ALMANYA

Almanya’da Sosyal Devlet Zayıflatılıyor mu? Yeni Temel Güvence Tasarısı Yoksulları Cezalandırıyor

Almanya'da sosyal yardım sisteminde yapılması planlanan değişiklikler, "güvence" söylemi altında işsizlere yönelik daha sert bir denetim ve cezalandırma sistemini hayata geçirmeyi hedefliyor. Yeni Temel Güvence (Grundsicherung) tasarısı, sosyal devletin koruyucu işlevinden uzaklaşarak işsizliği toplumsal bir sorun olmaktan çıkarıp bireysel bir kusur gibi ele alan bir anlayışı meşrulaştırıyor.

SÜHEYLA KAPLAN

Tasarıyla birlikte Jobcenter yükümlülüklerine uyum, daha önce görülmemiş yaptırımlarla denetleniyor. Özellikle iş merkezleriyle yapılan randevuların kaçırılması ağır sonuçlar doğurabilecek. Randevuların gerekçesi dikkate alınmaksızın, üç kez mazeretsiz şekilde katılmayan kişilerin sosyal yardımlarının tamamen kesilmesi mümkün hale geliyor. Bu durum, sağlık sorunları, ailevi yükümlülükler ya da bürokratik engeller yaşayanlar için doğrudan yoksullaşma ve barınma riski anlamına geliyor.

Resmî söylemde reformun amacı "çalışmayı teşvik etmek" olarak sunulsa da, uygulamanın fiilî etkisi bunun tam tersini gösteriyor. İşsizler sürekli bir yaptırım tehdidi altında tutulurken, yapısal işsizlik, düşük ücret politikaları ve güvencesiz çalışma koşulları sistematik biçimde göz ardı ediliyor. İş bulamamak, ekonomik ve toplumsal koşulların sonucu olmaktan çıkarılıp bireysel sorumluluğa indirgeniyor.

Yeni düzenleme yalnızca yardım alanları değil, çalışan kesimleri de dolaylı olarak etkiliyor. Sosyal yardımın caydırıcı hale getirilmesi, işgücü piyasasında "her koşulda çalışmaya razı olma" baskısını artırıyor. Bu baskı, düşük ücretlerin ve kötü çalışma koşullarının kalıcılaşmasına hizmet ederken, çalışanların pazarlık gücünü daha da zayıflatıyor.

Tasarı ne getiriyor?

Tasarıya göre, makul ve kabul edilebilir olarak değerlendirilen bir işi reddeden ve bu iş sayesinde yardıma muhtaçlıktan çıkabilecek durumda olan kişilerin "Temel Güvence Parası" en fazla iki ay boyunca tamamen kesilebilecek. Bu yaptırım, Almanya'da sosyal yardım tarihinde öngörülen en ağır uygulamalardan biri olarak değerlendiriliyor.

Bunun yanı sıra, Jobcenter (İş ve Sosyal Yardım Merkezi) yükümlülüklerine uymayanlar için otomatik yaptırımlar devreye giriyor. İş arama çabalarını yerine getirmeyen, verilen görevleri ihmal eden ya da yükümlülüklerini aksatan kişilerin yardımları derhal yüzde 30 oranında kesilecek. Bu kesinti üç ay boyunca uygulanacak.

Randevulara tekrar tekrar ve mazeretsiz şekilde gitmeyenler açısından ise yaptırımlar daha da ağırlaşıyor. Uyarılara rağmen yükümlülüklerini yerine getirmeyen kişilerin yalnızca nakit yardımı değil, kira ve ısınma giderleri de dahil olmak üzere tüm destekleri tamamen durdurulabilecek. Bu durum, sosyal yardımın barınma güvencesini de ortadan kaldırması anlamına geliyor.

Tasarı metninde genel bir muafiyet düzenlemesi yer almıyor. Ancak sağlık sorunları, bakım sorumlulukları ile fiziksel ya da ruhsal çalışamazlık gibi durumların "makul iş" değerlendirmesinde dikkate alınacağı belirtiliyor. Bu koşulları belgeleyebilen kişiler için yaptırımların uygulanmaması ya da daha hafif uygulanması mümkün olabilecek.

Ortaya çıkan tablo, sosyal güvenliğin genişletilmesi değil; aksine sistemli biçimde daraltılmasıdır. Devlet, yurttaşlarını yoksulluğa karşı koruyan bir sosyal aktör olmaktan uzaklaşıp, iş piyasasının ihtiyaçlarına göre davranan bir denetim ve disiplin mekanizmasına dönüşmektedir.

"Yeni Temel Güvence" sistemi, toplumun en kırılgan kesimlerine güvence sunmak yerine, yoksulluğu kontrol altına almayı, disipline etmeyi ve görünmez kılmayı hedefliyor. Bu yönüyle tasarı, sosyal devlet ilkesinde derin ve yapısal bir gerilemeyi temsil ediyor.