı Hamburg Gezi protestolarında önemli bir rol oynamış olduğumu bildirerek, bana söz verdi. Sonra ben konuşmamı yaptım. Kendimi tanıttım ve okulu bitirmenin ve bir meslek eğitimi yapmanın ne kadar önemli olduğunu anlattım. Benim için sözkonusu olan, bütün ayrımcılık ve dıştalama deneyimlerine rağmen bunu başarabileceklerini gençlere söylemekti.
 
ZEIT ONLINE: Sosyal bilimci Kemal Bozay Almanya’da Türk faşist gençlik örgütünün bir rönesansından söz ediyor. Yetmişlerden doksanlı yıllara kadar bozkurtların yaptığı katliamların hedefi olan Alevi ve Kürt insanların, bu örgütün ana partisine yapılan bir ziyarete tepki göstermelerini anlayamıyor musunuz?
Güçlü: Herşeyden önce: Benim bir Kürtle olan evliliğimden  bir kızım var. Bu katliamlara ilişkin Türk Toplumunda anma toplantıları yaptık ve bu  insanların incinmiş olmasını anlayabilirim. MHP’nin korkunç bir geçmişi var. Ama bu onun son otuz yıldaki politik gelişimini göz ardı etmenin gerekçesi olamaz.  Kendisi de uzun süre askeri diktatörlük altında hapishanede yatmış olan saygın Türkiye araştırmacısı Taner Akçam, MHP’nin şiddet ve ırkçılıktan uzaklaştığına ve demokratik yelpazede yerleştiğine işaret ediyor. Türkiye ve göçmenlik araştırmacısı Yaşar Aydın, MHP’nin bozkurtlarla arasına sınır çektiğini tespit etti. Türkiye’de geçen yıl yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sosyal demokrat CHP, MHP ile ortak aday gösterdi. Geçmiş yaraların izlerinin henüz iyileşmedi. Bu toplantıya katılmama gösterilen tepkiler de bana bunu açıkça gösterdi.
 
ZEIT ONLINE: Toplantıya katılanlar sahneden bozkurtların malum “kurt  işaretini” yaptılar. Bu sizin dikkatinizi çekemedi mi?
Güçlü: Orada bulunduğum yarım saat içinde bunu görmedim. Ayrıca Türk sosyal demokratlarının başkanı, CHP’den Kemal Kılıçdaroğlu MHP ile bir buluşmasınfa bizzat kendisi kurt işareti yaptı. Türkiye partilerin kendi sembolleri olduğunu söyledi. Bu demek değildir ki, bunu iyi buluyorum, ama bu sembolün faşizmi kabul etmek anlamına gelmediğini açıkça gösterir.
 
ZEIT ONLINE: Pek o kadar da belirgin görünmüyor. Türk Toplumu içinde de sizin o toplantıya katılmanız nedeniyle istifalar oldu.
Güçlü: Neyi samimi bulmadığımı biliyor musunuz? TGH Yönetim Kurulundan istifa eden iki üye, Türkiye’de tam da MHP ile koalisyon görüşmeleri yapan sosyal demokrat CHP’nin aktif üyeleridir. Ve burada Almanya’da beni onların [MHP] toplantısınde konuştum diye suçluyorlar.
 
ZEIT ONLINE: Siz Yeşillere mensupsunuz. TGH’daki pek çokları SPD’ye yakın. Hamburg Türk Toplumu'nda sonunda sözkonusu olan parti politikası mıdır?
Güçlü: Ben bir başka şeyin sözkonusu olduğuna inanıyorum. TGH uzun yıllar odak noktaları Türkiye’deki politik gelişmeler olan birinci göçmen kuşağının temsilcilerinin bir örgütü idi. Benim başkanlığımla ikinci göçmen kuşağı geldi. Bu kuşak burada Hamburg’daki Türkiye kökenli insanları harekete geçiren konularla hesaplaşmak istiyor. Gerek muhafazakar gerekse aşırı sol Türk çevrelerinden sürekli eleştiriler alıyoruz. Yine de biz böyle tavır alıyoruz. Gezi protestoları başladığında TGH olarak bunu açık biçimde destekledik ve kendimiz gösteri ve toplantılar düzenledik. Ayrıca ben bir Türk Toplumuna başkanlık eden ilk kadınım ve bir feministim. Türk Toplumundaki bazıları belki henüz o kadar ileri gitmiş değil.
 
ZEIT ONLINE: Alman partileri göçmenlerin oy potansiyelini keşfettiler. Bunun içinde şöyle bir deneme de var: sözkonusu göçmen toplulukları içinde oy kazanmak için kökenleri ve inançları nedeniyle insanlar kullanılıyor. Size haklı olarak sağcılarda ve milliyetçi Türklerde sizin gerçek aday olduğunuz izlenimi yaratmış olmak suçlaması yapılmıyor mu?
Güçlü: Orada Yeşillerin göçmen politikasını anlattım. Bunun muhafazakar Türklerin beni [kendi] gerçek adayları olarak görmelerine neden olacağı sonucu çıkarmam mümükün değil. Fakat şu doğru: Bütün partiler göçmenlerin oyunu istiyor. Ama göçmen ülkesi Almanya’daki toplulukları meşgul eden sorunlarla hesaplaşmaya hazır değiller. Gittikçe daha fazla genci dinci aşırılara kaybettiğimizi de görüyoruz. Bir refleks olarak onlarla ilişki kurmak kaçınmamamız ve onları kendileriyle başbaşa bırakmamamız, aksine eleştirel bir diyaloga girmemiz gerektiğine inanıyorum.
 
