<strong style="font-family: Arial; font-size: 15.5555562973022px; line-height: 19.5px;">Deniz Gezmiş ... <br /> Mahir Çayan…<br /> <span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;"> <br /> </span></span></span></strong><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="line-height: 19.5px;">1960’lardan günümüze taşan iki gençlik lideri… </span><span style="line-height: 19.5px;">68 kuşağının efsaneleri…</span><span style="line-height: 19.5px;">Kendileri dahil kimsenin bilmediği bir tesadüf, onları çok genç yaşta, aynı eylemde bir araya getirdi. </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <span style="line-height: 19.5px;">Yıl 1963 idi. </span><span style="line-height: 19.5px;">İkisi de Haydarpaşa Lisesi’nde öğrenciydi. </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <strong>Deniz</strong> 1’de, <strong>Mahir</strong> 3’te…<span style="line-height: 19.5px;"> </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <span style="line-height: 19.5px;">Onları bir araya getiren eylem, </span><strong style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;">Hürriyet</strong><span style="line-height: 19.5px;"> gazetesinde çıkan bir haberle başladı. </span><span style="line-height: 19.5px;">Habere göre, </span><strong>“Haydarpaşa Lisesi’nin pansiyon müdürü, Fenerbahçeli ünlü futbolcu Ömer Boncuk, orta ve lisede okuyan yatılı öğrencilerden altısına, ‘Sizi sınıf geçirteceğim’ diyerek odasına götürmüş ve tecavüzde bulunmuştu.” </strong><span style="line-height: 19.5px;">Bu, bir iftiraydı. </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <span style="line-height: 19.5px;">Okulda </span><strong style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;">“Boncuk Ömer” </strong><span style="line-height: 19.5px;">diye tanınan beden öğretmeni </span><strong style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;">Ömer Boncuk</strong><span style="line-height: 19.5px;">, öğrencilerin sevgilisiydi. Genç yaşta bir oğul yitirmiş, o yüzden bütün sevgisini öğrencilerine vermişti. </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <strong style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;">Cemil Gezmiş</strong><span style="line-height: 19.5px;">’in de arkadaşıydı. </span><span style="line-height: 19.5px;">Bir ihbar üzerine atılan bu iftira, onu seven öğrencilerini ayağa kaldırdı. Haberden sonra Boncuk Ömer’in görevden alınması ise bardağı taşırdı. </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <span style="line-height: 19.5px;">Hocalarına iftira edildiğini düşünen öğrenciler, büyük bir öfkeyle ayaklandı ve protesto kararı aldı. </span><span style="line-height: 19.5px;">500’ü aşkın öğrenci, okulda toplanıp vapurla Sirkeci’ye geçti, Cağaloğlu’na gidip Hürriyet gazetesinin önüne geldi. </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <span style="line-height: 19.5px;">Ellerindeki pankartta</span>, <strong>“Boncuksuz Haydarpaşa olmaz, böyle palavra atılmaz”</strong> <span style="line-height: 19.5px;">yazıyordu. </span><span style="line-height: 19.5px;">Sloganlar atarak gazetenin camlarını taşladılar. O günkü </span><strong style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;">Hürriyet</strong><span style="line-height: 19.5px;">’in nüshalarını yaktılar. Binaya girip çıkanları tartakladılar. </span><strong style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;">Hürriyet </strong><span style="line-height: 19.5px;">çalışanları, -o