Genelde yazarlar,şairler bir konuyu kaleme alacakları zamanlarda,her yazar'ın kendine has bir üslubu,kurgulaması vardır.



Kimi seçtikleri bir mekana gider, kimi evinde,kimi ofisinde, kimide kendisiyle baş başa kalabileceği bir ortamı tercih eder,yazısını kurgular.



Hamburg'un en güzel mekanlarından „Elbe“deyim.



Bir kafeye oturdum etraf kalabalık cıvıl cıvıl bir ortam.Deniz önümde,arkamda yemyeşil yamaçlar Elbe kanalından gelip geçen gemileri seyrediyorum. Martılar uçuşuyor havada,birbirleriyle muazzam bir ahenk içindeler.Bir tatlı muhabbet almış başını gidiyor.Bir yandan kaleme alacağım yazımı kafamda kurguluyorum.

Yaa Bismillah deyip yazmaya başladım...



Bir gemiye bindiniz,gemi hareket etti.Limandan yavaş yavaş uzaklaşmaya başladı.Güverteden arkaya dönüp baktığınızda sanki siz,güvertede sabit kaldığınızı,limanın sizden uzaklaşmaya başldığını sanırsınız.Aslında öyle değildir.Uzaklaşan sizsiniz.Halbuki hareket halinde olan gemi, karadan(limandan)uzaklaşmaktadır.Liman sabit yerinde durmaktadır.



Doğruları bilmek,insanlara bahşedilmemiştir.İnsanlığa,doğruları araştırmak ve bulmak bahşedilmiştir.İnsanların içinde merak etme duygusu,doğuştan vardır.Bunun için,araştırma,öğrenme,doğruya ulaşma sanki bir iç güdü gibidir. İnsanlığa bakıyoruz,dünyamıza bakıyoruz...

İnsanoğlunun büyük bir bölümünde,ayaklarının üzerinde kalabilme düşüncesi hakim olmaktadır.

Dünyanın hemen hemen tamamı,büyük sermaye ve tekellerin elindedir.Ve onlar önce ekonomik sonra siyasi,dahası güç kullanarak şekillendirme ve yönetme savaşı içindedirler.



Canavarlaşmış,sömürcü zihniyetleriyle, vampirler gibi kan emici emperyalizmin acımasızlığı dünyanın dört bir yanında, Afrika'da ve Ortadoğu coğrafyasında,kan dökerek,kardeşi kardeşi kırdırarak,oyunlarını sahneye kanlı bir şekilde koymaktadırlar.

İleri demokrasi(!) kılıfı ile Irakta bir milyon insan katledilmiş,genç kızlar ve kadınlar tecavüze uğramış çokları hamile bırakılmıştır.Binlerce çocuk,yaşamadan öldürülmüştür.

Bu coğrafyada hiç bir ülkenin halkı özgür olamamıştır.



Feodalizmin katı baskısı altında altında ezilmişlerdir ve hala ezilmektedirler.Bu ülkelerdeki işbirlikçiler kanalıylada işlerini tıkırında yürütmüşlerdir.BOP projesinin o ülkelerdeki işbirlikçiler eliyle faaliyete geçirilmesi ile kanlı bir şekilde uygulanmaktadır.Bu projenin sonunda devletcikler kurdurulacak,ve kurdurdukları devletler ve halkları yine emperyalizmin pençesine düşecekler.Burada hayatlarını sürdürecek olanlar, kralları,ağa babaları,sultanları,eş başkanları olacaktır.Halk yine kafesine konacaktır.



Olan yine kafese konan halka olacaktır.Kan emiciler,bal küplerini doldurmaya devam edecekler,

küplerinin sayısını çoğaltacaklardır.Bu bal küplerinin içinden bir parmak bal alıp,bu kafesteki halkın dudaklarına,ağızlarına sürülecek onun tadı geçene kadar ses çıkarmayacaklardır.Balın tadı geçmesine yakın tekrar bir parmak bal sürülecek,öte yandan sömürgeciler bal küplerinin sayısını artıracaklardır.

İnsanoğluna bahşedilen,araştırma,öğrenme,doğruyu bulmada aklını ve zekasını bilincini devreye soksalar ve yalanlara,vaadlere kanmasalar,aslında kendilerinin olan bal küplerinin tamamının haklarına kavuşacaklar.



Bir yandan yazımın notlarını tutarken,yan masadaki kişi,kambur babasının nasıl kambur olduğunu anlatıyordu.Kulak misafiri oldum dinlemeye koyuldum.Türkiye'den anılarını aktarıyor. Ekonomik zorlukları doğduğumdan beri yaşamaktayız.Babam sırtındaki yükün ağırlığını yıllardır taşımaktan kamburlaştı.Beli büküldü,omuzlarındaki yük,onun doğrulmasına fırsat vermedi. Bundan dolayı kambur oldu.Gök yüzüne bakamaz oldu.Gök yüzünün maviliğini seyredemiyor,alemin uçsuz bucaksız devasa sonsuzluğunu seyredemiyor.Gözleri hep aşağıya,toprağa,yere baktı yıllar yılı.Artık hayatının son yıllarında,canını teslim ettiği zaman,gözleri gök yüzüne doğrulacak.

Benimde sırtımda çok büyük yükler var.Onun için bir umut olarak buralara geldim.Vatanıma daima hasretim.Beynim hep babamde,vatanımda.Sırtımdaki yükleri alacak kimsemde yok güvencimde yok.



Dünyayı ellerinde bir oyuncak gibi oynatan sermaye gurupları,ve tekeller,aslında dünyayı değil,dünya insanlarını ellerinde oynattıklarının farkındaydı kamburun oğlu.

Para gücünün ellerinde olmadığınından,seslerini çıkaramamaktadırlar.

Aslında ellerinden alınan zenginliklerine ses çıkaramadıklarından güçlerini kaybetmişlerdir.

Acaba bunun sorumlusu sizce kim ve kimlerdir.? Bence kendileridir.

Yaşadıkları toplumda tüm ezilenler birlik ve beraberlik içinde olmadıkları sürece,bilgiye ulaşamadıkları taktirde,dayanışmalarını sağlıyamadıklarından,kambur olmaya ve kambur kalmaya mahkumdurlar.



Kamburun oğlu,““Bende kambur olmaktan korkuyorum““diye bitirdi sözlerini.



KENDİMİZİN VE GELECEK NESİLLERİMİZİN KAMBUR OLMASINI İSTEMİYORSAK,

BİLGİYE,BİLİNÇLENMEYE VE KENETLENMEYE İHTİYACIMIZ VAR..

SAĞLIK İÇİNDE KALIN.HERŞEY GÖNLÜNÜZCE OLSUN SEVGİLİ OKUYUCULARIM.



SAYGILARIMLA

NEJDET ÖNEN...



- - - -