ZEIT ONLINE: Fakat Yeşiller zaten uzun zamandan beri mıuhafazakar müslüman derneklerle böyle yapıyorlar, öyle değil mi?
Güçlü: Bizim Eyalet Başkanımız Katharina Fegebank, kısa bir süre önce seçim kampanyasında bir camide İslam Cemaati Konseyi Şura ile Türk İslam Birliği (DİTİB) tarafından düzenlenen panele katıldı. Hiç kimse bu toplantılarda solcu ve sosyal demokratların birlikte oturduğuna inanmaz. Dahası biz Yeşiller Şura’nın kısmen Anayasayı Koruma Örgütü tarafından izlendiğini bilmemize rağmen, onunla her zaman görüşmeleri sürdürdük. Burada Anayasayı Koruma Örgütü raporlarının güvenilirliliği konusunda sorunlarımız var. NSU pratikte Anayasayı Koruma Örgütünün gözü önünde faaliyet gösterirken, kısa bir süre öncesine kadar Yeşiller de Eyalet Anayasaya Örgütünce gözleniyordu.
     
ZEIT ONLINE: Ama katliamları savunan eli sopalı bir radikal sağcı grupla bir farkı var.
Güçlü: Evet. Şura ile konuşmak doğrudur. Eli sopalı radikal sağcılarla seçim kampanyası yapmak ise aksine tehlikeli olduğu gibi oldukça anlamsızdır. Ne var ki, Türk Federasyonu anayasa kabul ediyor ve şiddet, ırkçılık ve şovenizme açıkça karşı tavır alıyor.
 
ZEIT ONLINE: Bu onların resmen söyledikledi şeydir. Ama buna inanılmalı mı?
Güçlü: Yaşar Aydın orada yıllardır oldukça önemli bir dönüşüm gerçekleştiğine işaret ediyor. Orada örgütlenen dernekler, ona göre, Almanya’da dışlanan genç Türkler için bir toplanma yeridir.
 
ZEIT ONLINE: Hamas veya NPD de sosyal olarak insan kazanma yeri olduğu söylenebilir. Ama bu bir fare tuzağı değil, anti-ırkçıların bunu reddetmesi gerekmez mi?
Güçlü: Hamas veya NPD ile kıyaslamak doğru değil. Elbette bu gençler Yeşillerin Gençlik Örgütlenmesine gelseler iyi olur. Fakat tam da bir göçmen ülkesinde eğitim yeri bulmaları nerdeyse imkansız olan dışlanmış ve başarısız olarak damgalanmış insanların, kendilerini kabul gören ve önemli olarak hissedecekleri kimlikler, yerler arayışı içindedir. Dolayısıyla kökenlerinin bulunduğu ülkenin milliyetçiliğine yakalanmaya uygundurlar. Biz onları örneklerle, eğitimle, iş imkanları ve sosyal olanaklarla oradan çıkarıp almalıyız. Onları arka bahçelerden kendilerini sorumlu tutabileceğimiz toplumun ortasına getirmeliyiz: Benim için, demokratik yaklaşım tarzı ve eleştirel diyalog budur. Ve bunun için de ilkin bu insanlarla ilişki kurmak gerekir. Hamburg’da 30 yıldır ben bunun için çalışıyorum.
 
ZEIT ONLINE: Yönetim Kurulunuz zaten sevilmeyen bir adaydan kurtulmak için bunu kolay bir fırsat olarak mı gördü? Sizinle parti önderliği arasında rekabet mi var?
Güçlü: Bu, dengesiz ve abartılı bir karardı. Hele de Eyalet Başkanı Katharina Fegebank beni iyi tanıyor olmalıdır, çünkü ben Eyalet Meclisinde iken yıllarca benim özel danışmanımdı. Bunun arkasında hangi saiklerin yattığı üzerine spekülasyon yapmak istemiyorum. Partinin kendi dinamiği var.
 
ZEIT ONLINE: Sizi partiden çıkarmak isteyen Meclis Grubundaki partili arkadaşlarınızla güven ilişkisi içinde çalışabileceğinizi düşünebiliyor musunuz?
Güçlü: Önemi olan, bu meselenin mantıklı ve titizlikle ele alınmasıdır. Eyalet Yönetim Kurulunun Ocak sonundaki olağanüstü toplantı tutanağından aynen aktarıyorum:
“Nebahat Güçlü’nün ideolojiyi kabul etmesi sözkonusu değildir. Bu bir yanlış anlama olmalı. Sözkonusu olan oraya gitmesinin dışarıda yaptığı etkidir.” Güven yenilden kurulmalıdır. Bunu öneriyorum. Başarılırsa, [güven içinde birlikte çalışmaya] aykırı bir şey olamaz.  
 
ZEIT ONLINE: Eğer partiden geçekten ihraç edilir veya sizi Meclis Grubu`na almak istemezlerse, bir B planı var mı?
Güçlü: Partiden ihraç olacağımı sanmıyorum, çünkü bunun hukuksal önkoşulları yok. Seçmenler bana –Meclis Grubuyla veya onsuz- politika yapmak için yetki verdi.

Die Zeit gazetesinde haberin orjinali:  www.zeit.de/hamburg/politik-wirtschaft/2015-02/gruene-hamburg-nebahat-gueclue