dönemin âdetince- camlara Türk bayrağı asarak canlarını kurtarabildi. Gazete yönetimi, Başbakan </span><strong style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;">İnönü</strong><span style="line-height: 19.5px;">’ye telgraf çekerek yardım istedi. </span><span style="line-height: 19.5px;">Kızgın öğrenciler bu eylemin ardından Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yürüdü. Boncuk Ömer’i görevden alanlara ateş püskürdü. Müdürle görüşerek, okullarına kara leke sürülmek istendiğini söylediler. </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <span style="line-height: 19.5px;"><br /> Müdür, Boncuk Ömer tahkikatta aklanırsa hemen göreve iade edileceğinin teminatını verdi. </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <img src="http://www.cumhuriyet.com.tr/Archive/2014/11/6/137937_resource/1.jpg" alt="" width="83" height="186" style="visibility: visible; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px; float: left; margin: 5px;" /><span style="line-height: 19.5px;">Boncuk Ömer, kendisine destek eylemini, odasının penceresinden gözyaşları içinde izledi. </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <span style="line-height: 19.5px;">Ancak ertesi gün, Emniyet’in karşı atağı geldi. </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <span style="line-height: 19.5px;">Gazete önündeki eylemde çekilen fotoğraflardan tespit edilen öğrencilerin okuldan atılacağı duyuruldu. </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <span style="line-height: 19.5px;">Bunun üzerine öğrenciler ortak bir kararla, tanınmamak için saçlarını üç numara asker tıraşı yaptırdı. </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <span style="line-height: 19.5px;">İşte o eylemde, başı çeken öğrencilerden biri, son sınıf öğrencisi </span><strong style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;">Mahir Çayan</strong><span style="line-height: 19.5px;">’dı. </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <span style="line-height: 19.5px;">Diğeri, birinci sınıf öğrencisi </span><strong style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;">Deniz Gezmiş</strong><span style="line-height: 19.5px;">… </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <strong style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;">Deniz</strong><span style="line-height: 19.5px;">’in ilk eylemiydi bu… </span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <strong style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;">Mahir</strong><span style="line-height: 19.5px;">’in ilk yargılanışı…</span><br style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;" /> <span style="line-height: 19.5px;">8 yıl sonra, biri, diğerini kurtarmak için ölümü göze alacaktı.</span></span></span></span><br /> <p style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;"><img src="http://www.cumhuriyet.com.tr/Archive/2014/11/6/137937_resource/milliyet.jpg" alt="" width="400" height="395" style="visibility: visible; margin: 5px;" /><br /> </span></span></span></p> <p style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;"><strong>Deniz’in denize kavuştuğu gün</strong> <br /> Bu fotoğraf, 1954’te, Sivas Yıldızeli’nde çekilmiş.