En son 1996 yılında bir  kiliseye girerek, içeride bulunan mültecileri sınırdışı eden Bavyera polisi ise, ailenin ‘rızasıyla’ kiliseden çıktığını iddia etti. Kiliseler ve mülteci hakları savunucuları ise olayı ‘skandal’ olarak nitelendirdi.   


POLİS AİLEYİ KİLİSENİN İÇİNE GİREREK GÖTÜRDÜ

Ülkede hukuki olarak tanınmasa da, kiliseler tarafından tanınan sığınma hakkının (Kirchenasyl) ihlali tartışmalarını yeniden gündeme getiren olay şöyle yaşandı: 38 yaşındaki Çeçen kadın mülteci ve dört çocuğu Polonya’ya sığındı. Ancak bir başka Çeçen komşusunun ırkçı bir saldırıya maruz kalması nedeniyle de Almanya’nın Bavyera eyaletindeki Augsburg kentine sığındı. Anne ve çocukları, Augsburg Yabancılar Polisi’nin Dublin Antlaşması’na dayanarak haklarında verdiği Polonya’ya geri gönderilme kararı nedeniyle kentteki bir kiliseye sığındı. Geleneksel olarak Alman polisi kiliselerden zorla bireyleri çıkartmadığı için, aile kendini güvende hissediyordu.


Ancak geçtiğimiz gün sabah kiliseye gelen polis, içeri girerek ailenin sınırdışı edilmesini isteyen kararı gösterdi. Kilise rahibinin itirazlarına ve fiziki direnişine rağmen aileyi sınırdışı etmekte ısrar eden polisten korkan Çeçen anne ve çocukları eşyalarını toplayarak polis ile gitmek zorunda kaldı.  Aile üyeleri, kiliseden çıkarılır çıkarılmaz da apar topar işlemleri tamamlanarak, Polonya’ya geri gönderildi.

THAL: RAHİP POLİSE BOYUN EĞMEK ZORUNDA KALDI

Konu ile ilgili bir açıklama yapan Bavyera Mülteciler Konseyi üyesi Alexander Thal, olayı ‘skandal’ olarak değerlendirirken, Kilise sığınma hakkına saygı gösterilmediğini söyledi. Çeçen annenin ‘gönüllü’ olarak polisle gittiği iddiasını reddeden Thal, mülteci kadının  tutuklama emri ve uygulanan psikolojik baskı nedeniyle kiliseden çıkmak zorunda bırakıldığının altını çizdi. Thal, kilise rahibinin polislerle pazarlık yapmaya çalıştığını ve fiziki olarak direnmeye çalıştığına dikkat çekerken, “elbette bir yerden sonra boyun eğmek zorunda kaldı” dedi.

Thal, Hristiyan Sosyal Birlik Partili (CSU) İçişleri Bakanı Joachim Hermann’dan kilise sığınma hakkına saygı gösterilmesini de istedi. 

 ANNE ‘GÖNÜLLÜ’ OLARAK ÇIKMIŞ!


Bavyera İçişleri Bakanlığı ise, polisin zor kullanmadığını, kilise rahibinin kapıyı açtıktan sonra aileyi uyandırdığını kaydederek, mülteci annenin bavullarını hazırlayarak polis ile dışarı çıktığını iddia etti. Bakanlık sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, aynı gün Polonya’ya gönderilen kadın kiliseden ‘gönüllü’ olarak dışarı çıktı. Bakanlık açıklamasında, kiliselerde verilen sığınma hakkının yasal olarak tanınmadığı, ancak polislerin bu tür durumlarda geri durdukları iddia edildi. Açıklamada, “Gelecekte de görevli Rahibin rızası olmadan ne kilise içine girilecek  ne de bireyler zorla dışarı çıkarılmayacaktır” denildi.

Augsburg Belediyesi de konu ile ilgili olarak kiliseyi ve rahibi suçlu bulmayı tercih etti. Belediye açıklamasında, mültecilere ‘düşman’ olmadıkları kaydedilirken, “Rahip kapıyı açmasa, hiç birşey olmayacaktı” denildi. Açıklamada, Çeçen ailenin ülkelerine değil, ilk iltica ettiği ülke olması nedeniyle Polonya’ya gönderildiği de hatırlatıldı.

EKÜMENİK KİLİSE SIĞINMA AĞI: BAKANLIK YALAN SÖYLÜYOR

İçişleri Bakanlığı ve kent belediyesinin açıklamalarına tepki gösteren Bavyera Ekümenik Kilise Sığınma Ağı adlı kurum, skandalı savunan bakanlığın açıklamaları için ‘yalan’ ifadesini kullandı. Kurum adına konuşan Hans-Günther Schramm, kiliselere sığınma hakkının 16’ıncı yüzyıla kadar dayandığını hatırlatarak şöyle dedi: “Kilise Sığınma Hakkına yönelik son polis müdahalesi 1996 yılında gerçekleşmişti. Bu nedenle polisin bu şekilde bir rahibin evine girerek, travmatize olmuş bir aileyi sınırdışı etmiş olmasından dolayı şoktayız.”

Yeşiller Partisi Bavyera  Eyalet Meclisi üyesi ve Mülteci politikası sözcüsü Christine Kamm da, Çeçen ailenin ‘gönüllü’ olarak kiliseyi terkettiği iddiasını ‘utanmaz’ bir ifade olarak nitelendirdi. Kamm, “4 çocuklu bir annenin ‘korkutucu’ bir biçimde içeri giren polise karşı direnme şansı yoktur” dedi.

Konu ile ilgili konuşan Başpiskopos Lugwig Schick de, olayın peşini bırakmayacaklarını söyledi.