</span></span></span></p> <p style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;"><img src="http://www.cumhuriyet.com.tr/Archive/2014/11/6/137937_resource/den3.jpg" alt="" width="215" height="286" style="visibility: visible; margin: 5px; float: right;" /></span></span></span></p> <p style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;"><strong>Cemil </strong>Bey ve <strong>Mukaddes </strong>Hanım öğretmen… <br /> Yanlarında Mukaddes Hanım’ın annesi <strong>Faika </strong>Hanım… <br /> Ve onların dizinin dibinde üç oğlan:<br /> Sırasıyla <strong>Bora</strong>, <strong>Hamdi </strong>ve <strong>Deniz</strong>… Bora ile Deniz arasında 3 yaş var; Deniz’le Hamdi arasında ise 5… <br /> Gezmiş ailesi, bu fotoğrafın çekilmesinden bir yıl sonra Sivas merkeze taşındı, 1962’de de İstanbul’a göçtü. <br /> Geldiklerinde İstanbul’un nüfusu 1 milyondu. <br /> Harem’de yeni yapılmış bir apartmanın giriş katına kiracı olarak yerleştiler. <br /> <strong>Deniz</strong>, denizi ilk kez o gün gördü. <br /> Eşyalar taşınırken kardeşi Hamdi ile birlikte Harem sahiline indiler. <br /> <strong>Hamdi </strong>10, <strong>Deniz </strong>15 yaşındaydı. <br /> Ağustos ayıydı. <br /> Deniz, masmaviydi. <br /> Ama Hamdi temkinliydi. Daha önce hiç görmediği bu uçsuz bucaksız suya ihtiyatla baktı. Biraz tedirginlikle ayağını soktu, çıkarttı. <br /> Sonra az ileriye, çifte kayaların oraya baktı: <br /> Abisini üstünü çıkarmış, şortla denize atlarken gördü. <br /> Deniz, bu ilk tanışmada, denizin kollarına atlamış ve hayatı denizlerde geçmiş gibi yüzmeye başlamıştı. <br /> Yüzmeyi öğrenmesi 2 yıl alacak olan Hamdi o gün, <em>“Cesaret böyle bir şey işte”</em> diye geçirdi içinden…<br /> O cesaret, ağbisinin hayatına mal olacaktı.</span></span></span></p> <p style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;"><strong>Deniz Beşiktaşlıydı</strong> <br /> İstanbul, binbir sürpriz hazırlıyordu <strong>Gezmiş</strong>’lere… <br /> Taşındıktan bir süre sonra <strong>Avni Anıl</strong>’la komşu oldular. <br /> Hemen yan terastaki ünlü bestekârın, yaptığı besteleri önce eşine söyletmesine tanık ve kulak misafiri oldular. <br /> <em>“Biraz kül, biraz duman, o benim</em> <em>işte” </em>gibi dillere yerleşecek şarkıların ilk dinleyicisi oldular. <br /> Sonra, <strong>Cemil Gezmiş</strong>’in Sivrialan’dan tanıdığı <strong>Âşık Veysel</strong>’i evlerinde ağırladılar. Âşık’ın sazını dinleyip sohbetine doydular.<br /> Deniz, o yıllarda kardeşi Hamdi ile birlikte, Üsküdar’daki Sunar Sineması’nda <em>“Spartaküs”</em>ü izledi. Bu Trakyalı kölenin, özgürlük mücadelesinden çok etkilendi. <br /> İlerde Türkiye’ye damgasını vuracak kişiliğinin yapıtaşları, çocukluk ve gençlik yıllarında örülüyordu.<br /> Fenerbahçeli olan Cemil Bey dışında Gezmiş ailesinin tamamı Beşiktaşlıydı. Evde epeyce futbol konuşulur, hatta Deniz’in ağbisi Bora da mahalli ligde profesyonel futbol oynardı. <br /> Bu futbol tutkusu, bir gün neredeyse Deniz’in felaketine yol açıyordu.</span></span></span></p> <p style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;"><strong>Statta ölümden döndü</strong> <br /> 20 Aralık 1964 günü, Ali Sami Yen Stadı’nın açılışı vardı. <br /> Açılış şerefine o gün Türkiye- Bulgaristan milli maçı oynanacaktı. <br /> Maçı izleyenler arasında <strong>Deniz</strong> <strong>Gezmiş </strong>de vardı. <br /> Lakin daha başta, yeni stadın ikinci katındaki büfede bir yangın çıktı. Açık tribündeki binlerce seyirci paniğe kapıldı. İzdiham oldu. Demir korkuluklar yıkıldı ve üst kattaki seyirciler, salkım saçak, alt kata düştü. <br /> Büyük bir panik yaşandı. Yaralılar hızla hastanelere taşındı. Radyo, <em>“müessif bir kaza</em> <em>olduğunu”</em>duyurarak kan anonsu yapmaya başladı. Valilik, sağlık personelini göreve çağırdı. <br /> Gezmiş’ler, maça giden oğullarının gecikmesi üzerine telaşlandı. Yollara çıkıp hastaneleri dolaşmaya başladılar. <br /> On binlerce insan, aynı telaşla sokağa dökülmüştü. <br /> Oğullarını bulamadılar. Çaresiz eve döndüler. <br /> Deniz, çok geç vakit geldi eve… Üstü başı perişan haldeydi. Ayağında ayakkabısı yoktu; çorapla eve kadar yürümüştü.<br /> <em>“Tribünden düştüm. Ama aşağıda</em> <em>şişman birinin üstüne düştüğüm için</em> <em>yaralanmadan kurtuldum”</em>dedi. <br /> Onun kadar şanslı olmayan 84 kişi yaralanmıştı. <br /> Deniz ise, mucize eseri kurtulmuştu.</span></span></span></p> <p style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;"><img src="http://www.cumhuriyet.com.tr/Archive/2014/11/6/137937_resource/den4.jpg" alt="" width="526" height="416" style="visibility: visible; margin: 5px;" /></span></span></span></p> <p style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;"><strong>40 yıl sustu sonunda konuştu</strong> <br /> T<em>ürkiye’de pek az insanın ölüm tarihini</em> <em>ezbere biliriz.</em> <br /> <em>Biri </em><strong>Atatürk</strong><em>’tür; diğeri -çoğumuz</em> <em>için- </em><strong>Deniz Gezmiş </strong><em>ve iki arkadaşı…</em> <br /> <strong>Deniz</strong><em>’in, </em><strong>Hüseyin</strong><em>’in, </em><strong>Yusuf</strong>’<em>un yoldaşları,</em> <em>sloganlar, pankartlar, çiçeklerle, onbinler</em> <em>halinde mezarlığı dolduruyor, dışarı taşıyor.</em> <br /> <strong>Hamdi Gezmiş</strong><em>, her 6 Mayıs’ta orada</em> <em>oluyor; büyük ağbisi </em><strong>Bora </strong><em>ile birlikte anmalara</em> <em>katılıyor.</em> <br /> <em>Geçen 6 Mayıs’ta kalabalıktan mezara</em> <em>ulaşamamış. Omuz omuza duran gençler</em> <em>arasında sıkışınca da geçmek için izin</em> <em>istemiş.<br /> </em>“Biz de bekliyoruz” <em>cevabını almış.</em> <br /> <em>Bunun üzerine, töreni kaçırmamak için</em> <em>bir sırrı açıklar gibi kimliğini fısıldamış:</em> <br /> “Ben <strong>Deniz</strong>’in kardeşiyim.”<br /> <em>İnanmamış muhatabı ve yapıştırmış cevabı:</em> “<br /> Hepimiz kardeşiyiz.<br /> ” <em>Sevinmiş bu cevaba </em><strong>Hamdi Gezmiş</strong><em>...</em> <br /> <em>Sessizce sırasını beklemeye devam etmiş.</em><br /> </span></span></span></p> <p style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;"><em>Bu küçük sahne, hem toplumdaki Deniz</em> <em>Gezmiş algısına dair ipucu veriyor, hem de</em> <em>Hamdi Gezmiş’in kişiliğine...<br /> </em>“Deniz Gezmiş’in kardeşi” <em>sıfatını her zaman</em> <em>gururla taşımış, ama hiç kendi isminin</em> <em>başına bir sıfat olarak koymamış Hamdi</em> <em>Gezmiş…</em> <br /> <em>O isim ki, bir dönem kardeş acısı çekmesine,</em> <em>hapse girmesine, kapıların yüzüne kapanmasına</em> <em>yol açmış; sonra gün gelmiş,</em> <em>ona itibar, gurur, onur kazandırmış.</em> <br /> <em>Deniz, son mektubunda </em>“Kitaplarımı Hamdi’ye bırakıyorum” <em>diye yazmıştı.</em> <br /> <em>Hamdi, o kitapları hayatı boyunca taşımış.</em> <br /> <em>Deniz, son mektubunda “</em>Hamdi’nin, bilim adamı olmasını istiyorum” <em>demişti.</em> <br /> <em>Hamdi, bilim adamı olabilmek için adeta</em> <em>çırpınmış.</em> <br /> <em>Ve ağbisinden kalanları, anıları, mektupları,</em> <em>eşyaları, 40 yıl, kutsal emanetler gibi</em> <em>saklamış.</em> <br /> <em>Bir gün anılarını yazmayı, mektupları, eşyaları</em> <em>kamuoyuna açmayı, </em>“ağbisi Deniz”<em>i</em> <em>anlatmayı planlamış.<br /> </em><em>O gün geciktikçe de bütün bunları güvendiği</em> <em>bir gazeteciye açmayı kararlaştırmış.</em><br /> </span></span></span></p> <p style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px; text-align: center;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;"><img src="http://www.cumhuriyet.com.tr/Archive/2014/11/6/137937_resource/d77.jpg" alt="" style="visibility: visible; margin: 5px 0px; width: 584px; height: auto;" /></span></span></span></p> <p style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;"><em>Geçen bahar, bir akşam Todori’de buluştuk</em> <strong>Hamdi</strong> <strong>Gezmiş’</strong><em>le…</em> <br /> <em>Piyasadakilerden farklı bir Deniz kitabı</em> <em>yazmayı kararlaştırdık.<br /> </em><em>Sonra ofisine kapanıp günlerce süren bir</em> <em>söyleşi yaptık.<br /> </em><em>Hiç görmediği amcasına çok benzeyen</em> <em>oğlu </em><strong>Can </strong><em>da bu söyleşide ve araştırmada</em> <em>bize hem eşlik etti, hem çok yardım etti.</em> <br /> <strong>Hamdi Gezmiş </strong><em>anlattıkça, parkası içindeki</em> <em>devrimci Deniz, kâh ana babasının</em> <em>ele avuca sığmaz ortanca oğlu oldu;</em> <em>kâh Hamdi’nin canı gibi sevdiği ağbisi, kâh</em> <em>Bora’nın söz geçiremediği kardeşi…</em> <br /> <em>Harem sahilinde arkadaşlarıyla balık tutan,</em> <em>mahalledeki kızların aklını başından alan bir</em> <em>lise öğrencisi…</em> <br /> <em>Gider gitmez Hukuk Fakültesi’ni ayağa</em> <em>kaldıran bir gençlik lideri…</em></span></span></span></p> <p style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px; text-align: center;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;">***</span></span></span></p> <p style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;"><em>Sonrasını biliyoruz.</em> <br /> <em>Daha doğrusu bildiğimizi zannediyoruz.</em> <br /> <em>Oysa </em><strong>Deniz</strong><em>, bildiğimiz eylemlerin içindeyken</em> <em>ailesinin neler yaşadığını, hapishaneden</em> <em>babasına neler yazdığını, kardeşinden hangi</em> <em>kitapları istediğini, ağbisinin nikâhını nasıl</em> <em>öğrendiğini bilmiyoruz. Babasının idamdan</em> <em>sonra onu gördüğünde, annesinin idam haberini</em> <em>aldığında neler hissettiklerini de…</em> <br /> <em>Hamdi Gezmiş’le birlikte kaleme aldığımız</em> <strong>“Abim Deniz” </strong><em>kitabından bölümler içerecek</em> <em>bu dizide, bu soruların cevaplarını bulacaksınız.</em> <br /> <strong>Deniz</strong><em>’in hiç görmediğiniz fotoğraflarını</em> <em>görecek, hiç okumadığınız mektuplarını okuyup</em> <em>hiç dinlemediğiniz anılarına ortak olacaksınız.</em> <br /> <strong>Deniz</strong><em>’le, yeniden tanışacaksınız.</em> <br /> <em>Onun neden bugün hâlâ, her kesimde sevilip</em> <em>güvenilen bir figür olduğunu, neden</em> <em>Gezi isyanı patladığında Taksim’in başköşesine</em> <em>resminin ve on binlerce çocuğa isminin</em> <em>konduğunu anlayacaksınız.</em> <br /> <strong>Hamdi Gezmiş</strong><em>’e güveni için teşekkür</em> <em>ediyorum.</em> <br /> <em>Şimdi, </em><strong>Deniz</strong><em>’lere dönmenin tam zamanıdır.</em> </span></span></span></p> <p style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.5px;"><strong><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: 16px;">Deniz’e yazın yayımlayalım:denizemektup@cumhuriyet.com.tr Twitter’dan #denizmektupları</span></span></span></strong></p>